6
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1156
Okunma

Sustun diye düştüm denize
boyladım tuzlu derin suları
vurgun yedim
boğulup çöktüm en dibe…
Suskunluk öfke
suskunluk ipek
suskunluk ökse
suskunluk kötek…
Sustun diye dalıp dalıp gidişim
sularda derin mavi
yüzünde efil efil
esen yelde ibrişim…
Sustun diye durgunluk
kırgınlık sustun diye
suskunluk göğe çıkan bulut
gözümde nem…
Suskunluk beynimde şimşek
açık ve net
sağ yarım cehennem
sol yarım cennet…
Suskunluk büyük bir kabahat
belki Ayşe, belki Fatma, belki Nebahat
ne uyku ne tünek
astral bir seyahat…
Sustun diye çürüdü ayva
sustun diye üzüm
kapanıp kaldı yıllarca
mahzeninde yüreğin kükreyen hüzün…
Suskunluk ne şarap ne rakı
ne de Agora Meyhanesi
sukunluk yarım kalan bir şarkı
kırkbeşlik bir uzun çalar…
Suskunluk bir çizgide takılıp kalan
gramofon hayat ve iğnesi
suskunluk derin acı
gözyaşlarının bahanesi…
Suskunluk içten içe göçen dağ
kapanan bir devir
açılan yeni bir çağ
suskunluk biten bir rüyâ…
Sustun diye eğik baş
gülmeyen çehre, çatık kaş
kızmak kendi kendine
ve hiç bitmeyen savaş…
Sustun diye çekip gitmek
sustun diye ayrılık
şimdi sus ve öl;
hiç konuşma artık!
Şaban AKTAŞ
19.12.2010