Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
kevir
kevir

Nevruz

Yorum

Nevruz

( 3 kişi )

4

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

3190

Okunma

Nevruz

Nevruz

Nevruz


Ne muhteşemdi deniz, ne muhteşemdi güneş.
Pırıl, pırıl gökyüzü, kuşlarda bir başka ses.

Bugün sevinç neşedir, bugün aşk yeşillenir.
Çiçek kokusun sunar, dert neşeyle birleşir.

Kayıkçılar boğazı süslemiş baştan başa,
Yedi tepeden eser, o mest eden fırtına.

Bugün bahar bayramı neşe sarar her yanı.
Kainat uyanırken, bir başka insan sanı

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Nevruz Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Nevruz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Nevruz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
AHMET ACAR
AHMET ACAR, @ahmetacar
24.11.2010 23:41:25
5 puan verdi
Ne muhteşemdi deniz, ne muhteşemdi güneş.
Pırıl, pırıl gökyüzü, kuşlarda bir başka ses.

Bugün sevinç neşedir, bugün aşk yeşillenir.
Çiçek kokusun sunar, dert neşeyle birleşir.

Kayıkçılar boğazı süslemiş baştan başa,
Yedi tepeden eser, o mest eden fırtına.

Bugün bahar bayramı neşe sarar her yanı.
Kainat uyanırken, bir başka insan hali.

çok mükemmel anlamlı akıcı bir şiir okudum güzel kaleminizi yüreğinizi tebrik ederim.
cennet cennet
cennet cennet, @cennetcennet
14.11.2010 21:31:44
5 puan verdi
güzel şiir kutlarım
selamlar..........
Mehmet Çobanoğlu
Mehmet Çobanoğlu, @mehmetcobanoglu
14.11.2010 14:22:35

Nevruz

Nevruz


Ne muhteşemdi deniz, ne muhteşemdi güneş.
Pırıl, pırıl gökyüzü, kuşlarda bir başka ses.

Bugün sevinç neşedir, bugün aşk yeşillenir.
Çiçek kokusun sunar, dert neşeyle birleşir.

Kayıkçılar boğazı süslemiş baştan başa,
Yedi tepeden eser, o mest eden fırtına.

Bugün bahar bayramı neşe sarar her yanı.
Kainat uyanırken, bir başka insan hali.

Yüreğinize sağlık şiir güzel ve anlamlıydı tebrik ederim sizi......Şiir ile alakalı gerçek tarihi anlamını ve manasını şiirinize eklemekle bana kızmıyacağınızı umud ederim..Bayramınız kutlu olsun...

Kürtçede "Yeni Gün" anlamına gelen Newroz, Mezapotamya'nın yanısıra Anadolu, Orta Asya, Ortadoğu ve Balkanların bazı bölgelerinde her yıl 21 Mart günü, baharın gelişini, kışın sona ermesini ve doğanın dirilişini müjdeleyen bir bayram/festival olarak "bereket, bolluk, doğanın canlanması" gibi kavramlar çerçevesinde kutlanmaktadır. Ancak Kürtler için Newroz, doğanın dirilişinin yanısıra direnişin, özgürleşmenin, kurtuluşun sembolü olagelmiştir. Bugün Kürtler tarafından, zulmün ve zorbalığın sona erdiği, hak, hukuk ve adalet kavramlarının ön plana çıktığı, yaşanılır ve aydınlık günlerin başlangıcı olarak görülmüştür.
Bu algılayışın, Kawa-Dahhak-Feridun-Cemşid gibi figürler arasında geçen ve bir nevi "kurtuluş – direniş miti" olarak adlandırabileceğimiz mitolojik bir kaynağı vardır. Kürtler için Newroz denildiğinde bu mitolojik öykü akla gelmektedir. Bu mitolojik öykünün günümüzde bilinen en popüler versiyonuna rastladığımız en eski yapıtlar; Firedevsi'nin 999 yılında kaleme aldığı Şahname ve Bitlis Emiri Şerefxan'ın 1597'de yazdığı Şerefname'dir. Bu kaynaklardaki öyküler arasında küçük bazı farklılıklar olsa da genel tema her ikisinde de aynıdır. Şerefname'de[1] bu mitolojik öykü şöyle geçmektedir:
"Kürtler, beyinlerinin alınıp Dahhak (Bivrasb)'ın iki omuzu üzerinde meydana gelen kansere benzer bir çıbana sürülmesi için öldürülmekten, boğazlanmaktan, başları kesilmekten kaçarak dağlara ve engin yerlere dağılan insanların soyundan gelmişlerdir. Dahhak, Bişdadiler'in, büyük hükümdar Cemşid'den sonra İran ve Turan tahtına oturup ülkelere tasallut eden beşinci hükümdarıydı...". "Bu hükümdarın yaradılışındaki ceberrut ve aşırı şiddete rağmen, yüce Allah kendisini, iki ejderha ve yılanın başına benzer iki kemiğin çıkmasıyla müptela kıldı...". "...günün birinde mel'un şeytan, Dahhak'i muayene etmek ve ona iyileştirici bir ilaç salık vermek isteyen bir tabip kılığında çıkageldi. Bu tabip Dahhak ‘la karşılaşır karşılaşmaz, «senin iyileşmen, bu kanserli çıban başına genç insanoğullarının beyinlerinin sürülmesine bağlıdır» dedi."
"...iş başındaki yetkililer, günde iki kişinin öldürülmesine ve beyinlerinin alınarak kansere, hiç iyileşmeyen bu garip hastalığa sürülmesine karar verdiler. Bu durum, taşıdığı yüzkarası zulme ve açık haksızlığa rağmen bir süre devam etti. Sonunda, günde iki kişiyi öldürüp beyinlerini almakla görevli adamın gönlü iğrendi; alicenap bir duygu ve acıma kendisine galebe çaldı; sonra, günde bir kişi öldürmekle yetinmeye, onun beynine bir kuzu beyni eklemeye ve öbür kişiyi gizlice serbest bırakıp, kendisine şehir ve meskun yerleri terk etmesini, insanoğlunun izlerinden hali bulunan dağları ve engin yerleri yurt edinmesini tenbih etmeye karar verdi. Bu insancıl davranış, yani her gün bir kişinin serbest bırakılması, meskun olmayan arazideki bir alanda, bir çok diyalekt konuşan ve çeşitli topluluklardan gelen insanoğullarından büyük bir topluluğun meydana gelmesine yol açtı. Bunlar evlendiler ve ürediler; sonunda çocukları ve torunları bütün o geniş yöreleri doldurdular. Ve bütün bu insanlara «Kürt» adı verildi." [2]

Bu öykünün farklı versiyonlarında;Demirci Kawa'nın hayatta kalan tek oğlunu vermek istememesi, halkın Kawa etrafında birleşip Dahhak'ı tahttan indirmesi ve Feridun'u tahta geçirmesi anlatılır. Bu öyküde, iki temel unsur dikkati çekmektedir. Birincisi bu öykünün sonunda değinildiği üzere dağlara kaçan bu insanların evlenip çoğalması ve daha sonra "Kürt" olarak adlandırılmalarıdır. Bir Kürt tarihçisi olan Şerefxan, Kürtlerin kökenini bu mite dayandırarak Kürtler'e bir tarih yazmaya çalışmıştır. İkinci olarak da bu öykü, Newroz ile ilişkilendirilmemişt ir; yani öyküde Dahhak'a başkaldırının başladığı günün Newroz olduğuna dair bir ifade yer almamaktadır. (Aynı şekilde, Şahname'de de bu öykü ile Newroz arasında bir bağ kurulmamıştır. Şahname'ye göre; hükümdar Cemşid'in büyük bir taht yaparak havada asılı kaldığı gün 21 Marttır ve o günden beri bu tarih Newroz olarak kutlanmaktadır.[3] ) Nitekim Ehmedê Xani, 1696'da tamamladığı Mem û Zîn adlı eserinde Newroz'u, bütün insanların evlerinden, köyleri terkederek kırlara çıktıkları, tüm halkın topluca kutladığı, kızlar ve erkeklerin buluştukları bir bahar bayramı, yeni yıl şenliği olarak tasvir eder. Dahhak söylencesine hiç değinmez.
Gürdal Aksoy, yukarıda bahsedilen zalim kral Dahhak'a başkaldırı söylencesinin Antik İran'da 31 Ağustos tarihinde kutlanan Mihrican bayramı ile ilişkili olduğunu, ulusçu haraketlerin Kürtleri de etkilemesi sonucu, Newroz söylencesinin Kürt aydınlarınca muhtemelen 19 yy.'ın sonunda veya 20 yy.'ın başında yeniden örgütlendiğini ve bu öykünün kısmen değişirilerek Newroz'a maledildiğini iddia etmektedir :
Geçmişin mitik inşası, Mach'ın da belirttiği gibi, bir etnik grup ya da ulus kimliğinin temel unsurlarından biridir. Newroz söylencesi, Kürtler'e kimlik inşası bağlamında böyle bir olanak sunmuştur. O (Newroz) aynı zamanda Kürtler'in bugünkü siyasal konumlarını anlamada kullandıkları bir geçmiştir... Bu geçmişin birebir tarihsel gerçeklikle örtüşmesi gerekmez... Söylenceler "ideolojik" yanlarıyla gerçekliği yanlı olarak sunarlar... Siyasal iktidarlar, gerek söylenceleri gerekse bu tür şenlik ve ritüelleri siyasal meşrulaştırma aracı olarak kullanırlarken, düzen muhalifleri de, elbette düzeni yıkma ve değiştirme aracı olarak kullanırlar.[4]

Gerçekten de 20. yüzyılın başlarında ulusçu akımlardan etkilenen Kürt aydınlarının yayımlanmaya başladığı dergilerde Gürdal Aksoy'un tezini destekleyen ipuçları bulmak mümkündür. 1918 yılında İstanbul'da yayın hayatına başlayan Jîn Dergisi'nin 16. sayısında yayımlanan Memduh Selim'in "Özel Günlerimizi Saptama Sorunu"[5] başlıklı yazısı bu bağlamda önemli bir örnek teşkil etmektedir:
"Ulusal günleri yaşatmak hakkımız ve ödevimizdir.... Tarihin bize bağışladığı bu haktan yararlanmak ve bu ödevimizi yerine getirmek için, değişik biçimlerdeki özel günlerimizi 'saptamak' gerekir. İşte, tarihçilere ve gençlere elverişli bir inceleme konusu."
"«Kürtler için toplumsal ve ulusal özel günler şunlardır, tarihsel kökleri ve nedenleri bunlardır» demeli, ortaya koymalıdır. Tarihsel bir ulus olmak bakımından, özel günlerimizi bilmek görevimizdir. Kendimizi bilmek görevini şimdiye kadar ihmal ettik. Bu özel günlerimizi öğrenmek, bir de o günlerimizi zamanlarında yaşatmak, kendimizi bilmenin yollarından biridir; 'uygarlık tarihimizin kökenleri'ne doğru bir giriş bir başlangıçtır."
"...özel günlerimizi belirleyelim ve onları ulusal yaşamımızda yaşatalım."

hüzün şairi
hüzün şairi, @huzunsairi7
14.11.2010 13:12:39
EN ESKİ TÜRK BAYRAMI NEVRUZ

En eski Türk bayramı olan Nevruz, Türkler aracılığıyla Avrasya"ya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yaşamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart"ta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır.

Çağdaş Uygur resminde Uygurların Nevruz kutlamalarını temsil eden tablolar yapılmıştır. Nevruz"u İran geleneğine bağlayan Firdevsi"nin Şehnamesi ve diğer kaynaklar yanıltıcıdır. Çünkü Nevruz hakkındaki bilgiler orada XI. yüzyıldan itibaren görülür.

Milâttan önceki yıllarda Nevruz hakkında İran metinlerinde herhangi bir iz ve kayıt yoktur. Ancak Hunlarda bu kayıtlar mevcuttur.

Nizamü"l-Mülk de XI. yüzyıl yazarı olarak Siyasetnâme adlı eserinde bu bayramdan söz eder. Bu bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek Nevruz geleneklerini anlatır. Aynı zamanın yazarlarından Kaşgarlı Mahmut da Divân-ı Lügati"t-Türk"te Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder. Ayrıca, 12 Hayvanlı Türk Takvimi"nin başlangıcının da 21 Mart olduğu bilinmektedir.

Selçuklularda Nevruz bayramı eğlencelerinin kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.

Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililerin, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi"nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da "Yörük Bayramı"dır. Osmanlı Devrinde 21 Mart günü özellikle padişahın yani sultanın nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruz"unu kutladığı, Nevruz şenliklerinde bulunduğu gün olmak hasebiyle, 21 Mart tarihinin Nevruz-ı Sultanî, yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanın katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olmak bakımından böyle bir isim aldığı söylenilebilir.

Osmanlı devrinde kutlanan Nevruz kutlamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmî olarak devam etmiştir.

Geri planlarda bırakılmış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Türk insanına kendi kültür kimliğini, kişiliğini, benliğini, hüviyetini kazandırmak hareketi Atatürk"ün başlattığı bir hareketti. Bu ne ile mümkün olurdu? İşte bu, öze dönmekle, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, âdetimize, geleneğimize dönmekle mümkün olurdu. Bu yüzden Atatürk diyor ki

"Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikârıdır",

"Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel kendi geleneklerine, millî ananelerine ve Türkiye"nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir."

Millî hareketin özü bu. Diğer taraftan kendi kimliği, kişiliği, millî benliği kazandırılmış olan millete çağdaş olma yolunu açıklamak da Atatürk hareketinin temellerindendir.

İşte bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi millîciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak, O”nun milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim Nevruz ile ilgili itina bunun bir göstergesi olmuştur.

Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara"nın Keçiören semtinde Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.

Netice itibariyle görülmektedir ki, kaynağı neresi olursa olsun M.Ö. 3. Yüzyıldan, Mete Han zamanından beri Türklerde var olan bir bayram, bir bahar bayramı geleneğidir. Özellikle 1200 yıldır öbür Türk gruplarının hemen hiç birisi ile ilgisi kalmamış olan Saha yani Yakut Türklerinde Nevruz geleneklerinin izlerinin kuvvetli bir şekilde bugün de var oluşu dikkate değer. Doğrusu, eğer Nevruz batı kaynaklı bir gelenek idiyse, bu, Nevruz bayramının Sahalara kadar nasıl gittiğini ve 1200 yıldır, diğer Türk boylarıyla ilgisi olmayan bu Sahalara nasıl etki ettiğini de tarihî olarak, kaynaklara müracaat ederek açıklamak gerekir.

Değilse şimdi kaynak Hunlar olarak veya daha eski bir tarihte Türkler olarak ağır basar görülmektedir. Ama neticesi itibariyle bugün Afganistan"da da yaşatılmaktadır, İran"da da yaşatılmaktadır, Irak"ta, Suriye"de en azından belli kesimlerde ve bütün diğer Türk dünyasında; Çin Seddi"nden Adriyatik"e kadar, Hindistan"dan, Afganistan"dan, Yakutistan"a, Çuvaşistan"a, Tataristan"a, Moldova"ya, Macaristan"a ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada bugün canlı bir şekilde yaşamakta ve yaşatılmaktadır.''

kaleminize yüreğinize sağlık.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL