38
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
3314
Okunma

Hayat beni küllükte yaşamaya mecbur ettiyse yaşadım; ta ki, toprağı tanıyıncaya kadar…
S/el’in akıntısına kapılan düştü ömür
Kar, yağmur, borandı göle dolan savurgan ümitler
Haşin bir rüzgâr esti, aldı tohumu kozasından
Küçük bir kıvılcımla tutuştu körpe bedeni
Harlandı baharı, arlanmayanların elinde
Küllükte nihayet buldu vuslatsız yolculuğu
Bıraktı kendini küllüğün yumuşak kollarına
Tek dileği; büyüyüp serpilmekti
Yağan yağmurları, damla damla içti sabırla
Tutunduğu küllükte, kök saldı filizlendi
Mutluydu
Toprağı tanımıyordu ya…
Diğer çiçeklere benzemezdi rengi ve kokusu
Bedeni cılız, yaprakları solgundu
Esti yine!
O sert bakışlı rüzgâr
Söktü çelimsiz fidanı yerinden
Götürüp attı çiçek doğuran bahçelere
Bakındı etrafa etraflıca
Tanındığı toprak bastı bağrına
Artık çok geçti
Geçti ömür
Biraz dargındı, bitirilirken hayatı
Boynunu büktü çiçek, soldu
Sere serpe uzanırken toprağın koynuna
Gübre oldu toprağa
Öldürüldüğü küllükle serpilerek toprağa
Söz: Emine Uysal
Yorum: Mehmet Ali Yalgın (m@li64)
Şiirime ses olduğu için Mehmet Ali bey’e çok teşekkür ederim.
5.0
100% (27)