2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1583
Okunma

aşka susamış cellattı gözlerin
gözlerin konuşur susardı dilin
her uzanışında yakar tenimi volkanlar üşüten elin
bu kadar mı susuzdun aşka
bu kadar mı zamansız olmalıydı gelişin
duramam buralarda
ayaklarım ayrı zamanlara gider yüreğim kalır sende
duman bastı gözlerimi buğulu bakışım ondandır
ondandır yağmur sonrası ebem kuşağı utancı gülüşlerim
şimdi yağmurlar ıslatan mevsimler geliyor
üşüsem sarılırmısın sıcakcık
severmisin yağmurlarımı gene
istesem gelirmisin gece ye inat
gündüze inat sustururmusun güneşi
yine gel aşka susamış cellat gözlerinle
yine gel ölüme doymayan aşklarla
ben bıraktığın çoğrafyada dağlara kar indiririm
saçlarımda kardelenler üşürken doyamam ölüme
sevme desem kıyamam sevdana kıyamam sana
belki ellerimde ayazlar üşür
belki sana susukun dağlar sunarım yüreğim kadar
kartallar yas tutarken doruğu çığ ağlatan dağlara
ben dağ toplarım avuç avuç sana
yüreğim kırlangıç göçünde kalır
gözlerim göçmen kuşları toplar zamandan
yanaklarımda yıkanır utanç kırmızısı mevsimler
dudağımda bir tutam deniz ölür senden habersiz
aşka susamış cellat gözlerinde kalır tuzu
bu kadar mı aşka susamıştın yar
sen ne bileceksin ölümün tadını
korkarsan bakma urgana
ben boynumu gönüllü verdim cellata
sen ne bileceksin ölümün iç çeke çeke ağladığını
bu kadar mı zamansız olmalıydı gelişin
bu kadar mı zamansız olmalıydı ölüşüm
Ben giderken ardımdan gölzerim düşerdi ayaklarının dibine...
N’olur yine gel ve durdur zamanı
Ve yine gel ölüme doymayan aşklarla
bıraktığın çoğrafyada dağlara kar indirirm,
ellerinde kardelenler solarken senden haberisiz.
Sus ve dinle ölüm kadar ıssız sen kadar sensiz,
şehirler ağlardı leyllin koynunda
senden ve benden habersiz...
NİLÜFER GÜR GÖKDEMİR
1/EYLÜL/2010
ANTALYA
5.0
100% (2)