(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Tanrı yı ara Ben-i bulacaksın eğer şanslı bir insan olsaydım insan olarak doğmazdım
Sonbahar yaklaşıyor doğduğumuz mevsimdir Sonbahar
olması gerekenler dahi olmadı bu şehirde bu yaz
Ve olması gereken şeyler olmadı Ülkemin yağmur bulutları bu yıl bu şehrin üzerinde birleşiyor Ve yağmurun yağması gerekiyor bugün bu şehir de Ve bu şehir de bir çocuk yapması gerekenleri unutuyor anasını babasını akrabalarını ve tanıdıklarını unutuyor Şehir ve çocuk susuyor Üç gün kaldı yağmur yağmazsa telef olacak tüm buğday tarlaları Ve buğday kalmayacak hasat zamanı ve bir kral bakacak şehrin avlusunda ve diyecek bu işin sonu çok kötüye varacak insanlar kıvranacak açlıktan ve yine göç başlayacak bir ülkenin şehrinden başka bir ülkenin şehrine bir şehrin ülkesinden başka bir ülkenin şehrine uluyan köpekler dolduracak boş sokakları sokakları süpürecek çöpçüler köpekleri savacaklar Ve insan insan olduğunu hatırlayacak Ve sadece ekmek peşinde koşmaya mahkum koca bir mide olmadığını olamayacağını ayrımsayacak Ve insan yine insanlığını bilecek Ve yıllar sonra yeniden kaybolacak insanlık Ve insan insan olduğunu unutacak unutturacak zamana ve kadare karşı ama bilinmez ki bilemezler ki zamanı ve yazgıyı yenmeye çalışmak ahmaklıktır Ve uzayan ağaçların altında göz yummak ve ezmek karıncaları ve seyretmemek kuşları ve izlememek delileri ve sevindirmemek dilencileri Ve bir amayı kolundan tutup geçirmemek karşıdan karşıya işte tüm mesele bu ya herkes insan bile değilken sen insan ol yeter ki sen insan insanlığını unutmadı mı Sen hatırla ve hatırlat yeter ki Yeter ki sen insan ol insanın neslinden ol Soyun sopun insan olmasada Ve yoldaş işte yine gelecek dehşetli gelecek gelecek korkutuyor insanı insan geleni ve geleceği önceden kestiremez ki Rüzgar atı yeniden Ve yeniden ayağa kalktı insanlık Ve başkaldırdı halk başkaldıracak dermanı olduğu kadar Ve insan aç kaldımıydı gördümüydü ekmeği ve suyu ekmeği yiyecek suyu içecek dermanı bulduğu gibi bulur isyan edecek gücü kendinde beynin de ve bedeninde
Ve açlık dünyanın en büyük insanını bile dize getirir derler Saçma dize gelmektense büyük insan yeğ tutar açlığı boyun eğmekten Şeref onur ve gurur Şimdi insana dair ne varsa ayaklar altında Şimdi gelecek rüzgar bozkırlara doğru esecek kurumuş otları ve çalıları titretecek Ve çekilecek kamlumbağalar kabuğunun içine yılanlar duraksayıp büzüşecek gelen rüzgarla beraber panikleyecek böcekler Güneş sisli bir camın ardından bakacak bozkıra ve bir tek insana rastlanmayacak Ve insanı ekmek çeker der gün görmüş ihtiyarlar yiyecek ve içecek çeker şehirler bu yüzden kurulmuşlardır ya zaten
Toprak bekleyecek canına can katacak suyu Ana evladını evlat bekleyecek babasını fakat bilinmez ki insanı toprak çeker ve ruh beden kafasinden kurtulacağı günü bekler Ve göze göz yaşar ruh ve beden Güneşi bekler dünyanın bir yarısı Ve ay dolunay olacağı günü Ve kıyamet kopacağı günü bekler Ve mahşer gününün habercisidir Bekleyin Biz de beklemekteyiz Ülkemin gününü temizleneceği yükseleceği günü Benim ülkem ki aç yorgun ve yenik Benim ülkem ki dört mevsim 2 boğaz 4 deniz gök ve ay ve görki yoldaş ülkenin halini iyi algıla ki hayatı bir daha düşme aynı tuzaklara ve bir dahada tekrarlama aynı hataları Şimdi hayat zor ülken yenik ve yorgun dün de böyleydi bu günde böyle ama asla yarın olmayacak böyle olmayacak yarınlar Gözüpek bir yiğitsen eğer dişe diş kana kan yağayacaksın Hakaret etmede ağır öc almada çabuk olacaksın aman vermeyeceksin bir zalimin canı alınacaksa kine kin acıya acı ve ateşe su ve açlığı ancak açlıkla yenebilirdik ve soğuğu sıcakla sıcağı soğukla ve Allah’a boyun eğeceksin (eğdik) boynunun eğilmesini istemiyorsan Ve gerektiğinde anana babana devletine başkaldıracaksın dize gelmek istemiyorsan Ve şu uçsuz bucaksız mezarlık ki gör ve ibret al bu dünya da bir avuç toprak herşeyin sonu ve bir parça ekmek için yapılan kavga ve bir avuç kirli para için akıtılan kan çalınan ekmek ve yapılan zulüm daha dün kim vardı ki bu dünya da yarın kim kalacak ne karunlar gördü dünya yuttu toprak heeey dünya uşağı yükle yükünü ve git hadi nereye kadar gideceksin eyyy derviş doldur heybeni ekmek ve taşla Yürü yürüyebildiğin kadar yürekten söyle söyleyebildiğin kadar Ama bu dünya da cahil ve zorba için herşey ölüme kadar ve bizler için herşey ölümsüzlüğe denk ve ey yoldaşlar dervişler keşişler ve deliler Bizler ölsekde yaşayacağız Ve bizler ki iki dünya arasında bir dünya daha yaratacağız ve gel Biz de gelelim ikimiz de şaraba ve paraya köle olmadan yaşamayı deneyelim ve öğrenelim ve yoldaş kadınların gönlünü alalım ki mahrum bırakmasınlar bizi doğurtkanlığından bil ki bizleri doğuranlarda kadınlardı ana analığını baba babalığını bilmeli ki kurda kuşa yem olmasın evladı köpeği eğitirsen bekçi köpeği olur köpeği eğitmezsen bizim gibi sokak iti olur ey şanslı adam bir köpek gibi eşele dur dünyanın en güzel hazinelerini dibin de ancak toprak bulursun asıl en kötüsü insanın eyyamcısı umarsızı olmak
şimdi canım ülkemde zulmün ve haksızlığın cahilliğin ve eyyamcılığın davulları ve zurnaları çalınmakta Bir anamız vardı yoldaş depresyondan ve halsizlikten geberecek bir babamız vardı yoldaş işsiz ve cahil Bir kardeşlerimiz vardı yoldaş aç ve yalınayak ve biz vardık yoldaş hasta ve yoksul bir biz vardık yoldaş şansız ve talihsiz Bir biz vardık yoldaş idealist ve çılgın Ve yollarda Koca bir şehri bir caddeden başka bir caddeye koşturduk yürürken Ve yıllarca okul ve ev arasında mekik dokuduk yoldaş sende iyi bilirsin ki aklımız ne evde ne okulda ne de sokaktaydı aklımız yerlerinde değildiler Bedenimiz ve Beynimiz hayallerimizi gerçekleştirmekteydiler geçmişi ve şuanı ve geleceği tasarlamaktaydılar Ve yoldaş biz ikimiz sonbaharda doğduk Doğru söyle hiç yaşadık mı olması gerekenler dahi olmadı hayatımızda düşünemedik olmazların olmaycağını düşlerimiz de düşüncelerimiz de ve açlığımızda olmaz diye bir kelime varmış dünya da bilmiyorduk sende iyi bilirsin ki olmaz diye birşey yok bizim kitabımızda ikimiz yürürüz şehri boydan boya geceler soğuk havasız ve dumanlı günler hezeyanlı bunaltıcı ve yorgun Dünya hızlı geride bıraktığımız yıllar büyük yıkımlarla dolu Dünya zalim ve çabuk yoldaş yada biz böyle gördük bugüne kadar yada zorunda kaldık hüznün adamları yürür şu gördüğün yolları yürürüz inadına kan ter içinde ve sene de 365 gün rezil rüsva oluruz acırlar sefilliğimize Ölüm gibi arkası yarın Ve bir deprem gibi uykuda yakalayan neyin ne olduğunu anlamadan bir paranoyakşizofren gibi halisinasyonlar gören akıl alıcı akıl almaz sonbahar yaklaşıyor hüzünlü bir dünya dinamizmi başlıyor Yoldaş yeri ve zamanı geldi gerektiğinde göğü ve güneşi titrettik Ve sanki Allah tüm insanlığın mutluluğu için bize yüklemiş tüm dünyanın çilesini yeri ve zamanı geldi aciz ve çaresiz kaldık yoldaş Ve gerektiğinde kötülüğü yaratırken Allah’a bile meydan okuduk Ve hayat bir yerlerde tökezledi biz unuttuk yıldızların harmanlandığı bulutların başkaldırdığı gecenin delik deşik karanlığında Şeytanı bile uyuttuk Çarparken yüreğimiz sevda için tüm demirden perdeleri yerle bir ettik Biz bu şehrin göbeğine sevdamızın anıtını diktik Ve tüm sevda rüzgarını Süleyman gibi yönettik Şimdi karşımızda tüm taş kapılar Taşlaşmış bir yalnızlığın örgütsel görüntüsü tüm bunlar Ve yoldaş işte biz böyle yalnızken kapılar açılırdı saçlarımız ve sakallarımız uzardı ve ağarırdı ve şu yalnızlığın oryantalist erotizmine bak ve dinle Biz bu sokakların gezginci piçleriyiz anasız kadınsız babasız şansız ve akrabasız parasız ve ahbapsız Bizler hayatın kitabını okuduk Bizler dünya nın şiirini ezberledik hayatın acısını sızısını ızdırabını ve kargaşasını yaşadık herşeye rağmen bil ki Şimdi bir Tanrı gibi dönüyoruz hayata hayat aldı götürdü alacaklarını bizden Şimdi sıra bizde Yoldaş Dünyadan alacaklarımız dünyaya sığmayacak Şaşırmayacak ayaklarımız gece yollarını Biz yürürken bu gece dünya dönmeye devam edecek Ve yoldaş biz ki dünya nın en çilekeş yollarını yürümüş adamlarız biz ki dünya nın en esrarengiz adamlarıyız Şimdi soğudu gece ağladı yalnızlık Ve bıkkınlık vermeye başladı çaresizlik Ve şans umursamadı bizi çektiğimiz yüke bile aldırış etmedi Boşver yoldaş bu dünyanın tüm yolları boşluğa çıkar Dedim ya genç bir Tanrı gibi dönüyorum hayata Ve şimdi sıra biz de Dünyadan alacaklarımız dünya ya sığmayacak Dünya yı ayağa kaldırmadan gitmek göçmek ve gebermek yakışmaz bize
yaş: 16 sene : 1999
işte yaşamışlığımızın ötesin de kalan bir gerçek kırık kalem ve kağıt parçaları içerde yalnız ve korkak bir adam var dışarda yağmur üstüne yağmur yağıyor Şimdi şehre karanlık çöküyor alabildiği yere kadar Bizler ellerimiz ceplerimiz de yürüyoruz Dur durak bilmeyen bir Allah’a yöneliş bu Güneş batmaya kalırken Uçsuz bucaksız bozkırlarda sergüzeşt bir rüzgar tüm otları çalıları canlıları titreten bozkırların ötesinde bir dünya var aç ve yorgun ve benim gibi acılarla yorgun Şimdi hüzünlü bir şenliğin zamanıdır Ve zamanı boş bırakan acıların ve yorgunlukların İnanılmaz bir dünyanın anahtarı elimde ki Kimin neyi nerde unuttuğu bile belli değil Bitmeyen bir türkünün uğultusu geriye kalan sadece ikimizinki şehrinde üstesinden gelen bir yalnızlıktı salt ayrılıkların gölgesinde hayatını sürdürmeye mahkum bir göçebe hayvan gibi ordan oraya ve ordanda oraya gitti geldi geldi geçti ve bitti bir dünya Dünya hala ağır salınan salıncakların yalnızlığında Şimdi rüzgar sonrası bir çölün sessizliği ülkem de ki Elbet bir gün yürekliler yüreklerini koyacak ortaya Ve utanılmayan bir baskının tüm arenzedeleri Çölde kum fıtınasıyla kaybolan izler gibi Hızla yok olacaklar Ve iki saat sonra bir sevgilim olacak Geldi ve oldu Ellerini ve gözlerini bana dokundurdu Yeni başlayan bir sonbahar gibi soğuktu elleri Yeni biten bir bahar gibi yağmurluydu gözleri İkimizinki şehrinde üstesinden gelen bir yalnızlıktı ve bir çift mavi göz yalnızlığın karşısında ki ve kırmızı gözler korkuya korkak ateşlerle bakan ve rüzgar hayatımın en dalgalı duygularını getiren doğa olayı İşte evler teller direkler ve minareler hepside yıkılacakmış gibi bakan ama yıkılmayan donuk bir kentleşmenin yozlaşmışlığı bu insan bir daha dönüp bakamıyor geriye bu şehir de Benim yazgımda ızdırab dolu ve kararsız yaşamakta varmış peki mutluluk denen şey boşver gitsin şimdi Mutluluk denen şeyden umarım yok zaten Şimdi dinamizmini sürdüren hayat dindi ve ulaşılamaycak hayalleri dizginlemekten bezdi rezilliğin ve zilletin ağından kurtulmak zor insan yazgısına karşı koyamıyor ve en ince acılara karşı gelemiyor ama direnebiliyor olaylar yazgıya mecbur zamana ve mekana muhtaç Burası olması gerekenin ve olduğu gibi kalanın dünyasımı Yoksa sebeblerden ve nedenlerden ibaret soru yuvasımı Bana cevabını verecek olan ölümdür Ve insan öleceğini bile bile yaşarsa mutludur
yaş: 17 sene:1999
Saat 9:05 geçe durmuş 61 yıldır böyle Bir fener vardı uzaklarda Ulaşılmaz hayalleri anlatırdı Bir rüzgar gelirdi uzaklardan Belki sahradan belki de kafkaslardan uçmazdı geceleri kuşlar yüreğim bir kuş gibi çırpınırdı rüzgarlarda beyaz çarşaflarda gizlenen bir beden vardı rüzgarlarda kaybettim onu
Ve Rıfat ılgaz daha bakmamıştı karadeniz sahillerine Ve bir tek satır yazmamıştı Ve Mustafa kemal doğarken ağlamamıştı Ve dünya dönerken hissetmemişti güneşi ve depremleri bir ateş yakıldı uzaklarda “korkma yavrum gelmez bu taraflara “ ve birisi çığlıkların çan ve ezan seslerinin arasında gider gelirdi sanırsam özdemir ince Ve Nazım Hikmet bir peygamber gibi doğdu beynimde Ve Yılmaz Güney hala sürgünde Dönüş YOL’ unu bulacak elbet birgün hayat getirirmi giden sevdalarımı Tanrı kendini ben de bulur mu Gül yaprağı gibi narin midir duygular Bir fener vardı uzaklarda ulaşılmamış hayalleri hayalleri anlatırdı ve bir kuş çırpınır gözlerimde dünya elips ay bomboş diğerlerinde hayat var mı yok Biz bu şehirden gideriz belki de bekle elbet gideriz ve hayatta yitirsekte herşeyimizi düşsekte kitaplar düşmeyecek ellerimizden yaş: 17 1999
Zindan Ve yoldaş bana bahsetme şanstan eğlenceden ve insandan Ben kendi inşa ettiğim zindanda Mutlumutsuzum Mutluluğu ve eğlenceyi boşuna arama Sıradanlığı Kolaylığı Ve bayalığı Bulacaksın Rahatlığı Huzuru Ve Zenginliği arama Haksızlığı bulacaksın Ve yoldaş hatırlarmısın temmuzun 14 ‘ ünü Millet dağıtırken barlarda ve gazinolarda Tabaklar kırılırken tavernalarda Içkiye boğulurken Orospulara yumulurken Kokuşmuş sistemin soytarıları Bizler kremit taşıyorduk Ellerimiz kanıyordu Ve banyo yapmadan önce Iki kağıt parçası için Sıraya giriyorduk. Ve temizlendikten sonra Gece yürüyüşüne çıkıyorduk Ve tüm geceyi hayallerimiz de eritiyorduk Ve kokuşmuş sistemin topuna küfrediyorduk Yakma şu sigarayı Şu sigara ki empryalizmin ciğer sömürgesi içme şu birayı bu biraki emperyalizmin mide beyin kalp karaciğer sömürgesi yoldaş gel bu köhnemiş sistemi baştan başa yakalım yıkalım üşenirmisin ben senin anana aşığım gücenirmisin ışık geçirmeyen perdelerin odasında ben senin ablanla seviştim beni öldürmeyecekmisin ve umursamaz haksızlıkların korkudan geçilmez yollarında ve eğlence müdavimlerinin çürümüş akşamlarında biz ikimiz yoldaş gökyüzünün gezegenlerinde dolaşıyorduk ve bir türlü inanamıyorduk 16 yaşımızda emeklemeden koşan hayatımızda bu kadar işkenceyi haksızlığı ve şansızlığı göğüsleyebileceğimize inanamıyorduk yaş 16 18 temmuz 1999
esen rüzgarla beraber papatyalar oynaşır gece vakti ekmek parası kazanan bir adamın gölgesi benim gölgem bir manyak gibi oynuyor yerinde duramıyor ve bir çocuk gece elleri cebinde yollarda taşları tekmeliyor taşlarla oynuyor gürültülü bir yalnızlık başlıyor ardı arkası kesilmeyen ve küçük bir çocuk kağıt mendiller satıyor kaldırımlarda ve nedendir bilinmez yaşlı bir adam ağlıyor kaldırımlarda Ve çocuksu bir tekne alıp götürüyor yüreğimi Ve adamsı bir tekne çalıp götürüyor tüm bir benliğimi Ve sen duyarken bile duymazlıktan gelen çocuk adam Şu dünyada yaşarsan en fazla bir an yaşarsın Ve bu gerçeküstü mantıksız dünyada ölürsen en fazla bir kereden fazla geberebilirsin Ve gel ölelim dersem tüm bir günaha yanaşmaz yanına daha yaşatması gereken çok piçler var Ve sen çocuk adam bizler esrarengiz adamlarız bizler piçlerle arkadaş olmaktanda anlarız ama hakiki safkan piçler mecliste sokakta eğlence alemlerinde Ve Ben ki Ve senki Bu dünyayı yörüngesinden bile oynatabiliriz Ve kırık dökük bir hayatın elçisinide yakabiliriz Biz ki piçte olsak asilzade de yaşarken biz bir kasırga gibi ölürken bir deprem gibi yakar yıkar dağıtır geçeriz Ve bizler ki yoldaş yaşarken esrarengiz yaşarız ölürken tam bir insan gibi doğarız Ve ana rahminde ki cenin kadar günahsız Ve doğarken ölmüş bir bebek kadar şansız olan ben Sen benim kadar anlarmısın ki bulutlarla konuşmaktan Ve sen benim kadar çok küfredebilirmisin kendine Ve kendinle konuşurken 4. adam muamelesi gördürebilirmisin Kendine Yapamazsın yoldaş Sen benim kadar alaçalamazsın Ve sen benim kadar yükseklerede çıkamazsın başın döner korkarsın Ve kırık aynalarda kendini seyrederken Saçmasapan duygularada kapılabilirsin ama sen hayatta benim kadar rezil de olamazsın Şu kainat denen Sinema setinde Ve tanrı adıyla anılan Muhteşem Senarist- Yönetmenin önünde Benim kadar mükemmel bir jön de olamazsın (benden de iyi olabilirsin) Fakat hiçbir şeyi Tanrıdan benim kadar iyi isteyemezsin Unutma ki Ben paranoyak bir aktörüm Ve Tanrı önünde nasıl oynanması gerektiğini iyi bilirim
Ve sen Yüce Yaratıcı yı benim kadar sevemezsin O Senarist Yönetmen e benim kadar hayran olamazsın ama benim kadarda onla anlaşamazsın Koş yürüsün hayat bağır büzülsün yokluk ve rüzgara karşı durmayıda dene Ve bir kez olsun şu dünya sahnesinde Tanrı olmayıda dene Ve göreceksin ki dünya bir aldatmacadan ibaret geçmiş geç unutulmuş bir rüyadan ibaret ama ben ölümüde unutabilirim ve Ben ölümle de dalga geçmesini bilirim Faka hayat Ben i Yıldıracak kadar güçlü değil
Ve insanlar Ben i etkileyecek kadar Muhteşem değil işte tüm ızdırablarımı yeniden birkez daha Yaşıyorum Bilerek veya bilmeyerek Tüm acılarımı yeniden lanetliyorum Yaş: 16 1999
Nerdesin yoldaş arıyorum bulamıyorum seni Dünya ya attığın kazık mı kırıldı Sol gözüm yaşarıyor yollarda yürüken Seni araken bakıyorum dünyaya Cehaletin çirkefi işlemiş insanların yüzüne Bizim gibi Allah sız kitapperestler evliya gibi kalıyor bunların üzerinde N’olmuş ki normal üzeri yaşıyorsak Çizgi üzeri bir nokta gibi Şehir yavaşlamış ve şehrin makineleri canavarlaşmış zorba şehrin yobaz zenginleri kızarkadaşım orospuda olsa Ben den daha güzel giyiniyor Şans ve mutluluk bu şehirde Benden gizli buluşuyor ve gidiyorlar Ve bu dünya da Doğruyu savunan Sadece deli dervişler kalmış Şu dünyada ozanlar ve zorbalar başbaşa kalmış dedim ya cehaletin şirkefi işlemiş karanlık yüzlere Şans ve mutluluk benden gizli benden uzak buluşuyorlar bu şehirde Belki de Ben Tanrının lanetlenmiş kuluyum Halbuki her gece muhabbetimiz iyidir Ve bu böyle biline ve böylede söylene Kanamadık yaralara basma merhem Yaralara kanamadan merhem bas düşün ve ayır haklıyı haksızı anla ki doğruyu yanlışı oğlunla torunun zorba cahil demesinler Benim babam dedem büyük adammış deyip kalksınlar ayağa böyle diyegelsinler huzura Kalmasın saatin karanlıktan sonraki aydınlık ibresi geriye Deli dervişler güneşi görsünler ölmeden önce bir daha açılsın zindanlar yıkılsın dağlar duvarlar kurtulsun deli dervişler esaretin mahkumiyetinden aydınlığın ve sabahın mahrumiyetinden topyekün aşalım allah sız zorlukları kudurmuş ırmakları acımasız dağları ve inadına uzayan yolları düşlerimi yeniden yaşamak için getirsin Deli dervişler Allah aşkı Toprak aşkı insan aşkı Sev yaradılanı yaradandan ötürü Ben Ben i bildiğimden beri hiç yalvarmadım Tanrıya Bildim Yaradan ı tanıdım anladım ne demek istediğini anladım gönderdiği peygamberi Ve yüce Yaratıcı ki ilksiz ve sonsuz ezelden ebede ve düşünsene Tüm bir elçiliği yüklemiş çölün yetimine Ve o yetim ki Tanrı nın O olmasaydı eflakı yaratmazdım Dediği Ve Tanrı gibi mütevazi
Yaş: 16 1999
işte Ben böyle bir gün de Böyle bir mekanda ve zamanda 16 yıl önce doğdum Ve Yürüdük yollar yine bitmedi Kadın Şehvet Ve zevk yatak çarşaf ve türban hayallerim ışık sütünlarında bir toz yığını kalkışıyor ve uçuşuyor ve askıda kirli gömlekler ve pantolanlar yıkanmak içinmi tüm beklediğimiz zamanlar ve aşağılık kelimelerden insan uzakda duramıyor ve hayatmı bu hayat sürüm sürüm sürünüyor ve bir kavgamı uzakta beliren ve kavga işte cibiliyetsiz cahillerin zanaatı ve dünya işte söyleyecek birşey bulamıyorum perde pencere demir ve kahve fincanı ve bir yığın sosyete dergisi ve bir baca gölgesini düşürmüş çatısına dikilirken banamısın demiyor bir iş yaptığıda yok zaten Çünkü yaz ayı Ve bir işportacı geçiyor arabalara bakarak ve güneş ışığını yediremiyor gölgelere ve bir trafo patladı asi kıvılcımlarıyla biraz önce ve bir kız geçiyor siyah taytıyla Kabul etmeyecek biliyorum ayrıntılarıyla ve detaylarıyla tanıyorum dünyayı hayatı ve kadınları ve kesinlikle anlamıyorum dünya yı ve hayatı ama anlayabiliyorum kadınları kabul etmeyecek biliyorum Bel ki de ayrıntıları ve detaylarıyla yanılıyorum hayatta istediklerim olmadı ve korktuklarım detaylarıyla birlikte geldi Ben i ne pahasına olursa olsun buldu dünya hayat ve kadınlar elbette anlayacaklar sonsuza dek beni Biz de yaşamadık mı dünya yı çilenin acı şarabını kana kana içmedik mi toprak çanaklardan demek ki çile çekmek dahi yetmiyor beni doyurmaya Dünya ve hayat yetmiyor kadınlar yetecek mi ki doyuracak mı beni cevap yanıtsız ve doyumsuz işte hayatın insana verdiği en acıklı çile küfretmeyi bıraktım artık zorda olsa bir sigara uyuşturucu yada alkol gibi insan küfrederken farkına bile varmıyor insanı çevresi değiştirir kirletir az biraz ne kadar temiz olsada kir temiz insana kolay bulaşır ahmak adamın ahmaklığı kolay bulaşır zeki insan Şimdi çok daha iyi anlıyorum insanları daha içten yaklaşıyorum onlara elbet küllerimizi toplayacak bir zahmetkeşt bulunur kendimi yeniliyorum yine de yanıp bitip kül oluyorum küllerim dökülüyor umarsızca baktıklarım devrilip dökülüyor yeni bir insan daha oluyorum Kuran- kerim dinlemeyi Ve incilin ilahilerini seviyorum artık Bugün den sonra dinsiz de değilim artık inanmaya başladım Tanrı’ya Ve neden olağanüstü bir olay gördüğüm zaman Tanrı geliyor aklıma Demek ki Ben Allahsız ve kitabsız Yaşayamam
Yaş:16 1999
Buda yaşamak mı be Ne olursa olsun yaşamak işte Kimseye zarar vermeden Ben de ki doğuştan piç şansı ve kendi kendime diyorum ki Alevlen ateş gibi parla Yürü karanlığın üzerine Alev alev yanan bir meşale gibi Görüyorum tiksiniyorum televizyonlardan Benim vatanımı çalmışlar çırpmışlar Ve ne kanı bozuk soysuzlar gördü O koltuklar Ve ne hanzolar gördük televizyon Magazinlerinde hepside kokuşmuş sistemin soytarılarıydı Ve işte yine gidiyorum Kendi yarattığım dünyaya doğru Ve Ben dünyayı fethedebileceğime kanaat getiriyorum Ve Ben kasırgaya karşı yürüyebileceğime İnanıyorum Ve baştan sona kirlenmiş bu dünya da temiz kalmak için uğraşıyorum yanıp yanıp sönen bakraçların oynak aydınlığında sadece acı bir serzeniş benimkisi ve sonu gelmez bir yoksulluğun kadınlara karşı olan yoksunluğumun kıskançlığı benimkisi yaş:16 mayıs 1999 pazartesi
Ömrümün taze bahar çiçekleri ve hüznümün diri ve acı yaprakları
Kızıl toğrağın göğsünde parçalanan güneş ve kırılan yalnızlığın sade ve tek özgürlüğü Çirkinliğimin ardındaki gizem ve güzellik Ömrümün taze bahar çiçekleri Ve kızıl toprağın bağrında parçalanan su dolu testi ve hüzün dağlarımın arkasında doğan yalnız güneş
açlıktan da gebersem inadına yaşayacağım Bahar İnadına Yaş: 15 1998
Karanlıkta güzeldir Aydınlatmasını bilirsen Hastalıkta güzeldir Döktüklerini bilirsen Ve hayat birkez daha gelirsen Ölmeyi iste Ve birkez olaun tanrı olmayı dene Tanrı bundan hoşlanmayacaktır ama yinede dene Yaş: 16 1999
Hayat korkunç ve zorlu Yaşamak muhteşem İnsan iğrenç ve güzel Sanat İyiliğin doğruluğun Ve Muhteşemliğin Varoluşu Yaş:16 1999
Hayat köprülerini kurmuş senin geçmeni bekliyor Sen yıkılacağından korkuyorsun ama sen korkma hayat bazen cömerttir Sen cimri olma dilerim ki sen her daim güçlü olasın Ve yarınlara gençliğinin saçtığı dinamizmle koşasın Zorbalar yobazlar kan kussun karanlıkta Ve hepsini yok edeceğiz bekle yakında Ve her şeyiyle kokuşmuş bu sistemi ateşe vereceğiz Ve tüm külleriyle birlikte yok edeceğiz Yaş: 16 1999
Bu yaz 30 yılın en bunaltıcı sıcağı Yürüyoruz İşte cebimde bir mızıka parası Yollarda şehrin tüm sıradan insanları Kimi sevgilisini takmış koluna Kimi karısını almış yanına Hepsi sıradan ve basit Hepside Devrimsiz Devinimsiz Ve yeteneksiz Yaş: 16 14 temmuz 1999
Hayata bir arada dalabilmeliyiz Bu ülkede bizlere yer yok Sanat ve Bilim takdir edilmediği yerden göç eder demiş İbn-i sina Bu ülke de Kürtler Rumlar Ermeniler azınlık değildir Bu ülkede bu kokuşmuş sistemde asıl azınlıklar bizleriz tüm yaşama hakları elinden alınmış Şiirleri kitapları filmleri yasaklanmış Hapise atılan Sürgün edilen esaret kelepçeleri vurulan suikaste uğrayan Vatan haini ilan edilip yurttaşlıktan atılan İdam cezasına çarptırılan hatta kendi topraklarında bile mezarı bulunmayan bizlerin suçu idealist ve asi olmak bu kadar tehlikeli ve büyük yaş: 16 1999
Kareografları Bana ait Deli Dansı Ve Gülleri Bana ait Özgürlük gülleri Ve dahiliğimi gizleyen duvarlar yıkılıyor birer birer Ve baştan sona Tüm dünyayı yürüyorum Özgürlük Beynim de Sanatımla benliğimi Yansıtırım Bilimle kendimi geliştiririm Misyonum Izdırabı olan Muhteşem ve idealist İnsanları yansıtmak ve tüm Kainat’a tanıtmak kendimide artık her şey benim için Tanrı kadar yakın Ve hayatta Muhteşem olan her şey Aşk ve Ölüm kadar gizemli Yaşamak Ağlamak kadar zor gülmek kadar kolay Tanrı’ yı şimdi daha mükemmel Algılıyorum Bu dünya bir anlık bir dünya Ve bu bir anı yaşarşam Muhteşem Yaşarım Ve bizler yaşarken Bir kasırga gibi yaşarız ve ölürken bir deprem gibi ( ) Ve Tanrı bizleri unutmayacaktır asla bekle Dünya bizmdir Yaş:16 1999
Beyinsel bir bozukluğun tüm karmaşasını tadıyorum şimdi korkunç bir mahrumiyetin acısını yaşıyorum yıllardan beri Şuan Kızıl yalnızlıklar ışıldıyor pencerem de Ben yinede Yaşamanın Muhteşem olduğunu Sayıklıyorum Yüce bir yaradılış Aralıyor göz perdelerimi Kapılar açılıyor rüzgarlar savuruyor tüm kağıtlarımı aniden kapanıyor tüm kapılar yüzüme Ben Duvarları yıkıyorum gölgeler uzanıyor boydan boya paranoyakça bir dansı başlatıyorum yeniden Beynimi ve bedenimi geliştirmeye adıyorum tüm ömrümü bilmediğim bir kasırga başlıyor anılarımın sokaklarında ve asiliğim benimle yüzleşmeye hazır hissediyor kendini Ve bir kasırga dağıtarak geliyor ortalığı dünya yı idealist insanlar yönlendirir yoldaş Benim misyonum tüm yobazları ve zorbaları defedecek düzeyde yaş:16 1999
kimileri kıvranırken yokluk içinde kimileri bolluk içinde çırpınıyor Hayat mantıksızdır yoldaş Bir gün eğer yanıma gelirsen Hayatın saçmalık olduğunu söyle Ve yaşamın Muhteşem olduğunu haykır Bizler ki ızdırabın prensleriyiz Ve Dünyanın en esrarengiz adamları yaş:16 1999
Bir gece vardı ay alabildiğine yaklaşmış Bir huzursuzluk vardı alabildiğine huysuzlaşmış Bir Geçim kapısı vardı gururumu yaka yıka çalıştığım Bir de kazandığım 3 ekmek parası vardı aileme vermeye mecbur kaldığım cep yine bomboştu eskisi gibi çorabımın yırtıklarıyla bir espri tutturtmuş alay ediyordum yine ve birileri küçümseyerek gülüyordu çorabımın yırtıklarına ve yırtıktan asker yine kaçıyordu Ve ayakkabılarımın tabanı kaldırımlara karşı konuşuyordu Çünkü aynı kaldırımlarda gide gele alışmışlardı birbirlerine ahbap olmuşlardı samimiydiler artık Çünkü hayat bir kara kışa yenik Düşmüştü Dünya acımasız bir zalimdi Bana karşı
Ben yine de direnmesini bildim Ve büyük direnişi hep benliğim de besledim boş kaldığım zamanlar bir hayat vardı alabildiğine bıktığım usandığım ve bir kadın benim deli olduğumu söylüyordu yağmur yağarken yürüdüğüm için Bir yağmur vardı İlkbaharları Güneşle beraber yağardı gözlerime Ve bir Dünya vardı hiç ama hiç anlayamadığım Gerçek üstü Şiirsel bir hayatım vardı Bütün duygusal ve düşsel oluşumuyla yaşamaya devam ettiğim yaş:16 1999
Sağ bacağım sızlıyor gece yollar yorgun ve puslu tren uzaklarda uğuldayarak ilerliyor ve sarı yapraklarla örtülü Bir film sahnesi gibi Ve II. dünya savaşından kalma bir kaldırım O günleri hatırlatıyor Ve buğulu bir geçmişin ardında kalacak tek cümle - ne günler yaşadık ne olaylar gördük topyekün
Sınıflar Okullar Caddeler Ve Yollar ve tükenmedi bitmedi anılar Beynimin derinliklerin de sızlayan ızdırab gel al götür Ben i Yürüt sonsuzluğun yollarında kalan ayrılık ve dönmedi geriye dönemez de gizli kalmış bir aşk gibi dolu duygulu ve acı verici yaş: 16 1999
HALK Kirli paralar gibi üst üste yığılı Çoğunluğu cahil ve zifiri karanlıkta Darmadağınık ve paramparça Yaş: 16 kasım 1999
İşte bunlar Senin benim Hakkımın üzerinde Tepinenler hayat zalimin zulmünü yanına kar koymaz elbet sorar hayat
anlamlı güzel bir şiir okudum sayfanızda yüreğinize sağlık kutlarım efendim
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.