Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
balamir şah
balamir şah

.

Yorum

.

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1613

Okunma

.

.

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
. Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz . şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
. şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
seyfi betik
seyfi betik, @seyfibetik
12.8.2010 17:57:43
deli dansı isyan










DELİ DANSI

İLK GEÇLİK ŞİİRLERİ (15-16-17 YAŞ ŞİİRLERİ)











İSYAN




Tanrı yı ara
Ben-i
bulacaksın
eğer şanslı bir insan
olsaydım
insan olarak
doğmazdım














Sonbahar yaklaşıyor doğduğumuz mevsimdir Sonbahar


olması gerekenler dahi olmadı bu şehirde bu yaz

Ve
olması gereken şeyler olmadı
Ülkemin yağmur bulutları bu yıl
bu şehrin üzerinde birleşiyor
Ve yağmurun yağması gerekiyor bugün bu şehir de
Ve bu şehir de
bir çocuk
yapması gerekenleri unutuyor
anasını
babasını
akrabalarını
ve tanıdıklarını
unutuyor
Şehir ve çocuk susuyor
Üç gün kaldı
yağmur yağmazsa
telef olacak tüm buğday tarlaları
Ve buğday kalmayacak hasat zamanı
ve bir kral bakacak şehrin avlusunda
ve diyecek
bu işin sonu çok kötüye varacak
insanlar kıvranacak açlıktan
ve yine göç başlayacak
bir ülkenin şehrinden başka bir ülkenin şehrine
bir şehrin ülkesinden başka bir ülkenin şehrine
uluyan köpekler dolduracak boş sokakları
sokakları süpürecek çöpçüler köpekleri savacaklar
Ve insan insan olduğunu hatırlayacak
Ve sadece ekmek peşinde koşmaya mahkum
koca bir mide olmadığını
olamayacağını
ayrımsayacak
Ve insan yine insanlığını bilecek
Ve yıllar sonra yeniden kaybolacak
insanlık
Ve insan insan olduğunu unutacak
unutturacak zamana ve kadare karşı
ama bilinmez ki
bilemezler ki
zamanı ve yazgıyı yenmeye çalışmak
ahmaklıktır
Ve uzayan ağaçların altında göz yummak
ve ezmek karıncaları
ve seyretmemek kuşları
ve izlememek delileri
ve sevindirmemek dilencileri
Ve bir amayı kolundan tutup geçirmemek karşıdan karşıya
işte tüm mesele bu ya
herkes insan bile değilken sen insan ol
yeter ki sen
insan insanlığını unutmadı mı
Sen hatırla ve hatırlat yeter ki
Yeter ki sen insan ol
insanın neslinden ol
Soyun sopun insan olmasada
Ve yoldaş
işte yine gelecek
dehşetli gelecek
gelecek korkutuyor insanı
insan geleni ve geleceği önceden kestiremez ki
Rüzgar atı yeniden
Ve yeniden ayağa kalktı insanlık
Ve başkaldırdı halk
başkaldıracak dermanı olduğu kadar
Ve insan
aç kaldımıydı
gördümüydü ekmeği ve suyu
ekmeği yiyecek suyu içecek
dermanı
bulduğu gibi bulur
isyan edecek gücü
kendinde
beynin de
ve bedeninde


Ve açlık
dünyanın en büyük insanını bile
dize getirir derler
Saçma
dize gelmektense büyük insan
yeğ tutar açlığı boyun eğmekten
Şeref onur ve gurur
Şimdi insana dair ne varsa
ayaklar altında
Şimdi gelecek rüzgar bozkırlara doğru
esecek
kurumuş otları ve çalıları titretecek
Ve çekilecek kamlumbağalar kabuğunun içine
yılanlar duraksayıp büzüşecek
gelen rüzgarla beraber panikleyecek böcekler
Güneş
sisli bir camın ardından bakacak bozkıra
ve bir tek insana rastlanmayacak
Ve insanı ekmek çeker der gün görmüş ihtiyarlar
yiyecek ve içecek çeker
şehirler bu yüzden kurulmuşlardır ya zaten

Toprak bekleyecek canına can katacak suyu
Ana evladını
evlat bekleyecek babasını
fakat bilinmez ki
insanı toprak çeker
ve ruh
beden kafasinden kurtulacağı günü bekler
Ve göze göz yaşar ruh ve beden
Güneşi bekler dünyanın bir yarısı
Ve ay dolunay olacağı günü
Ve kıyamet kopacağı günü bekler
Ve mahşer gününün habercisidir
Bekleyin Biz de beklemekteyiz
Ülkemin gününü temizleneceği yükseleceği günü
Benim ülkem ki

yorgun
ve yenik
Benim ülkem ki
dört mevsim 2 boğaz 4 deniz gök ve ay
ve görki yoldaş ülkenin halini
iyi algıla ki hayatı
bir daha düşme aynı tuzaklara
ve bir dahada tekrarlama aynı hataları
Şimdi hayat zor ülken yenik ve yorgun
dün de böyleydi bu günde böyle
ama asla yarın olmayacak
böyle olmayacak yarınlar
Gözüpek bir yiğitsen eğer
dişe diş kana kan yağayacaksın
Hakaret etmede ağır
öc almada çabuk olacaksın
aman vermeyeceksin bir zalimin
canı alınacaksa
kine kin acıya acı ve ateşe su
ve açlığı ancak açlıkla yenebilirdik
ve soğuğu sıcakla sıcağı soğukla
ve Allah’a boyun eğeceksin (eğdik)
boynunun eğilmesini istemiyorsan
Ve gerektiğinde
anana
babana
devletine
başkaldıracaksın
dize gelmek istemiyorsan
Ve şu uçsuz bucaksız mezarlık ki
gör ve ibret al
bu dünya da
bir avuç toprak herşeyin sonu
ve bir parça ekmek için yapılan kavga
ve bir avuç kirli para için
akıtılan kan
çalınan ekmek
ve yapılan zulüm
daha dün kim vardı ki bu dünya da
yarın kim kalacak
ne karunlar gördü dünya yuttu toprak
heeey dünya uşağı
yükle yükünü ve git hadi
nereye kadar gideceksin
eyyy derviş doldur heybeni
ekmek ve taşla
Yürü yürüyebildiğin kadar
yürekten söyle söyleyebildiğin kadar
Ama bu dünya da cahil ve zorba için
herşey ölüme kadar
ve bizler için herşey ölümsüzlüğe denk
ve ey yoldaşlar dervişler keşişler ve deliler
Bizler ölsekde yaşayacağız
Ve bizler ki
iki dünya arasında
bir dünya daha yaratacağız
ve gel
Biz de gelelim
ikimiz de şaraba ve paraya köle olmadan
yaşamayı deneyelim
ve öğrenelim
ve yoldaş
kadınların gönlünü alalım ki
mahrum bırakmasınlar bizi doğurtkanlığından
bil ki bizleri doğuranlarda kadınlardı
ana analığını baba babalığını bilmeli ki
kurda kuşa yem olmasın evladı
köpeği eğitirsen bekçi köpeği olur
köpeği eğitmezsen bizim gibi sokak iti olur
ey şanslı adam bir köpek gibi eşele dur
dünyanın en güzel hazinelerini
dibin de ancak toprak bulursun
asıl en kötüsü insanın eyyamcısı
umarsızı olmak



şimdi canım ülkemde
zulmün ve haksızlığın
cahilliğin ve eyyamcılığın
davulları ve zurnaları çalınmakta
Bir anamız vardı yoldaş
depresyondan ve halsizlikten
geberecek
bir babamız vardı yoldaş işsiz ve cahil
Bir kardeşlerimiz vardı yoldaş
aç ve yalınayak
ve biz vardık yoldaş hasta ve yoksul
bir biz vardık yoldaş şansız ve talihsiz
Bir biz vardık yoldaş idealist ve çılgın
Ve yollarda
Koca bir şehri bir caddeden
başka bir caddeye
koşturduk yürürken
Ve yıllarca
okul ve ev arasında mekik dokuduk
yoldaş sende iyi bilirsin ki
aklımız ne evde ne okulda ne de sokaktaydı
aklımız yerlerinde değildiler
Bedenimiz ve Beynimiz
hayallerimizi gerçekleştirmekteydiler
geçmişi ve şuanı ve geleceği
tasarlamaktaydılar
Ve yoldaş biz ikimiz sonbaharda doğduk
Doğru söyle hiç yaşadık mı
olması gerekenler dahi olmadı hayatımızda
düşünemedik olmazların olmaycağını
düşlerimiz de
düşüncelerimiz de
ve açlığımızda
olmaz diye bir kelime varmış dünya da
bilmiyorduk sende iyi bilirsin ki
olmaz diye birşey yok bizim kitabımızda
ikimiz yürürüz şehri boydan boya
geceler soğuk havasız ve dumanlı
günler hezeyanlı bunaltıcı ve yorgun
Dünya hızlı
geride bıraktığımız yıllar
büyük yıkımlarla dolu
Dünya zalim ve çabuk yoldaş
yada biz böyle gördük bugüne kadar
yada zorunda kaldık
hüznün adamları yürür şu gördüğün yolları
yürürüz inadına kan ter içinde
ve sene de 365 gün rezil rüsva oluruz
acırlar sefilliğimize
Ölüm gibi arkası yarın
Ve bir deprem gibi uykuda yakalayan
neyin ne olduğunu
anlamadan
bir paranoyakşizofren gibi halisinasyonlar gören
akıl alıcı akıl almaz
sonbahar yaklaşıyor
hüzünlü bir dünya dinamizmi başlıyor
Yoldaş yeri ve zamanı geldi
gerektiğinde göğü ve güneşi titrettik
Ve sanki Allah tüm insanlığın mutluluğu için
bize yüklemiş tüm dünyanın çilesini
yeri ve zamanı geldi
aciz ve çaresiz kaldık yoldaş
Ve gerektiğinde
kötülüğü yaratırken Allah’a bile meydan okuduk
Ve hayat bir yerlerde tökezledi biz unuttuk
yıldızların harmanlandığı
bulutların başkaldırdığı
gecenin delik deşik karanlığında
Şeytanı bile uyuttuk
Çarparken yüreğimiz sevda için
tüm demirden perdeleri yerle bir ettik
Biz bu şehrin göbeğine sevdamızın anıtını
diktik
Ve tüm sevda rüzgarını Süleyman gibi yönettik
Şimdi karşımızda tüm taş kapılar
Taşlaşmış bir yalnızlığın örgütsel görüntüsü
tüm bunlar
Ve yoldaş işte biz böyle yalnızken
kapılar açılırdı
saçlarımız ve sakallarımız uzardı
ve ağarırdı
ve şu yalnızlığın oryantalist erotizmine
bak ve dinle
Biz bu sokakların gezginci piçleriyiz
anasız kadınsız
babasız şansız
ve akrabasız parasız
ve ahbapsız
Bizler hayatın kitabını okuduk
Bizler dünya nın şiirini ezberledik
hayatın acısını sızısını ızdırabını
ve kargaşasını yaşadık
herşeye rağmen bil ki
Şimdi bir Tanrı gibi dönüyoruz hayata
hayat aldı götürdü alacaklarını bizden
Şimdi sıra bizde
Yoldaş
Dünyadan alacaklarımız dünyaya sığmayacak
Şaşırmayacak ayaklarımız gece yollarını
Biz yürürken bu gece
dünya dönmeye devam edecek
Ve yoldaş biz ki dünya nın
en çilekeş yollarını yürümüş
adamlarız
biz ki dünya nın en esrarengiz adamlarıyız
Şimdi soğudu gece ağladı yalnızlık
Ve bıkkınlık vermeye başladı çaresizlik
Ve şans umursamadı bizi
çektiğimiz yüke bile aldırış etmedi
Boşver yoldaş bu dünyanın tüm yolları
boşluğa çıkar
Dedim ya genç bir Tanrı gibi dönüyorum
hayata
Ve şimdi sıra biz de
Dünyadan alacaklarımız dünya ya sığmayacak
Dünya yı ayağa kaldırmadan
gitmek
göçmek
ve gebermek
yakışmaz bize

yaş: 16 sene : 1999


















işte yaşamışlığımızın ötesin de kalan bir gerçek
kırık kalem ve kağıt parçaları
içerde yalnız ve korkak bir adam var
dışarda yağmur üstüne yağmur yağıyor
Şimdi şehre karanlık çöküyor alabildiği yere kadar
Bizler ellerimiz ceplerimiz de yürüyoruz
Dur durak bilmeyen bir Allah’a yöneliş bu
Güneş batmaya kalırken
Uçsuz bucaksız bozkırlarda sergüzeşt bir rüzgar
tüm otları
çalıları
canlıları
titreten
bozkırların ötesinde bir dünya var
aç ve yorgun
ve benim gibi acılarla yorgun
Şimdi hüzünlü bir şenliğin zamanıdır
Ve zamanı boş bırakan acıların ve yorgunlukların
İnanılmaz bir dünyanın anahtarı elimde ki
Kimin neyi nerde unuttuğu bile belli değil
Bitmeyen bir türkünün uğultusu
geriye kalan sadece
ikimizinki şehrinde üstesinden gelen bir yalnızlıktı
salt ayrılıkların gölgesinde
hayatını sürdürmeye mahkum
bir göçebe hayvan gibi
ordan oraya ve ordanda oraya gitti geldi
geldi geçti ve bitti bir dünya
Dünya hala ağır salınan salıncakların yalnızlığında
Şimdi rüzgar sonrası bir çölün sessizliği ülkem de ki
Elbet bir gün yürekliler yüreklerini koyacak ortaya
Ve utanılmayan bir baskının tüm arenzedeleri
Çölde kum fıtınasıyla kaybolan izler gibi
Hızla yok olacaklar
Ve iki saat sonra bir sevgilim olacak
Geldi ve oldu
Ellerini ve gözlerini bana dokundurdu
Yeni başlayan bir sonbahar gibi soğuktu elleri
Yeni biten bir bahar gibi yağmurluydu gözleri
İkimizinki şehrinde üstesinden gelen bir yalnızlıktı
ve bir çift mavi göz yalnızlığın karşısında ki
ve kırmızı gözler korkuya korkak ateşlerle bakan
ve rüzgar hayatımın en dalgalı duygularını getiren
doğa olayı
İşte evler teller direkler ve minareler
hepside yıkılacakmış gibi bakan ama yıkılmayan
donuk bir kentleşmenin yozlaşmışlığı bu
insan bir daha dönüp bakamıyor geriye bu şehir de
Benim yazgımda ızdırab dolu ve kararsız yaşamakta varmış
peki mutluluk denen şey boşver gitsin şimdi
Mutluluk denen şeyden umarım yok zaten
Şimdi dinamizmini sürdüren hayat dindi
ve ulaşılamaycak hayalleri dizginlemekten bezdi
rezilliğin ve zilletin ağından kurtulmak zor
insan yazgısına karşı koyamıyor
ve en ince acılara karşı gelemiyor
ama direnebiliyor
olaylar yazgıya mecbur zamana ve mekana muhtaç
Burası olması gerekenin ve olduğu gibi kalanın
dünyasımı
Yoksa sebeblerden ve nedenlerden
ibaret soru yuvasımı
Bana cevabını verecek olan ölümdür
Ve insan öleceğini bile bile yaşarsa
mutludur

yaş: 17 sene:1999

















Saat 9:05 geçe durmuş
61 yıldır böyle
Bir fener vardı uzaklarda
Ulaşılmaz hayalleri anlatırdı
Bir rüzgar gelirdi uzaklardan
Belki sahradan
belki de kafkaslardan
uçmazdı geceleri kuşlar
yüreğim bir kuş gibi çırpınırdı rüzgarlarda
beyaz çarşaflarda
gizlenen bir beden vardı
rüzgarlarda kaybettim onu













Ve Rıfat ılgaz daha bakmamıştı karadeniz sahillerine
Ve bir tek satır yazmamıştı
Ve Mustafa kemal doğarken ağlamamıştı
Ve dünya dönerken hissetmemişti
güneşi ve depremleri
bir ateş yakıldı uzaklarda
“korkma yavrum gelmez bu taraflara “
ve birisi çığlıkların çan ve ezan seslerinin arasında
gider gelirdi
sanırsam özdemir ince
Ve Nazım Hikmet bir peygamber gibi doğdu beynimde
Ve Yılmaz Güney hala sürgünde
Dönüş YOL’ unu bulacak
elbet birgün
hayat getirirmi giden sevdalarımı
Tanrı kendini ben de bulur mu
Gül yaprağı gibi narin midir duygular
Bir fener vardı uzaklarda ulaşılmamış hayalleri hayalleri
anlatırdı
ve bir kuş çırpınır gözlerimde
dünya elips ay bomboş diğerlerinde hayat var mı
yok
Biz bu şehirden gideriz belki de
bekle elbet gideriz
ve hayatta yitirsekte herşeyimizi
düşsekte
kitaplar
düşmeyecek ellerimizden
yaş: 17 1999

















Zindan
Ve yoldaş bana bahsetme
şanstan eğlenceden ve insandan
Ben kendi inşa ettiğim zindanda
Mutlumutsuzum
Mutluluğu ve eğlenceyi boşuna arama
Sıradanlığı
Kolaylığı
Ve bayalığı
Bulacaksın
Rahatlığı
Huzuru
Ve
Zenginliği arama
Haksızlığı bulacaksın
Ve yoldaş hatırlarmısın temmuzun 14 ‘ ünü
Millet dağıtırken barlarda ve gazinolarda
Tabaklar kırılırken tavernalarda
Içkiye boğulurken
Orospulara yumulurken
Kokuşmuş sistemin soytarıları
Bizler kremit taşıyorduk
Ellerimiz kanıyordu
Ve banyo yapmadan önce
Iki kağıt parçası için
Sıraya giriyorduk.
Ve temizlendikten sonra
Gece yürüyüşüne çıkıyorduk
Ve tüm geceyi hayallerimiz de eritiyorduk
Ve kokuşmuş sistemin topuna küfrediyorduk
Yakma şu sigarayı
Şu sigara ki empryalizmin ciğer sömürgesi
içme şu birayı
bu biraki
emperyalizmin
mide beyin kalp karaciğer
sömürgesi
yoldaş gel bu köhnemiş sistemi
baştan başa yakalım yıkalım
üşenirmisin
ben senin anana aşığım gücenirmisin
ışık geçirmeyen perdelerin odasında
ben senin ablanla seviştim
beni öldürmeyecekmisin
ve umursamaz haksızlıkların
korkudan geçilmez yollarında
ve eğlence müdavimlerinin
çürümüş akşamlarında
biz ikimiz yoldaş
gökyüzünün gezegenlerinde
dolaşıyorduk
ve bir türlü inanamıyorduk 16 yaşımızda
emeklemeden koşan hayatımızda
bu kadar işkenceyi haksızlığı
ve şansızlığı
göğüsleyebileceğimize
inanamıyorduk
yaş 16 18 temmuz 1999





esen rüzgarla beraber papatyalar oynaşır gece vakti
ekmek parası kazanan bir adamın gölgesi
benim gölgem
bir manyak gibi oynuyor
yerinde duramıyor
ve bir çocuk
gece
elleri cebinde yollarda
taşları tekmeliyor
taşlarla oynuyor
gürültülü bir yalnızlık başlıyor
ardı arkası kesilmeyen
ve küçük bir çocuk
kağıt mendiller satıyor
kaldırımlarda
ve nedendir bilinmez
yaşlı bir adam ağlıyor
kaldırımlarda
Ve
çocuksu bir tekne alıp
götürüyor
yüreğimi
Ve
adamsı bir tekne çalıp götürüyor
tüm bir benliğimi
Ve
sen duyarken bile duymazlıktan gelen
çocuk adam
Şu dünyada yaşarsan en fazla bir an yaşarsın
Ve bu gerçeküstü mantıksız dünyada ölürsen
en fazla bir kereden fazla
geberebilirsin
Ve gel ölelim dersem tüm bir günaha
yanaşmaz yanına
daha yaşatması gereken çok piçler var
Ve sen çocuk adam
bizler esrarengiz adamlarız
bizler piçlerle arkadaş olmaktanda
anlarız
ama hakiki safkan piçler mecliste
sokakta
eğlence alemlerinde
Ve Ben ki Ve senki
Bu dünyayı yörüngesinden bile oynatabiliriz
Ve
kırık
dökük
bir
hayatın
elçisinide yakabiliriz
Biz ki piçte olsak asilzade de
yaşarken biz bir kasırga gibi
ölürken bir deprem gibi
yakar yıkar dağıtır geçeriz
Ve bizler ki yoldaş
yaşarken esrarengiz yaşarız
ölürken tam bir insan gibi doğarız
Ve ana rahminde ki cenin kadar günahsız
Ve doğarken ölmüş bir bebek
kadar şansız
olan
ben
Sen
benim
kadar anlarmısın ki bulutlarla
konuşmaktan
Ve sen benim kadar çok küfredebilirmisin
kendine
Ve kendinle konuşurken
4. adam muamelesi gördürebilirmisin
Kendine
Yapamazsın yoldaş
Sen benim kadar alaçalamazsın
Ve sen benim kadar yükseklerede çıkamazsın
başın döner korkarsın
Ve kırık aynalarda kendini seyrederken
Saçmasapan duygularada kapılabilirsin
ama
sen
hayatta
benim kadar
rezil de olamazsın
Şu kainat denen Sinema setinde
Ve tanrı adıyla anılan
Muhteşem Senarist- Yönetmenin önünde
Benim kadar mükemmel bir jön de olamazsın
(benden de iyi olabilirsin)
Fakat hiçbir şeyi
Tanrıdan benim kadar iyi isteyemezsin
Unutma ki
Ben
paranoyak bir aktörüm
Ve Tanrı önünde
nasıl oynanması gerektiğini
iyi bilirim

Ve sen Yüce Yaratıcı yı benim kadar sevemezsin
O Senarist Yönetmen e benim kadar
hayran olamazsın
ama benim kadarda onla anlaşamazsın
Koş yürüsün hayat
bağır büzülsün yokluk
ve rüzgara karşı durmayıda dene
Ve bir kez olsun şu dünya sahnesinde
Tanrı olmayıda dene
Ve göreceksin ki
dünya bir aldatmacadan ibaret
geçmiş geç unutulmuş bir rüyadan ibaret
ama ben ölümüde unutabilirim
ve Ben ölümle de dalga geçmesini
bilirim
Faka hayat
Ben
i
Yıldıracak kadar güçlü değil

Ve insanlar
Ben
i
etkileyecek kadar
Muhteşem değil
işte
tüm ızdırablarımı yeniden birkez daha
Yaşıyorum
Bilerek veya bilmeyerek
Tüm acılarımı yeniden lanetliyorum
Yaş: 16 1999























Nerdesin yoldaş
arıyorum bulamıyorum seni
Dünya ya attığın kazık mı kırıldı
Sol gözüm yaşarıyor yollarda yürüken
Seni araken bakıyorum dünyaya
Cehaletin çirkefi
işlemiş
insanların yüzüne
Bizim gibi Allah sız kitapperestler
evliya gibi kalıyor bunların
üzerinde
N’olmuş ki normal üzeri yaşıyorsak
Çizgi üzeri bir nokta gibi
Şehir yavaşlamış
ve şehrin makineleri canavarlaşmış
zorba şehrin yobaz zenginleri
kızarkadaşım orospuda olsa
Ben den daha güzel giyiniyor
Şans ve mutluluk bu şehirde
Benden gizli buluşuyor
ve gidiyorlar
Ve bu dünya da
Doğruyu savunan
Sadece deli dervişler kalmış
Şu dünyada ozanlar ve zorbalar
başbaşa kalmış
dedim ya cehaletin şirkefi işlemiş
karanlık yüzlere
Şans ve mutluluk
benden gizli benden uzak
buluşuyorlar
bu şehirde
Belki de
Ben
Tanrının lanetlenmiş kuluyum
Halbuki her gece muhabbetimiz iyidir
Ve bu böyle biline ve böylede söylene
Kanamadık yaralara basma merhem
Yaralara kanamadan merhem bas
düşün ve ayır haklıyı haksızı
anla ki doğruyu yanlışı
oğlunla torunun zorba cahil demesinler
Benim babam dedem büyük adammış
deyip kalksınlar ayağa
böyle diyegelsinler huzura
Kalmasın saatin karanlıktan sonraki
aydınlık ibresi geriye
Deli dervişler güneşi görsünler
ölmeden önce bir daha
açılsın zindanlar yıkılsın dağlar
duvarlar
kurtulsun deli dervişler
esaretin mahkumiyetinden
aydınlığın ve sabahın mahrumiyetinden
topyekün aşalım allah sız zorlukları
kudurmuş ırmakları acımasız dağları
ve inadına uzayan yolları
düşlerimi yeniden yaşamak için getirsin
Deli dervişler
Allah aşkı
Toprak aşkı
insan aşkı
Sev yaradılanı yaradandan ötürü
Ben
Ben
i
bildiğimden beri
hiç yalvarmadım Tanrıya
Bildim Yaradan ı
tanıdım
anladım ne demek istediğini
anladım gönderdiği peygamberi
Ve yüce Yaratıcı ki ilksiz ve sonsuz
ezelden ebede
ve düşünsene
Tüm bir elçiliği yüklemiş
çölün yetimine
Ve o yetim ki
Tanrı nın
O olmasaydı eflakı yaratmazdım
Dediği
Ve Tanrı gibi mütevazi

Yaş: 16 1999

















işte Ben
böyle bir gün de
Böyle bir mekanda
ve zamanda
16 yıl önce doğdum
Ve Yürüdük yollar yine bitmedi
Kadın
Şehvet
Ve zevk
yatak çarşaf ve türban
hayallerim ışık sütünlarında
bir toz yığını kalkışıyor ve uçuşuyor
ve askıda kirli gömlekler ve pantolanlar
yıkanmak içinmi tüm beklediğimiz
zamanlar
ve aşağılık kelimelerden insan uzakda
duramıyor
ve hayatmı
bu hayat sürüm sürüm sürünüyor
ve bir kavgamı uzakta beliren
ve kavga işte cibiliyetsiz cahillerin
zanaatı
ve dünya işte söyleyecek birşey bulamıyorum
perde
pencere
demir
ve kahve fincanı
ve bir yığın sosyete dergisi
ve bir baca
gölgesini düşürmüş çatısına
dikilirken banamısın demiyor
bir iş yaptığıda yok zaten
Çünkü yaz ayı
Ve bir işportacı geçiyor arabalara
bakarak
ve güneş ışığını yediremiyor gölgelere
ve bir trafo patladı asi kıvılcımlarıyla
biraz önce
ve bir kız geçiyor siyah taytıyla
Kabul etmeyecek biliyorum
ayrıntılarıyla ve detaylarıyla
tanıyorum dünyayı
hayatı
ve kadınları
ve kesinlikle anlamıyorum
dünya yı
ve
hayatı
ama anlayabiliyorum kadınları
kabul etmeyecek biliyorum
Bel ki de ayrıntıları ve detaylarıyla yanılıyorum
hayatta istediklerim olmadı
ve korktuklarım detaylarıyla birlikte
geldi
Ben
i
ne pahasına olursa olsun buldu
dünya hayat ve kadınlar elbette anlayacaklar
sonsuza dek beni
Biz de yaşamadık mı dünya yı
çilenin acı şarabını
kana kana içmedik mi
toprak çanaklardan
demek ki çile çekmek dahi yetmiyor
beni doyurmaya
Dünya ve hayat yetmiyor
kadınlar yetecek mi ki doyuracak mı beni
cevap yanıtsız ve doyumsuz
işte hayatın insana verdiği en acıklı çile
küfretmeyi bıraktım artık zorda olsa
bir sigara uyuşturucu yada alkol gibi
insan küfrederken farkına bile varmıyor
insanı çevresi değiştirir
kirletir az biraz
ne kadar temiz olsada
kir temiz insana kolay bulaşır
ahmak adamın ahmaklığı kolay bulaşır
zeki insan
Şimdi çok daha iyi anlıyorum insanları
daha içten yaklaşıyorum onlara
elbet küllerimizi toplayacak
bir zahmetkeşt bulunur
kendimi yeniliyorum yine de yanıp bitip
kül oluyorum
küllerim dökülüyor
umarsızca baktıklarım devrilip dökülüyor
yeni bir insan daha oluyorum
Kuran- kerim dinlemeyi
Ve incilin ilahilerini
seviyorum artık
Bugün den sonra dinsiz de değilim
artık inanmaya başladım Tanrı’ya
Ve neden olağanüstü bir olay gördüğüm zaman
Tanrı geliyor aklıma
Demek ki
Ben
Allahsız ve kitabsız
Yaşayamam

Yaş:16 1999
























Buda yaşamak mı be
Ne olursa olsun yaşamak işte
Kimseye zarar vermeden
Ben de ki
doğuştan
piç şansı
ve kendi kendime diyorum ki
Alevlen ateş gibi parla
Yürü karanlığın üzerine
Alev alev yanan bir meşale gibi
Görüyorum tiksiniyorum televizyonlardan
Benim vatanımı çalmışlar çırpmışlar
Ve ne kanı bozuk soysuzlar gördü
O koltuklar
Ve ne hanzolar gördük televizyon
Magazinlerinde
hepside kokuşmuş sistemin soytarılarıydı
Ve işte yine gidiyorum
Kendi yarattığım dünyaya doğru
Ve
Ben
dünyayı fethedebileceğime kanaat getiriyorum
Ve
Ben
kasırgaya karşı yürüyebileceğime
İnanıyorum
Ve baştan sona kirlenmiş bu dünya da
temiz kalmak için uğraşıyorum
yanıp
yanıp
sönen bakraçların
oynak aydınlığında
sadece acı bir serzeniş benimkisi
ve sonu gelmez bir yoksulluğun
kadınlara karşı olan yoksunluğumun
kıskançlığı benimkisi
yaş:16 mayıs 1999 pazartesi













Ömrümün taze bahar çiçekleri
ve
hüznümün
diri
ve
acı
yaprakları

Kızıl toğrağın göğsünde parçalanan
güneş
ve
kırılan
yalnızlığın
sade ve tek
özgürlüğü
Çirkinliğimin ardındaki gizem
ve güzellik
Ömrümün taze bahar çiçekleri
Ve kızıl toprağın bağrında parçalanan
su dolu testi
ve hüzün dağlarımın arkasında
doğan yalnız güneş



açlıktan da gebersem
inadına
yaşayacağım
Bahar
İnadına
Yaş: 15 1998



















Karanlıkta güzeldir
Aydınlatmasını bilirsen
Hastalıkta güzeldir
Döktüklerini bilirsen
Ve hayat birkez daha gelirsen
Ölmeyi iste
Ve birkez olaun tanrı olmayı dene
Tanrı bundan hoşlanmayacaktır
ama
yinede dene
Yaş: 16 1999














Hayat korkunç ve zorlu
Yaşamak muhteşem
İnsan iğrenç ve güzel
Sanat
İyiliğin doğruluğun
Ve Muhteşemliğin
Varoluşu
Yaş:16 1999

















Hayat köprülerini kurmuş
senin geçmeni bekliyor
Sen yıkılacağından korkuyorsun
ama sen korkma
hayat bazen cömerttir
Sen cimri olma
dilerim ki sen
her daim güçlü olasın
Ve yarınlara gençliğinin saçtığı
dinamizmle koşasın
Zorbalar yobazlar kan kussun
karanlıkta
Ve hepsini yok edeceğiz bekle yakında
Ve her şeyiyle kokuşmuş bu sistemi
ateşe vereceğiz
Ve tüm külleriyle birlikte yok edeceğiz
Yaş: 16 1999








Bu yaz 30 yılın en bunaltıcı sıcağı
Yürüyoruz
İşte cebimde bir mızıka parası
Yollarda şehrin tüm sıradan insanları
Kimi sevgilisini takmış koluna
Kimi karısını almış yanına
Hepsi sıradan ve basit
Hepside
Devrimsiz
Devinimsiz
Ve yeteneksiz
Yaş: 16 14 temmuz 1999













Hayata bir arada dalabilmeliyiz
Bu ülkede bizlere yer yok
Sanat ve Bilim takdir edilmediği yerden
göç eder demiş
İbn-i sina
Bu ülke de Kürtler Rumlar Ermeniler
azınlık değildir
Bu ülkede bu kokuşmuş sistemde
asıl azınlıklar bizleriz
tüm yaşama hakları elinden alınmış
Şiirleri kitapları filmleri
yasaklanmış
Hapise atılan
Sürgün edilen
esaret kelepçeleri vurulan
suikaste uğrayan
Vatan haini ilan edilip yurttaşlıktan atılan
İdam cezasına çarptırılan
hatta kendi topraklarında bile mezarı bulunmayan
bizlerin suçu idealist ve asi olmak
bu kadar tehlikeli ve büyük
yaş: 16 1999



Kareografları Bana ait
Deli Dansı
Ve Gülleri Bana ait
Özgürlük gülleri
Ve dahiliğimi gizleyen duvarlar yıkılıyor
birer
birer
Ve baştan sona Tüm dünyayı yürüyorum
Özgürlük Beynim de
Sanatımla benliğimi Yansıtırım
Bilimle kendimi geliştiririm
Misyonum
Izdırabı olan Muhteşem ve idealist
İnsanları
yansıtmak
ve tüm Kainat’a tanıtmak
kendimide
artık her şey benim için
Tanrı
kadar yakın
Ve hayatta Muhteşem olan
her şey
Aşk ve Ölüm kadar gizemli
Yaşamak
Ağlamak
kadar zor
gülmek kadar kolay
Tanrı’ yı şimdi daha mükemmel
Algılıyorum
Bu dünya bir anlık bir dünya
Ve bu bir anı yaşarşam
Muhteşem Yaşarım
Ve bizler yaşarken
Bir kasırga gibi yaşarız
ve ölürken bir deprem gibi ( )
Ve Tanrı bizleri unutmayacaktır asla
bekle
Dünya bizmdir
Yaş:16 1999











Beyinsel bir bozukluğun
tüm karmaşasını tadıyorum
şimdi
korkunç bir mahrumiyetin
acısını yaşıyorum
yıllardan beri
Şuan
Kızıl yalnızlıklar
ışıldıyor pencerem de
Ben
yinede
Yaşamanın Muhteşem olduğunu
Sayıklıyorum
Yüce bir yaradılış
Aralıyor göz perdelerimi
Kapılar açılıyor
rüzgarlar savuruyor
tüm kağıtlarımı
aniden kapanıyor tüm kapılar yüzüme
Ben
Duvarları yıkıyorum
gölgeler uzanıyor
boydan
boya
paranoyakça bir dansı başlatıyorum
yeniden
Beynimi ve bedenimi
geliştirmeye
adıyorum
tüm ömrümü
bilmediğim bir kasırga başlıyor
anılarımın sokaklarında
ve asiliğim
benimle yüzleşmeye
hazır hissediyor kendini
Ve bir kasırga
dağıtarak geliyor ortalığı
dünya yı idealist insanlar
yönlendirir
yoldaş
Benim misyonum
tüm yobazları ve zorbaları
defedecek düzeyde
yaş:16 1999






kimileri kıvranırken yokluk içinde
kimileri bolluk içinde çırpınıyor
Hayat mantıksızdır yoldaş
Bir gün eğer yanıma gelirsen
Hayatın saçmalık olduğunu söyle
Ve
yaşamın Muhteşem olduğunu haykır
Bizler ki ızdırabın prensleriyiz
Ve
Dünyanın
en esrarengiz adamları
yaş:16 1999













Bir gece vardı
ay alabildiğine yaklaşmış
Bir huzursuzluk vardı
alabildiğine huysuzlaşmış
Bir Geçim kapısı vardı
gururumu yaka yıka çalıştığım
Bir de kazandığım 3 ekmek parası vardı
aileme vermeye mecbur kaldığım
cep yine bomboştu eskisi gibi
çorabımın yırtıklarıyla
bir espri tutturtmuş
alay ediyordum yine
ve birileri küçümseyerek gülüyordu
çorabımın yırtıklarına
ve yırtıktan asker yine kaçıyordu
Ve ayakkabılarımın tabanı
kaldırımlara karşı konuşuyordu
Çünkü aynı kaldırımlarda
gide gele
alışmışlardı birbirlerine
ahbap olmuşlardı
samimiydiler artık
Çünkü hayat bir kara kışa yenik
Düşmüştü
Dünya acımasız bir zalimdi
Bana
karşı

Ben
yine de
direnmesini bildim
Ve büyük direnişi
hep
benliğim de
besledim
boş kaldığım zamanlar
bir hayat vardı alabildiğine bıktığım
usandığım
ve bir kadın
benim deli olduğumu söylüyordu
yağmur yağarken yürüdüğüm için
Bir yağmur vardı
İlkbaharları
Güneşle beraber yağardı gözlerime
Ve bir Dünya vardı
hiç ama hiç anlayamadığım
Gerçek üstü
Şiirsel
bir hayatım vardı
Bütün
duygusal ve düşsel
oluşumuyla yaşamaya
devam ettiğim
yaş:16 1999





















Sağ bacağım sızlıyor
gece yollar yorgun ve puslu
tren uzaklarda uğuldayarak
ilerliyor
ve sarı yapraklarla örtülü
Bir film sahnesi gibi
Ve II. dünya savaşından kalma
bir kaldırım
O günleri hatırlatıyor
Ve buğulu
bir geçmişin
ardında kalacak
tek cümle
- ne günler yaşadık
ne olaylar gördük topyekün


Sınıflar
Okullar
Caddeler
Ve Yollar
ve tükenmedi
bitmedi
anılar
Beynimin derinliklerin de sızlayan ızdırab
gel
al
götür
Ben
i
Yürüt sonsuzluğun yollarında
kalan ayrılık
ve dönmedi geriye
dönemez
de
gizli kalmış bir aşk gibi
dolu
duygulu
ve acı verici
yaş: 16 1999










HALK
Kirli paralar gibi üst üste yığılı
Çoğunluğu cahil ve zifiri karanlıkta
Darmadağınık ve paramparça
Yaş: 16 kasım 1999












İşte bunlar
Senin benim
Hakkımın üzerinde
Tepinenler
hayat
zalimin zulmünü yanına kar koymaz
elbet sorar hayat










anlamlı güzel bir şiir okudum sayfanızda yüreğinize sağlık kutlarım efendim
Paylaş
ŞİİR KÜNYE
Tarih:
12.8.2010 17:28:16
Beğeni:
0
Okunma:
1613
Yorum:
1
Web Zaman Damgası
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL