Yüreğimde yangın, ruhumda feryat, dilimde ağıtlarım var. Kimselere söyleyemediğim, kimselerle paylaşamadığım dertler, sebebim oldu. Gün geçtikçe eriyorum. Ve öylesi eridim ki, tutmuyor parmağımı taktığın söz yüzüğü… Çıkardım ve çeyiz sandığımda saklarım... ...
Ne zifiri karanlıklardayım bilemezsin. Ne acılar, ne yokluklar yaşadım, düşünemezsin... ...
Sabahtan akşama, zamanın gamla yoğrulduğu vakitlerde yaşarım. Sabır gösterdiğim acılar, bir koza gibi her yanımı sardılar ki, örümcek ağına takılmış bir kelebek gibiyim. Yüreğim kan ağlar çaresizliğime. Kanımı damla-damla akıtırım içime. Gözyaşıma gem vurdum ele güne karşı. İçten ağlarım. Bağrım tandır, ciğerim fırın, yanarım... Yanarım sevdama ey vefasız! Yanarım!... ...
Düşler ve gerçekler... İki zıt kutuptur varlığımda... Ne düşlerim gerçekleşti ve ne de, gerçekler düşlerimle bütünleşti. Etrafıma duvarlar örüldü... Mimarı ben oldum, ustası kader... ...
Öleceğini bilmeden, kozasını ören bir ipek böceği gibiyim. Kapandım ki dört duvar odalar arasına, artık ne bir gelenim var, ne de gidenim. Kimselerle görüşmedim. Kimseleri görmedim. Hep seni düşledim ey vefasız, hep seni düşledim!... ... .....
Felâket saatlerinde herkes birer çaresiz, herkes birer yetim. Benim, felâket saatlerim ise hiç tükenmedi. Hiç bitmedi... Ben üç senedir ki yetimim... Etrafıma duvarlar örülmüş, sevda dağıma duman çökmüş olsa da, bil ki yenilmedim. Her yanım tipi, her taraf boran olsa da ümidi tüketmedim. Ve beni bitiren, seneden gelen dertler olsa da, dertleri bile aziz bildim. Onları da, anıları da kirletmedim. ...
Ve bil ki, baş eğmedim çaresizliklere! Bil ki meyletmedim şerefsizlere! Kavlimden dönmedim. Hep seni bekledim be hey imansız! Hep seni bekledim! …
Alnım açık, yüzüm pak! Yüzüm tertemiz! O yüz ki, gözyaşımla yıkandı... Gözyaşımla temizlendi. Gözyaşıyla temizlenen yüzden daha temiz yüz var mı? Hele de vicdansız! Gözyaşıyla yıkanan yüzden, daha temiz yüz var mı?!... Izdırabımın sessiz sözleridir gözyaşlarım. Ben dertlendikçe ve hüzne boğuldukça varlığım, onlar çıkıp geliverirler. Gündüzümde gelirler, gecelerde gelirler... Dinlediğim şarkılarda, hüzün kokan türkülerde gelirler. Ben onları, onlar beni bilirler. Beni her şey terk etti de, bir onlar terk etmediler... ...
Onları incitmedim bir tek gün... Onları kovmadım hayatımdan. Süzülünce gözlerimden kesintisiz, oları yaşmağımla okşar ve varlığımı saran dertleri, bir tek onlarla paylaşırım. ...
Onlardır tesellime tek nimet. Onlardır aç kaldığım gecelerime bir yudum su, bir dilim katıksız ekmek. Ve bir tek onlardır, şu yanan bağrımı, buzlu bir pınar damlası gibi serinletenler... ... .....
Kaç senedir ve nice mevsimlerdir uykusuzum... Zamanı ve saati belli değil ürkek ve bir kulağı kirişte olan uykularımın. Ve nice zamanlarda nice duygularda ağlamışım. Bir başıma neler çekmişim, ne yemiş, ne içmiş ve nasıl yaşamışım bilemezsin... ...
Dikip de gittiğin güller kurudu... Bir dikenleri saplı kaldı yüreğimde. Çıkaramadım. ... Gülmek nasıl bir şeydi?.. Sahi, onu da unuttum... ...
Sırtımdan vurulmuş olmak, namertçe terk edilmek gider ağrıma. Bilsem ki, aramayacak ve bilsem ki bir daha sormayacaksın, “kader bu” diyecek ve ömrüme vakit biçeceğim. Çünkü bir daha ne sevecek ve ne de aldanacağım... ...
Erteledim tüm hayat sürecimi... Beklentilerim ise meçhul... Buz keser ümitlerim, buz deryasında. Zaman durur, takvim kudurur oldu hayatımda. İsyanlarım bile işkencede, acılarım baskıda. Ve bil ki, isyanlarım can çekişir artık dört duvar odamda, Filistin askısında... ...
Kapalı kapılar ardında, düşler girdabındayım. Çıkmaz sokaklarda, karanlıktayım. ...
Bil ki gelmezsen, tükeneceğim. Ve yemin olsun ki, bir daha ne gülecek, ne de kimselerle görüşeceğim... Yemin olsun ki, bu son söz ve bu son haykırış; Vurulsam da yerlere, tek seni seveceğim. Vurulsam da zincirlere, kavlim var: “Seni seviyorum” diyeceğim!... ... .....
Düşle dolu gündüzlerin ve karabasan yüklü gecelerin çıkmazında, uykusuz gecelerin mateminde ve meçhule gebe günlerimin karanlığındayım. Yeter ey vefasız... Dön gel artık! Acım dinmiyor... Huzursuzum, sahipsizim. Üşüyorum. Bir başına kalmak ve severken sevgisiz yaşamak çok zor. Kayıplardayım...
Mehmet Cemal SAYDAM
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Arzu Altınçiçek+ 1 Sanırım son zamanlarda aynı noktada şiir'in #değerliliği# için çok buluştuk ve buluşmaya devam edecğiz gibi görünüyor...
Öncelikle merhaba; Şiir nedir? diye başlarsak
Dilin doğuşuyla beraber ortaya çıkan bir yazın türüdür...Şiiri tanımlamak için binlerce ifade kullanılmışsa da doğru ve değişmeyecek bir tanıma ulaşmak olanaksız gibi görülse de kabul görülen Edebiyatçılar tarafından nesnellendirilen yelpaze türlerinin hiç birinde sizin şekil verdiğiniz bu yazınsal türünüz yok!!!
Şiir'i dizeler-mısralar-beyitler oluşturur...makale türü yazınsal devşirmeler değil...
Evet kesinlikle bir şiir havası var ama, bunu vizyon olarak sunamadıktan ve kurgulayamadıktan sonra o paylaşım şiirsel olmaz. Örneğin nerde dize sonu, nerde noktalama işareti nerde hangi imgeyi kullanmasını bilmiyorsanız o sadace şiir'in altında basit bir paylaşım olarak kalır...
+ Yorumları okudum etiket şovu yapılmış biraz bunu yadırgadım... Bugün üç kişi bir araya gelip kıytırık bir dergi çıkarabiliyor...Ve buna sanat diyorlar...yada belli bir kuruluşun davetlisi olmak katılmak sizi -üst- yapmaz...Bu ülkede herkes şiir yazıyor ama sadece 3 tane şâir çıkıyor!!!
Şekil olarak bende beğendiğimi üzülerek belirtmek istiyorum...
mavi_dans tarafından 8/6/2010 4:28:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sanıyorum " acımasız eleştri yapan bayan" ben oluyorum :)
Paylaşılan metinin tek satırına dair yorum yapmadım, burada neden böyle yazdınız ?, bunu neden kullandınız ? demedim. Sadece koaly okunulurluğu ve hangi bölümde paylaşılabileceğinin netliği açısından şekil olarak düzenleyin dedim. Bu acımasız bir eleştiri mi ?
Her yazım sanatı kendi içinde zorluk barındırır. Şiir, şiirse tek dizeden de oluşur. Roman yanlış bir kurgu , konu, edebi yoksunluğuyla çıkarsa, yüzlerce sayfa da olsa bir değer kazanmaz. Bu sebeple, şu yazım türü zordur, bu kolaydır diye bir ayrım çok a mantıklı değil.
Her yazım türünün kendi içinde olmazsa olmazları vardır. Dil zenginliği farklıdır, tarz farklıdır. Yazılan düz metinse "paragraflı", nesirse " dize+paragraf", şiirse kıtalardan, bölümlerden ayrılabilir. Ben şiirsel düz yazı yazdım demek ne yazıyı yazı, ne de şiir yapar. Burada bakışı doğru odaklamak adına şekil gündeme gelir. O nedenle tavsiye mahiyetinde yazdığım ifade" acı eleştiri değil", bizzat paylaşılanın yer ve manasını bulma açısından belirtilmiştir.
İkinci cevabımsa "acı eleştiri"... Sadece şekillenmesi adına düştüğüm mesaj sonrası, beyefendinin takipçisi,okurları, izleyenleri, dinleyenleri, hayranı arasında olmadığım için gereksiz bir "üstü örtülü; şuyum, buyum, şu kadar yıldır şairim, yazarım" deme bilgisininhiçbir anlamı olmadığı gibi, ne yazısına, ne şiirine, ne sitedeki diğer üyeleri bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum.
Süreçler her zaman doğru ilerlemeyebilir, çok kısa sürede kendini geliştiren kalemler var bu sitede, onlar yeni diye onları eleştirmeyelim, okumayalım... bir kısmı yıllarını vermiş diye aman daha iyi biliyordur adam yıllarını vermiş diye okuyup gördüğümüzü söylemeyelim, bu nasıl bir yaklaşımdır ?
Yazmak, okumak ve eleştirmek hepsi farklı ama bir o kadar da paralel birikim ve deneyimle kendini geliştirmektedir. Yok efendim ben sadece yazarım, sadece okurum, sadece eleştiri yaparım diye mesleki bir çatışmada değiliz burada.
Düşünce ve fikir sanatlarına göre bir şeyler üretiyorsak, verilen emeğe saygı " çokgüzel, tebrikler" demek değildir. Ya da şurası şöyşe olmuş, burası böyle diye ilişmek de saygısızlık olamaz bu durumda.
Şu kolay, bu zor diye bakarsak o zaman Dostoyevski Nazım' ı beğenmesin... niye ? biri roman biri şiir yazmış... Nazım Hikmet Cemal Safi' yi beğenmesin biri serbest, biri hece yazmış, bunların hiç biri Karacaoğlan'ı, Aşık Veysel' i beğenmesin "konuşma dili yazmış"... yok böyle bir karalama. Benim yaptığım zor, diğerleri kolay demekle kendinizi tekrardan öteye gidemezsiniz.
Bir de şunu gözlemliyorum ya da yorum sonrası gelen mesajlardan anlıyorum ki; eleştiriyi "kötüleme, sataşma, yıkma" olarak algılayan arkadaşlar var. Etkili yorum diye geçen bir arkadaş şiirinin altında bir seçimde bulunmuş. Sonra etkili yorumun ne olduğuna gidip baktım site bilgilerinden. Şahane, tebrikler, şurası tam benlik demek , kopyala yapıştırla ne güzell ifade etmek demek değilmiş !.
ve ne acıdır ki; forum konularında şiirle alakalı çoğu şey (site teması ile bağdaşmayan) alakasız forum başlıkları yüzünden eriyip gidiyor.
Eleştiriler ve yroumlarla ilgili bir ara Nail Yavuz hocamızın çok değerli katkılarının bulunduğu bir başlık vardı, keşke burada bulunma sebebimizin "şiir ve diğer yazım türleri" olduğu unutulmadan paylaşımlar olsa.
Elbette 24 saat bu yaşanmaz ama bu kadar mantar gibi türeyen forum başlıkları içinde, bazan site fortmatından uzak konuların reytingi hayret verici.
Neyse... şiir okuma vakti, malum gerçek acıdır ! Şiir ve hayat kadar...
Sayın Saydam, cevabim sayfanızda yapılan yoruma istinaden verilmiştir. Dizeleriniz ile ilgili yorum yapmayacağım! Ne kadar da siirsel duzyazi deseniz önce şekil itibariyle o havayı vermesi gerekir. Ayrıca yazdıklarınıza ayırdığını zamanı keske paylastiginiz sayfaya disaridan bir gözle bakmak ve anlamak yerine gecirebilseydiniz ben de okuyor olurdum. Sayfanıza dönmeyi düşünmüyorum zira yersiz onca aciklama bir çözüme,sunuma yönelik degil. Eserlerinizin, dinleyen,izleyen,davet edenlerinizin artması dileğiyle.
Dizelerime yaptığınız eleştiri ve yorumlarınız için teşekkürler...
En evvel şunu hatırlatmak isterim ki, "eleştiri" konusunda, beni çok ama çok yanlış anlamışsınız... Bundan dolayı duyduğum üzüntüyü anlatamam... Çünkü yanlış anlaşılmış olmak kadar kötü bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Takdir edersiniz ki bu konu, bireysel ilişkilerde de, toplumsal iletişimlerde de aynıdır... Kısa ve öz: Hayatın her kademesindeki beşeri münasebetlerde tartışılmaz bir konudur... Dolayısıyla, tarafınızdan yanlış anlaşıldığıma inanıyorum. Öyle olmasaydı, "şiir" gibi insan varlığının ruh varlığını en güzel bir şekilde ortaya koyan yüreklerden birini taşıyan sizden, böylesi sitemkâr bir ileti almamış olacaktım... Yanlış anlaşılmamak niyetiyle şunu da ifade edeyim ki, bundan dolayı da, bir rahatsızlığım söz konusu değildir ve olamaz... Öyle bir kişilik de değilim...
Doğrusunu söylemek ve iletmek gerekirse, sizlerden ve edebiyat severlerden aldığım ve alacağım her türlü eleştiri ve yorum, benim için bir değerdir. Bunu hayatımın her kademesinde önemsedim ve insanlara değer verdim... O ki, en kutsal varlığız ve o ki, Yaradan'ın bizlere verdiği "yürek" gibi bir mükemmelliği taşıyoruz...
Size ilettiğim iletiyi tekrar gözden geçirdiğimde, sizi huzursuz kılacak nasıl bir düşünce aktarımında bulunmuşum, inanın ki anlamadım... Eğer size iletmeye çalıştığım iletime, hassasiyetle bir daha göz gezdirme zahmetinde bulunursanız, "acımasız eleştiri yapan bayan" diye bir ibare kullanmam söz konusu olmadığı gibi, bilâkis, sizler gibi sanat severlerin ve ediplerin "acımasız eleştirilerini" ÖZELLİKLE beklediğimi arzetmiştim... Bu konu, benim için onurdur... Dolayısıyla, son olarak gönderdiğiniz gerçek acımasız eleştirinizi almaktan dolayı da, hiçbir şart ve şekilde incinmedim ve incinmem de söz konusu değildir. Ve inanıyorum ki, bunun takdiri de süreç içinde yapılacaktır.Çünkü zaman, herşeye karşı en iyi ilâcın olduğunu takdir edenlerdenim.
Şu bir gerçek ki, hiçbir şart ve şekilde, "tatlı eleştiri" bekleyen biri olmadığım gibi bunu bekleyen ve böyle birşeye ihtiyacı olan biri de değilim.
Cinsiyeti ve mezuniyeti, şahsım için önemli olmamakla beraber, tarafıma msj çekerek ulaşan her insan varlığına da, gücüm yettiğince cevap vermeye çalışıyor ve saygı duyarak önemsiyorum. Bu amlayış, özümü teşkil eder... İnanın, ilkokul mezunu olup olmaması da önemli değil ama edebiyatla ve yazın hayatıyla uzak-yakın ilişkisi olmayanların dahi yol ve yordam göstermeleri karşısında, hiçbir şart ve şekilde üzülmüyor ve bilâkis kendilerini insanca cevaplamaktan da imtina etmiyorum. Ne olduğunu ve neden gerektiğini bilemediğim bir saldırı karşısında dahi, olgunluğumu bozmam da söz konusu değildir.
Üstü kapalı olarak, hiçbirşeyi ima ettiğimi sanmıyorum. Çünkü bu konuyu, korkaklık, acizlik ve kültürsüzlükle eş değerde görürüm. BIrakalım bunları, bizim gibilerle de bağdaşmaz... Tabi nezaket kuralları aşılmadığı ve haddi aşma gibi bir durumun söz konusu olmadığı müddetçe... Sanırım bu gerçeğime siz de katılırsınız... ... Elbette ki, her yazım sanatı, kendi içinde zorluk barındırır. Bunun en alâsını yaşayanlardan biriyim... Gerek şiirlerimde, gerek şiirsel düzyazılarımda, gerek tiyatro ve senaryo yazımlarımda olsun, bunu fazlasıyla yaşıyorum...
Sitede, elbetteki her görüş ve anlayıştan şahsiyetlerin var olduğu bir gerçek... "Her beyin bir dünya" olduğu görüşünden hareketle, bu âlemdeki her düşünce unsurunun, kendi çapında buldukları bir yerlerde buluşacağı da muhakak olacaktır.
Dolayısıyla, ben sadece benden talep edilenleri yerine getirmekte ve bunu yaparken de, oluşturulan ileti zinciriyle muhatap olma zorunluğunda olduğumu idrak ederek hareket etmeye gayret göstermekteyim...
İletinizin birçok yerinde, beni çok ama çok şaşırtan ve size olan iletimimle uzak veya yakın ilgisinin olmadığına inandığım ifadelerinizin yer almasına karşın, ileri süreçte yayınlanacak dizelerim üzerinde de eleştirilerinizi ÖZELLİKLE beklediğimi vurgulamak istiyorum. ...
Yanlış anlaşılmamak dileğiyle, şunu da arz etmek istiyorum: Şiirsel düzyazılarımın, teması ne olursa olsun, şiir tadında okunmadığı sürece, değer bulmayacağı muhakkaktır... Ağırlıklı olarak tarih, coğrafya, turizm, doğa güzellikleri, sosyal konular, sevgi, sevda ve insan gerçeklerine dair ama her şeyden önce geniş ve detaylı bir araştırmaya dayalı olarak ele aldığım konuları, şiirsel bir ifadeyle ve ağırlıklı olarak da, kafiye yüklü olarak yüreklere sunma gayretindeyim. Konu üzerinde yayınlanmış üç eserimde de bu mevcuttur. Fon müziği eşliğinde yorumlanmış eserlerimi de süreç içinde, sanat severlerin takdirlerine sunmayı düşünüyorum. ...
"Dağdan Gelen Kız" başlıklı dizelerim, tamamlamaya çalıştığım "KOD ADI: ROJDA" adlı romanımın, belki de özünü aktarmaktadır. Dizelerimin baışında kaleme aldığım ifadeler ise, o gerçeği yaşayan militan kızın not defterine düştüğü sözlerin ta kendisidir... Bu dizelerim ve "şiir, tiyatro ve müzik" üçleminde değerlendirip tiyatrolaştırdığım "Kardelenler Boy Verdi" beş kısa oyundan birini teşkil eden "Son Sessiz Gece" adlı dizelerim için de özellikle eleştirilerinizi beklemekteyim... O geceyi Van'da yaşayan Trabzonlu öğretmen kardeşimiz, şu anda Samsun'da yaşamakta ve kendi sesiyle de yorumunu yapmaktadır.
Başarı ve mutluluk dileklerimle, saygı ve selâmlar... M.C.S. /Kuşadası
Sayın Saydam, cevabim sayfanızda yapılan yoruma istinaden verilmiştir. Dizeleriniz ile ilgili yorum yapmayacağım! Ne kadar da siirsel duzyazi deseniz önce şekil itibariyle o havayı vermesi gerekir. Ayrıca yazdıklarınıza ayırdığını zamanı keske paylastiginiz sayfaya disaridan bir gözle bakmak ve anlamak yerine gecirebilseydiniz ben de okuyor olurdum. Sayfanıza dönmeyi düşünmüyorum zira yersiz onca aciklama bir çözüme,sunuma yönelik degil. Eserlerinizin, dinleyen,izleyen,davet edenlerinizin artması dileğiyle.
Dizelerime yaptığınız eleştiri ve yorumlarınız için teşekkürler...
En evvel şunu hatırlatmak isterim ki, "eleştiri" konusunda, beni çok ama çok yanlış anlamışsınız... Bundan dolayı duyduğum üzüntüyü anlatamam... Çünkü yanlış anlaşılmış olmak kadar kötü bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Takdir edersiniz ki bu konu, bireysel ilişkilerde de, toplumsal iletişimlerde de aynıdır... Kısa ve öz: Hayatın her kademesindeki beşeri münasebetlerde tartışılmaz bir konudur... Dolayısıyla, tarafınızdan yanlış anlaşıldığıma inanıyorum. Öyle olmasaydı, "şiir" gibi insan varlığının ruh varlığını en güzel bir şekilde ortaya koyan yüreklerden birini taşıyan sizden, böylesi sitemkâr bir ileti almamış olacaktım... Yanlış anlaşılmamak niyetiyle şunu da ifade edeyim ki, bundan dolayı da, bir rahatsızlığım söz konusu değildir ve olamaz... Öyle bir kişilik de değilim...
Doğrusunu söylemek ve iletmek gerekirse, sizlerden ve edebiyat severlerden aldığım ve alacağım her türlü eleştiri ve yorum, benim için bir değerdir. Bunu hayatımın her kademesinde önemsedim ve insanlara değer verdim... O ki, en kutsal varlığız ve o ki, Yaradan'ın bizlere verdiği "yürek" gibi bir mükemmelliği taşıyoruz...
Size ilettiğim iletiyi tekrar gözden geçirdiğimde, sizi huzursuz kılacak nasıl bir düşünce aktarımında bulunmuşum, inanın ki anlamadım... Eğer size iletmeye çalıştığım iletime, hassasiyetle bir daha göz gezdirme zahmetinde bulunursanız, "acımasız eleştiri yapan bayan" diye bir ibare kullanmam söz konusu olmadığı gibi, bilâkis, sizler gibi sanat severlerin ve ediplerin "acımasız eleştirilerini" ÖZELLİKLE beklediğimi arzetmiştim... Bu konu, benim için onurdur... Dolayısıyla, son olarak gönderdiğiniz gerçek acımasız eleştirinizi almaktan dolayı da, hiçbir şart ve şekilde incinmedim ve incinmem de söz konusu değildir. Ve inanıyorum ki, bunun takdiri de süreç içinde yapılacaktır.Çünkü zaman, herşeye karşı en iyi ilâcın olduğunu takdir edenlerdenim.
Şu bir gerçek ki, hiçbir şart ve şekilde, "tatlı eleştiri" bekleyen biri olmadığım gibi bunu bekleyen ve böyle birşeye ihtiyacı olan biri de değilim.
Cinsiyeti ve mezuniyeti, şahsım için önemli olmamakla beraber, tarafıma msj çekerek ulaşan her insan varlığına da, gücüm yettiğince cevap vermeye çalışıyor ve saygı duyarak önemsiyorum. Bu amlayış, özümü teşkil eder... İnanın, ilkokul mezunu olup olmaması da önemli değil ama edebiyatla ve yazın hayatıyla uzak-yakın ilişkisi olmayanların dahi yol ve yordam göstermeleri karşısında, hiçbir şart ve şekilde üzülmüyor ve bilâkis kendilerini insanca cevaplamaktan da imtina etmiyorum. Ne olduğunu ve neden gerektiğini bilemediğim bir saldırı karşısında dahi, olgunluğumu bozmam da söz konusu değildir.
Üstü kapalı olarak, hiçbirşeyi ima ettiğimi sanmıyorum. Çünkü bu konuyu, korkaklık, acizlik ve kültürsüzlükle eş değerde görürüm. BIrakalım bunları, bizim gibilerle de bağdaşmaz... Tabi nezaket kuralları aşılmadığı ve haddi aşma gibi bir durumun söz konusu olmadığı müddetçe... Sanırım bu gerçeğime siz de katılırsınız... ... Elbette ki, her yazım sanatı, kendi içinde zorluk barındırır. Bunun en alâsını yaşayanlardan biriyim... Gerek şiirlerimde, gerek şiirsel düzyazılarımda, gerek tiyatro ve senaryo yazımlarımda olsun, bunu fazlasıyla yaşıyorum...
Sitede, elbetteki her görüş ve anlayıştan şahsiyetlerin var olduğu bir gerçek... "Her beyin bir dünya" olduğu görüşünden hareketle, bu âlemdeki her düşünce unsurunun, kendi çapında buldukları bir yerlerde buluşacağı da muhakak olacaktır.
Dolayısıyla, ben sadece benden talep edilenleri yerine getirmekte ve bunu yaparken de, oluşturulan ileti zinciriyle muhatap olma zorunluğunda olduğumu idrak ederek hareket etmeye gayret göstermekteyim...
İletinizin birçok yerinde, beni çok ama çok şaşırtan ve size olan iletimimle uzak veya yakın ilgisinin olmadığına inandığım ifadelerinizin yer almasına karşın, ileri süreçte yayınlanacak dizelerim üzerinde de eleştirilerinizi ÖZELLİKLE beklediğimi vurgulamak istiyorum. ...
Yanlış anlaşılmamak dileğiyle, şunu da arz etmek istiyorum: Şiirsel düzyazılarımın, teması ne olursa olsun, şiir tadında okunmadığı sürece, değer bulmayacağı muhakkaktır... Ağırlıklı olarak tarih, coğrafya, turizm, doğa güzellikleri, sosyal konular, sevgi, sevda ve insan gerçeklerine dair ama her şeyden önce geniş ve detaylı bir araştırmaya dayalı olarak ele aldığım konuları, şiirsel bir ifadeyle ve ağırlıklı olarak da, kafiye yüklü olarak yüreklere sunma gayretindeyim. Konu üzerinde yayınlanmış üç eserimde de bu mevcuttur. Fon müziği eşliğinde yorumlanmış eserlerimi de süreç içinde, sanat severlerin takdirlerine sunmayı düşünüyorum. ...
"Dağdan Gelen Kız" başlıklı dizelerim, tamamlamaya çalıştığım "KOD ADI: ROJDA" adlı romanımın, belki de özünü aktarmaktadır. Dizelerimin baışında kaleme aldığım ifadeler ise, o gerçeği yaşayan militan kızın not defterine düştüğü sözlerin ta kendisidir... Bu dizelerim ve "şiir, tiyatro ve müzik" üçleminde değerlendirip tiyatrolaştırdığım "Kardelenler Boy Verdi" beş kısa oyundan birini teşkil eden "Son Sessiz Gece" adlı dizelerim için de özellikle eleştirilerinizi beklemekteyim... O geceyi Van'da yaşayan Trabzonlu öğretmen kardeşimiz, şu anda Samsun'da yaşamakta ve kendi sesiyle de yorumunu yapmaktadır.
Başarı ve mutluluk dileklerimle, saygı ve selâmlar... M.C.S. /Kuşadası
üstadım sizi yeni gördüm... ve şiirinizi de yeni okuyurm ..ilk tanıştığım bu şirinizde haz aldım.. bende serbst yazarım.. ve sayfada okuduklarımdan sonra bilmeden edebiyatın bir dalını uyguluyormuşum.. sizin tarzınızda denemelerim oldu benimde ama size yorum yapan byn ardkş gibi acı eleştirler aldım.. bilgisizliğimden de terketme durumunda kaldım.. şiirlerim kısa idi.. terketttikden sonra tarz da değişince uzun serbest şiir oldu.. şimdi diyeceğim bence uzun şiirden ziyade bende yeniden siz gibi deneyeceğim.. şiirin aksine sizin yazdıgınız bu tarz daha zor.. yazım şekli ile şiir çıkarmak denir buna.. yoksa herkes alt alta dizer..gider.. oysa bu tarz daha zor.. sizi zevkle takip edeceğim.. gelişmek adına... sevgimde kalın deniz kadın
Tertemiz duygularla ilettiğiniz iletinizi aldım ve sayfanıza gittim. Sanırım konu üzerindeki iletimi almışsınızdır...
İletinizden dolayı, sizi ve yüreğinizi, çok iyi anladığıma inanıyorum...
Şu bir gerçek ki, anlamsız, manasız sözcüklerin, dediğiniz gibi üst üste sıralanmasına karşın, içinden cımbızla çekmeye çaılışsanız bile, tek bir anlatım bütünlüğünü bulamayacağınız sözcüklere "şiir" diyenlerin cirit attığı bir yerde, bulunmak çok zor... Her dalda yazmış ve yazan biri olarak, böyle bir sanal âleme girmişliğimle de, pişmanlık duydum dersem, inanın. Bu sanal âleme girmek ise, benim değil, dost ve sevenlerin zorlamasıyla oldu. Tek güzel yanı, temiz ve güzel yüreklerle tanışabilmiş olmak...
Ne var ki, sizin o iletinizin ardından, Arzu Altınçiçek adlı Hanımefendi, kendisine ilettiğim çok kısa bir ileti karşılğında, kişiliğimle, yazdığımla ve iltimimle uzak-yakın ilgisi olmayan bir yazı göndermiş... Bu iletimimim ardından, sayfamdan okuyabilirsiniz. Gerekli cevabı, insanca verdim.
Fakat "ÇARESİ YOK, SEVECEKSİN" başlıklı şiirimin, daha doğrusu güfte haline getirilen şiirimin yayınlanmasının ardından, şiirimle, besteye tabi tutulan güftemle ilgisi olmayan bir eleştiriye muhatap oldum... Bahsettiği şair arkadaş da, üstelik dostum olan biri... İşte, okuduğunu anlamayanlardan biri daha. Birinci iletisinde kafasında bilip kurgu yapmış, ikincisinde de, neredeyse tanımadığı ama şiirini okuduğu arkadaşımın bir yerde şiir hırsızı durumuna düşürmüş. Dolayısıyla sizi ve birçok yazarın eleştiri kutusunu kapatmalarının nedenini çok iyi anladım... Ama ben, çok sevdiğim eleştiriden mahrum kalmamak için, bu kısmı kapatmayacağım.
Zaman ve süreç, herşeye en iyi ilâçtır.
Bu âlemin, toplam 20 günlük bir mensubuyum ve dost ve sevenlerin zorlamasıyla ve istemeyerek de olsa girdiğim bu âlemde, yüzlerce gruptan oluşan şiir ve şiirsel düzyazılarımı, yayınlanmış olan eserlerimden dizeleri, sizlere aktarma gayretinde olacakğım. Ve büyük zaman kaybıma neden olsa da, denli-densiz, gerçek veya gerçek dışı olsun, tüm eleştirileri de karşılamaya gayret göstereceğim.
Sakın ola ki, yüreğinizin sesinden vaz geçmeyin ve eleştirilere de fazlaca kafa takmayın. Kendinizi geliştirmek adına, "Sizi takip edeceğim" diyerek gerçeğinizi vurguladıktan sonra, size önem vereceğim. Mümkün olduğu nisbette de yanınızda olacağım. Ancak, benim tarzım biraz zor... Bu konu da gözünüzü korkutmasın. Madem ki yazmışsınız ve sizi bundan caydıran kişiler olmuş, o halde başaracaksınız.
Kıskanmalar, sizi edebiyat âleminden uzak düşürmek isteyen art niyetli eleştiriciler olabilir. Bunlara aldırmadan yolunuza devam etmenizi isterim ve bejkliyorum.
Benim dizelerim, fon müziği eşliğinde, şiirsel bir terennümle okunmakta ve "şiir" olarak değerlendirilmektedir. Ama bu tür yazı, tam olarak şiir değil, "şiirsel düzyazı" türüdür. İleri safhalarda,"BERFUCAN" adlı eserimden yayınlanacak olan ve tarih, coğrafya, sosyal konular, sevgi ve sevda ve hayat gerçekleri üzerine, insan dair ne varsa, ele alınan temanın kafiyeli bir nizam içinde ve şiir tadında yzaı türü olarak karşınıza çıkacaktır. Tabi bu arada, şiirlerimmin de yayınlanması söz konusu olacaktır...
Tertemiz duygularla ilettiğiniz iletinizi aldım ve sayfanıza gittim. Sanırım konu üzerindeki iletimi almışsınızdır...
İletinizden dolayı, sizi ve yüreğinizi, çok iyi anladığıma inanıyorum...
Şu bir gerçek ki, anlamsız, manasız sözcüklerin, dediğiniz gibi üst üste sıralanmasına karşın, içinden cımbızla çekmeye çaılışsanız bile, tek bir anlatım bütünlüğünü bulamayacağınız sözcüklere "şiir" diyenlerin cirit attığı bir yerde, bulunmak çok zor... Her dalda yazmış ve yazan biri olarak, böyle bir sanal âleme girmişliğimle de, pişmanlık duydum dersem, inanın. Bu sanal âleme girmek ise, benim değil, dost ve sevenlerin zorlamasıyla oldu. Tek güzel yanı, temiz ve güzel yüreklerle tanışabilmiş olmak...
Ne var ki, sizin o iletinizin ardından, Arzu Altınçiçek adlı Hanımefendi, kendisine ilettiğim çok kısa bir ileti karşılğında, kişiliğimle, yazdığımla ve iltimimle uzak-yakın ilgisi olmayan bir yazı göndermiş... Bu iletimimim ardından, sayfamdan okuyabilirsiniz. Gerekli cevabı, insanca verdim.
Fakat "ÇARESİ YOK, SEVECEKSİN" başlıklı şiirimin, daha doğrusu güfte haline getirilen şiirimin yayınlanmasının ardından, şiirimle, besteye tabi tutulan güftemle ilgisi olmayan bir eleştiriye muhatap oldum... Bahsettiği şair arkadaş da, üstelik dostum olan biri... İşte, okuduğunu anlamayanlardan biri daha. Birinci iletisinde kafasında bilip kurgu yapmış, ikincisinde de, neredeyse tanımadığı ama şiirini okuduğu arkadaşımın bir yerde şiir hırsızı durumuna düşürmüş. Dolayısıyla sizi ve birçok yazarın eleştiri kutusunu kapatmalarının nedenini çok iyi anladım... Ama ben, çok sevdiğim eleştiriden mahrum kalmamak için, bu kısmı kapatmayacağım.
Zaman ve süreç, herşeye en iyi ilâçtır.
Bu âlemin, toplam 20 günlük bir mensubuyum ve dost ve sevenlerin zorlamasıyla ve istemeyerek de olsa girdiğim bu âlemde, yüzlerce gruptan oluşan şiir ve şiirsel düzyazılarımı, yayınlanmış olan eserlerimden dizeleri, sizlere aktarma gayretinde olacakğım. Ve büyük zaman kaybıma neden olsa da, denli-densiz, gerçek veya gerçek dışı olsun, tüm eleştirileri de karşılamaya gayret göstereceğim.
Sakın ola ki, yüreğinizin sesinden vaz geçmeyin ve eleştirilere de fazlaca kafa takmayın. Kendinizi geliştirmek adına, "Sizi takip edeceğim" diyerek gerçeğinizi vurguladıktan sonra, size önem vereceğim. Mümkün olduğu nisbette de yanınızda olacağım. Ancak, benim tarzım biraz zor... Bu konu da gözünüzü korkutmasın. Madem ki yazmışsınız ve sizi bundan caydıran kişiler olmuş, o halde başaracaksınız.
Kıskanmalar, sizi edebiyat âleminden uzak düşürmek isteyen art niyetli eleştiriciler olabilir. Bunlara aldırmadan yolunuza devam etmenizi isterim ve bejkliyorum.
Benim dizelerim, fon müziği eşliğinde, şiirsel bir terennümle okunmakta ve "şiir" olarak değerlendirilmektedir. Ama bu tür yazı, tam olarak şiir değil, "şiirsel düzyazı" türüdür. İleri safhalarda,"BERFUCAN" adlı eserimden yayınlanacak olan ve tarih, coğrafya, sosyal konular, sevgi ve sevda ve hayat gerçekleri üzerine, insan dair ne varsa, ele alınan temanın kafiyeli bir nizam içinde ve şiir tadında yzaı türü olarak karşınıza çıkacaktır. Tabi bu arada, şiirlerimmin de yayınlanması söz konusu olacaktır...
En kısa yaptığım eleştiride, çok uzun bir açıklama alacağımı tahmin etmiyordum.
Kaldı ki açıklama kişisel reklamdan öteye geçmiyor.Reel hayatınızdaki, davetleriniz,galalarınız, nerede ne şekilde okunulup, beğenildiği okuru bağlamaz. Okur sunulanla derğerlendirir. Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler misali bir durum.
şiirsel düzyazı bilgilendirmenizden uzak değilim.Şiirsel düzyazı ya da nesir, ya da kim ne derse, bu şekilde bir sunumda olmamalı. Sayfanıza bakarsanız çok dağınık; şiir desen şiir değil, yazı desen yazı değil, ikisinin karışımı olarak sunulacaksa da daha derli toplu olmalı. Şiir barındırmıyor bu metin. Bahsettiğiniz isim dışında çok isimler var, isterseniz size isimler de tavsiye edebilirim kitaplarını alabileceğiniz. Gerçeğin anlaşılmaması mümkün değil ama bu paylaşmanızın da söz konusu isim ya da tekniği kullanan bildiğim isimlerle uzaktan yakından ilgisi yok.
Siz de kendinizi ""en acımasız eleştirileri" bekleyen ender yazarlardan" biriyim diyerek tarif etmişsiniz. O zaman kabul ettiğiniz bir gerçektir bunun şiir olmadığı. Yorumlardan birinde de yazınız diye geçiyordu. O zaman yanlış bir noktaya parmak basmamışım demektir.
Yazı formatına büründürürsünüz, dize olarak belirlediğiniz yerleri arasına serpiştirirsiniz ama bunun paylaşım alanı "yazılarınız" kısmıdır.
Geçen hafta geldiğim Kuşadası' na benden de selamlar.
Sevgili Arzu Hanım; Her okurumdan olduğu gibi, sanat ve şiir seven dostlardan beklediğim üzere, "ÜÇ SENEDİR GELMİYORSUN" dizelerim için yaptığınız eleştiriden duyduğum memnuniyetimi iletirken, görüşlerinize saygı duyduğumu da belirtmek isterim. Doğrusu, bu sanal âlemle barışık biri olmamama karşın, yılların bir şair ve yazarı olarak, dost ve severlerin talebi üzerine yeni girmişlerdenim... Lâkin yıllardan beri süregelen anlayışım çerçevesinde, şiir ve şiirsel düzyazılarım üzerine "en acımasız eleştirileri" bekleyen ender yazarlardan biri olduğuma da inanmakta ve "acımasız eleştirileri de beklemekteyim. Şiiri çok sevmekte ve yazmaktayım... Lâkin, edebiyatta "şiirsel düzyazı" diye adlandıdığımız, bu tür sıkıştırma teknik yazılarını da, şiir kadar sevmekte ve yazmaktayım. Değerlendirdiğiniz dizelerim de, bunlardan biridir... Çok ilginçtir ki, dizelerimin yayınlanmasına ara verdiğim 20 günlük süreç içinde, yaptığım gezi, davet edildiğim tiyatrolarımın galası ve katılmak zorunda kaldığım "şiir dinletileri ve müzik günlerinde", en çok da, "SEVDAMA MUM YAKTIM" adlı eserimde yer alan ve gerçek bir yaşam öyküsünün kesitini dile getiren bu dizelerim takdir gördü ve defalarca okutuldu. Temelde; tarih, coğrafya, turizm, sosyal konular, yaşam gerçekleri ve insana dair ne varsa, hepsini içine alan ve belirlenen tema üzerine inşa edilerek edebiyattaki en zor teknik olan ve "şiirsel düzyazı" adı verdiğimiz bu teknik, takdir edersiniz ki, şiirsel bir ifadeyle terrennüm edilmektedir. İşte naçizane bendenizin de, en çok sevdiği teknik, bu teknik olmaktadır. Bağoışlanmam dileğiyle, şunu ifade edeyim ki, bu tür yazılar, şiir süsü verilmiş bir yazı değil, aksine "şiirsel düzyazı" dediğimiz tekniğin, tamamen kendisidir ve ve baştan sona şiirsel bir terennümle terennümle edilmesi gereken bir edebiyat türüdür... İsim vermek istemezdim ama Şemsi Belli gibi birkaç nadir yazarımızı takip etme imkânı bulursanız, bu gerçeğimi daha çok anlayacağınıza inanıyorum. Şiiri, "şiir gibi" yazan gönül dostlarını, bu sanal âleme girmekle, mümkün mertebe yakından izlemeye gayret ediyorum... Bu izlemem, ister kâfiyeli, ister aruz ölçülü, ister vezinli ve isterse "sebest vezin" densin, her türde devam etmektedir. Dolayısıyla, eleştirnizin akabinde, dizelerinizi okumaya yöneldim... Güzel ve ilginç dizelerinizle karşılaştım. Sizi, yakından izleyeceğim. Sevgi ve selâmlarımla... M.C.S. /Kuşadası
En kısa yaptığım eleştiride, çok uzun bir açıklama alacağımı tahmin etmiyordum.
Kaldı ki açıklama kişisel reklamdan öteye geçmiyor.Reel hayatınızdaki, davetleriniz,galalarınız, nerede ne şekilde okunulup, beğenildiği okuru bağlamaz. Okur sunulanla derğerlendirir. Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler misali bir durum.
şiirsel düzyazı bilgilendirmenizden uzak değilim.Şiirsel düzyazı ya da nesir, ya da kim ne derse, bu şekilde bir sunumda olmamalı. Sayfanıza bakarsanız çok dağınık; şiir desen şiir değil, yazı desen yazı değil, ikisinin karışımı olarak sunulacaksa da daha derli toplu olmalı. Şiir barındırmıyor bu metin. Bahsettiğiniz isim dışında çok isimler var, isterseniz size isimler de tavsiye edebilirim kitaplarını alabileceğiniz. Gerçeğin anlaşılmaması mümkün değil ama bu paylaşmanızın da söz konusu isim ya da tekniği kullanan bildiğim isimlerle uzaktan yakından ilgisi yok.
Siz de kendinizi ""en acımasız eleştirileri" bekleyen ender yazarlardan" biriyim diyerek tarif etmişsiniz. O zaman kabul ettiğiniz bir gerçektir bunun şiir olmadığı. Yorumlardan birinde de yazınız diye geçiyordu. O zaman yanlış bir noktaya parmak basmamışım demektir.
Yazı formatına büründürürsünüz, dize olarak belirlediğiniz yerleri arasına serpiştirirsiniz ama bunun paylaşım alanı "yazılarınız" kısmıdır.
Geçen hafta geldiğim Kuşadası' na benden de selamlar.
Sevgili Arzu Hanım; Her okurumdan olduğu gibi, sanat ve şiir seven dostlardan beklediğim üzere, "ÜÇ SENEDİR GELMİYORSUN" dizelerim için yaptığınız eleştiriden duyduğum memnuniyetimi iletirken, görüşlerinize saygı duyduğumu da belirtmek isterim. Doğrusu, bu sanal âlemle barışık biri olmamama karşın, yılların bir şair ve yazarı olarak, dost ve severlerin talebi üzerine yeni girmişlerdenim... Lâkin yıllardan beri süregelen anlayışım çerçevesinde, şiir ve şiirsel düzyazılarım üzerine "en acımasız eleştirileri" bekleyen ender yazarlardan biri olduğuma da inanmakta ve "acımasız eleştirileri de beklemekteyim. Şiiri çok sevmekte ve yazmaktayım... Lâkin, edebiyatta "şiirsel düzyazı" diye adlandıdığımız, bu tür sıkıştırma teknik yazılarını da, şiir kadar sevmekte ve yazmaktayım. Değerlendirdiğiniz dizelerim de, bunlardan biridir... Çok ilginçtir ki, dizelerimin yayınlanmasına ara verdiğim 20 günlük süreç içinde, yaptığım gezi, davet edildiğim tiyatrolarımın galası ve katılmak zorunda kaldığım "şiir dinletileri ve müzik günlerinde", en çok da, "SEVDAMA MUM YAKTIM" adlı eserimde yer alan ve gerçek bir yaşam öyküsünün kesitini dile getiren bu dizelerim takdir gördü ve defalarca okutuldu. Temelde; tarih, coğrafya, turizm, sosyal konular, yaşam gerçekleri ve insana dair ne varsa, hepsini içine alan ve belirlenen tema üzerine inşa edilerek edebiyattaki en zor teknik olan ve "şiirsel düzyazı" adı verdiğimiz bu teknik, takdir edersiniz ki, şiirsel bir ifadeyle terrennüm edilmektedir. İşte naçizane bendenizin de, en çok sevdiği teknik, bu teknik olmaktadır. Bağoışlanmam dileğiyle, şunu ifade edeyim ki, bu tür yazılar, şiir süsü verilmiş bir yazı değil, aksine "şiirsel düzyazı" dediğimiz tekniğin, tamamen kendisidir ve ve baştan sona şiirsel bir terennümle terennümle edilmesi gereken bir edebiyat türüdür... İsim vermek istemezdim ama Şemsi Belli gibi birkaç nadir yazarımızı takip etme imkânı bulursanız, bu gerçeğimi daha çok anlayacağınıza inanıyorum. Şiiri, "şiir gibi" yazan gönül dostlarını, bu sanal âleme girmekle, mümkün mertebe yakından izlemeye gayret ediyorum... Bu izlemem, ister kâfiyeli, ister aruz ölçülü, ister vezinli ve isterse "sebest vezin" densin, her türde devam etmektedir. Dolayısıyla, eleştirnizin akabinde, dizelerinizi okumaya yöneldim... Güzel ve ilginç dizelerinizle karşılaştım. Sizi, yakından izleyeceğim. Sevgi ve selâmlarımla... M.C.S. /Kuşadası
Acım dinmiyor... Huzursuzum, sahipsizim. Üşüyorum. Bir başına kalmak ve severken sevgisiz yaşamak çok zor. Kayıplardayım...
üSTAT TAM SİTEDEN ÇIKMAK ÜZEREYDİM YAZINIZ EKLEDİĞİNİZİ GÖRDÜM. VE BİR NEFESTE OKUDUM. DERİN BİR AHHH ÇEKTİM TEK YÖNLÜ SEVGİ GİDİŞLER YA GELİRSE DİYE BEKLENTİLER,SIRALANIR GİDER. BU YAZI İÇİN SİZİ YÜREKTEN KUTLARIM. çOK DUYGULANDIM
Sevgili Gamze Hanım, ilgilerinize teşekkürler... Şiiri "şiir gibi" yazanlara duyduğum saygı kadar, serbest vezinde de şiiri "şiir gibi" yazan bir kalemin takdirini almak, inanın ki en büyük mutluluk kaynağımdır. Dizelerim arasından, cımbızla söküp aldığınız ve o genç bayanımızın gerçek hayat öyküsünün özünü tespit eden temayı yakalamış olmanız, inanın beni çok düşündürdü... Yüreğinize ve yürekten yansıyan görüşlerinize sağlık... 20 günlük bir şiir ve müzik dinletisi, tiyatrolarımın galası ve gezi günlerimde, gerek serbet vezinli ve gerekse ölçülü ve kafiyeli şiirlerimden daha çok, takdirinize de mazhar olan bu tür "şiirsel düzyazı" türündeki dizelerime önem verilmesi ve özellikle de b dizelerimin defalarca okutulması, sınırsız bir mutluluk bahşetti... Başarı ve mutluluk dileklerimle, saygı ve selâmlar... M.C.S. /Kuşadası
Sevgili Gamze Hanım, ilgilerinize teşekkürler... Şiiri "şiir gibi" yazanlara duyduğum saygı kadar, serbest vezinde de şiiri "şiir gibi" yazan bir kalemin takdirini almak, inanın ki en büyük mutluluk kaynağımdır. Dizelerim arasından, cımbızla söküp aldığınız ve o genç bayanımızın gerçek hayat öyküsünün özünü tespit eden temayı yakalamış olmanız, inanın beni çok düşündürdü... Yüreğinize ve yürekten yansıyan görüşlerinize sağlık... 20 günlük bir şiir ve müzik dinletisi, tiyatrolarımın galası ve gezi günlerimde, gerek serbet vezinli ve gerekse ölçülü ve kafiyeli şiirlerimden daha çok, takdirinize de mazhar olan bu tür "şiirsel düzyazı" türündeki dizelerime önem verilmesi ve özellikle de b dizelerimin defalarca okutulması, sınırsız bir mutluluk bahşetti... Başarı ve mutluluk dileklerimle, saygı ve selâmlar... M.C.S. /Kuşadası
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.