3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1815
Okunma

içinde gurbet düşü olan her devrime yemin ettik
kızıl bir şafakla gireceğiz diye aklın ufuklarından
marşlar diriltecek sayrılığımızı
er ve gür haykırışlarla direneceğiz diyerek
and içtik sabah cıvıltıları üzerine
oysa her şafağın bir de eflatun tarafı var
yazgıyı hüzne denk getiren
kalbimizi ısıran bir vaveylası var her tan yerinin
biz şimdi
neler olarak gömüleceğiz toprağın yedi katına
ne olacak düğmelerimiz
hangi iliklerde kilitli kalacağız
biliyoruz ki her çocuk
biraz gök rengidir
biraz suya çalar her anı
her düş yeni bir yakarıştır da
deminler erir
belkiler çoğalır potasında
anneler müşfik olmayı öğrendiklerinde
saçlarından bin gökyüzü doğurduklarında
kırmızı düşler kurduğunda ergen kızlar
deminsiz sonralara daldığında erlerin kimyasalları
bir gök resmine dönüşeceğiz
bu şehrin semalarında
buluttan fırçasıyla tanrı yazar sesimizi
alemin akkağıtlarına
ve tüm politik eylemlerden geçip
şiire düştüğünde gece
reel zamanlardan
borsadan ve tecimlerden kurtarıp zihnimizi
zebur yumuşaklığına koyulduğumuzda
ayetler aktığında içimize
mağara kapatıldığında
serbest düşünme zamanları
kuş sesleri
orman uğultusu gibi detaylar sardığında ruhu
bizler,
sabahtan geceye
bir enkaz bir yıkılış olarak düşenler yani
suyun sesini açıp
gövdemizi aşkın yağmuruna teslim ederiz
ki bu en delirmiş halidir şairliğimizin de
şiir
çaresizler çaresi bir zavallıya dönüşmeden
biz sabaha yıldız biriktirsek ne çıkar
er vakitlerin seslerine biraz iman
uykuyu kanıksadık da ne oldu bunca zaman
her ikindiyi yitirsek ne gam
seher kızıllığına ram
tan morluğuna aşina değil isek
tut ucundan altı okka
deniz paklasın içimizi..
onmayısikibinon
Şükrü Özmen
5.0
100% (5)