8
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2198
Okunma

Bir kuş sesi deliyor
Kulak zarımı ansızın.
Sonra;
Canhıraş feryadını duyuyorum
Yalnızlığımın…
Kağnı gıcırtılarını duyuyorum
Nereden geldiğini bilmediğim.
Uzaklardan çınlayıp gelen bir şarkı
Hüznü alazlayıp geçiyor,
Unutulmuş sevdaların..
Puslu bir gökkubbe altında…
Sonra; bir güvercin
Nereden çıktığını bilmediğim.
Ağzında bir zeytin dalı,
Göstermelik.
Belli ki inanmıyor aslında barışa,
Binlerce ölü can üzerinde
Kanat çırparken umarsızca…
Sonra;
Zeytin dalı kana bulanıyor
Yeşilin kan kırmızıyla buluştuğu yerde…
Bu kez canhıraş feryatlarım
Kin olup balkıyor
Gözlerimden damla damla,
Doğanın utancı insanlığıma.
Kurşuni bir gökkubbe altında…
Sonra; çocuklar görüyorum
Gecekondu sokaklarında,
Yalınayak…
Yoksulluğun koynunda unutulmuş,
Zeytin dalının kana bulandığını bilmeyen
Çocukları görüyorum.
Yadsıyorum gülüşlerini önce
Sonra,
Bende de olabilseydi
çocuk yürekleri diyorum.!
Yalnız bende mi?
İki dudağı arasından, ölüm fermanı veren,
Sizlerde de olsaydı.!!!
Zenginliği,
Namlunun ucundaki gayretkeşler
Sizlerde de olsaydı bu yürek.!
Yoksul çocukların kahkahası sinseydi,
Paslanmış dudaklarınıza.
Uçurtmalarını, ödünç verselerdi bize.
Kana bulanmış zeytin dalını
Arındırıp kandan , zulümden
Yine simge yapabilseydik barışa.
Ve;
Yüreği parçalanmış güvercine,
Hayat verebilseydik yeniden.
Onca ölü canı diriltip,
Açabilseydik kollarımızı sevgiyle
Dostluktan yana olabildiğince.!!!
Ve; zeytin dalını
Bağlayıp uçurtmalara,
Salabilseydik,
Bulutlara arkadaş olsun diye.
Milyarlarcasını hemde.
Mavi, masmavi bir gökkubbe altında,
ÖZGÜRCE.!!!!
Birgül KIZILKAYA 2010 İZMİR
5.0
100% (5)