Sen Çanakkale’sin oğul, yurt sensin toprak sen, Bir elinde al sancak, bir elinde silahın,
Biraz sonra şehadet, cennet senin mekanın, Eğer geri dönersen, gazidir senin şanın.
Sen topraksın, sen ateş, Kilitbahir’de kale. Düşmanın ödü patlar, rüyada akla gelse,
Gücümüzü alırız, biz ilahi kitaptan. Ölüm nedir ki; şehadet muştusu dururken,
Yaşamak gibi koşarken enginden yüceye, Bütün kafir bir olsa, getiremez kündeye.
Kanımızla yoğrulan bu vatan toprağına, Bastırma! Bir adım dahi zalim düşmanına.
Lakin misafir olsa en büyük düşmanımız. Soframızı açarız, hoş sevecen tutarız.
Sen Çanakkale’sin oğul siper et gövdeni. Geçmesin bir melun bak; o kapıdan içeri.
Tarih tanık, toprak tanık, taş tanık vatana. Hak iddia edenin boyuna bir baksana!
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bizler bu ülkenin holding sahiplerine, fabrikatörlerine, bizler bu burjuvanın beş kuruş etmezlerine evlat yetiştiriyoruz, fakir fukaralıkla çocuk dünyaya getiriyor, büyük çabalarla büyütüp delikanlı yetiştiriyoruz, onlar elimizden alıyor, kendilerine köle ediyorlar, üç kuruşa talim ettiriyorlar. Sonra zamanı geliyor bizim delikanlılarımız askere gidiyor, onların huzurunu sağlamak için nöbet tutuyor, çatışmalara vuruşmalara katılıyor, parçalanıyor, ölüyor, yine onlara hizmet ediliyor, onların ekmeğine yağ sürülüyor onların yan gelip yatan, baba mirasıyla insan harcayan piçlerine hizmet ediliyor. Biz kapitalizmin oyunlarına evlat yetiştiriyoruz, körebe oyunu oynatıyorlar, yıllardır bu hep böyle oldu. Gariban çalıştı, gariban çırpındı, gariban yoruldu ve yine garibanın çocuğu vuruldu Sonradan da yine kapitalizmin oyuncağı olan Müslümanlık, bu garibanların ölen çocuklarını şehit saydı, bu şekilde teselli etti, bu şekilde uyuttu. Hatta şehit gitmek için zavallıların beyinleri yıkandı, gönüllü bile gittiler, öldüler Sonra kimin cenazesi geldi, kimin ki parçalandı, bir parçası bile kalmadı, Cenazelerin başında bırakmadılar ki gariban ağlasın, ağlamayın günahtır, ağlamayın cennete gitti, ağlamayın ki yerinde rahat uyusun diye, insanları cenaze törenlerinde ağlamalarına bile izin vermediler Yıllardır bu hep böyle oldu, böyle de gidecek Ben kimseye kafir diyemiyorum: Dinsiz Ülke yoktur. İlle de İslam olması mı gerekiyor, kafir olmamak için O dinleri de kitapları da Allah göndermedi mi İşte böyle diyerek, oyunlarıyla yıllardır milleti savaşa sürüklediler, binlerce insan öldü, binlerce eli kınalı gelinler dul kaldı, binlerce çocuk yetim kaldı. Geride kalanlar ne yaptı, o zamanlar daha büyüktük, daha zengindik, daha soyluyduk, şimdi neyimiz kaldı... Hala övünmekteyiz, biz bu kadar aciz miyiz ki, hala çoluk çocuğumuzu pohpohluyoruz Hala çocuklarımıza ölmenin güzel birşey olduğunu öğretiyor, sevdiriyoruz Soframızı düşmanımıza asla açmayız, işte o zaman ilk önce kendimize, daha sonra kimliğimize, kişiliğimize, daha sonra da ülkemize ihanet etmiş oluruz...
Çok iyi niyetle yazdığınız ortada, temiz duygular iyi niyet ve ülkesine sahip çıkan bir yurttaş saygı duyarak okudum Teşekkür ederim içimdekilerini dökme fırsatı yarattığınız için var olun Sn: kevir
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.