3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1347
Okunma

Yatıyor! Göğsüne hançer gibi inmiş güneş- izler,
Kıvrımlar üst-üste binmiş, ağır dehlizler.
Hareketten kısıtlı preslenmiş öylece çamur,
Yanıp-kavrulacak belki, bin yıl sonra hamur...
Mertekler dost, esnemez; kırılmasınlar diye,
Anne bilmiş ikisi birbirini; biri toprak- ağaç hediye.
Gönlüne düşmüş dam üstünde sessizce hüzün,
Ağlaşıp- dururlar; gece- gündüz, yazın- güzün...
Kıyısından çinko suluk sarar kiremitleri,
Gün olur, erir- çöker, nice kuşun su demlikleri.
Akar ucunda lehimli, seyahat eden gökteki su,
Kiremitlerle çarpışır, aşınmaz zenginlikleri: Hû...
Eklenmişler; yandan, önden ardından kelepçeliler!
Tutunmak üzere çentiklerinden terlemekteler.
Kırılmış dostlar yaz sıcağında değiştirilirler,
O parçalar şanslı aslına daha tez dönüşürler...
İnsana ev; evlere dam; damlarda kırmızı kiremitler,
Kâh depo, kâh cephânelik, çoğunda insanı korur- bekler.
Sel gelir alır- götürür evi, şanssızlar; engin denizdeler,
Kum örter, çamur gelir, kader bir; su çekilir,
Şehrin uzantısında karaya dönüşür, aslına çevrilir...
Kiremitler. Ahh o kiremitler, ne sıcaklar- soğuklar gördüler,
Sanma, konuşmazlar; Kadir’le dillenir- söylerler.
Kadir Yeter. TRABZON.