3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1595
Okunma

Kavaklardan örülü bir yol uzanır boylu boyunca
Kadın yürür adım adım geceye.
Elinde solmuş bir demet yasemen
Gözlerinde kilitli yaşlar.
Kavakların ortasında yolun başucunda
Tüketir saatleri.
Uçuruma sürükler rüzgârı,
Fırtınayı estirir donuk bakışları.
Sonra bir kelâm etmek istercesine
Uzanır boylu boyunca gökyüzüne.
Uzanır da, erişemez,
Zamanı gelmemiştir belki de.
Kulağında bir nağme sızlar
Gümüşselvili denizler yankılanır düşüncelerinde.
Derin gözlerde bulduğu mutluluk
Birden depreme kapılan bir aşk…
Gölgesiyle yaşamayı da, elbet öğrenir insan,
Yeter ki tutunmayı bilsin hayatın korunaklarına.
Önce başı eğik saçları dağınık bir kadın,
Sonra âşık ve bitimsiz aşkının kurbanı.
Bir kaderin ortasında; eğik, çapraşık, simetrik olmayan düzlemde bir yaşam
Sonra yolun ucunda bir taşa oturup hıçkıran sessizlik…
Kulakları ve gönülleri sağır eden bencilliğin mağduru
Ellerinde solan yasemen, akrep ve yelkovanda susan yürek.
Derken bir sağanak boşalır gökten alabildiğine dolu, alabildiğine taş
Yüreğini kanatır yokluğunda bu dolu.
Geceye ilerleyen ay solgun,
Birden eğilen boynunun üstünde, kasvetli bir baş.
Birden coşar gök,
Gösterir marifetini bulut.
Yıldırımlar düşer kalbine,
Sağanak zamanı, yalnızlığa sığınan kadın.
Yalnızlığın ceplerinde bir mektup,
Ne son ölendir bu, aşktan,
Ne son sürünendir,
Sağanak zamanı, yalnız göklere sığınan kadın.
Şimdi nerede mi dersiniz,
Başucundaki taşta gizlidir sırrı:
Acısıyla ölmeyi de, elbet öğrenir insan,
Sağanak zamanı, saçlarında çiçekler açan kadın.
5.0
100% (2)