42
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1601
Okunma

Bir sen
Bilsen
Yeter
Nasıl gelir ölüm
Ve nerde kalmıştır vuslat
I.
Birileri sessizce yürüdüler ölüme
Kiminin başı vuruldu, kiminin yüzüldü derisi
Ve hikâye gerisi
Düşün/me istersen nasıl üflenecek sur?
Bak gülümsüyor hafiften
Hallac-ı Mansur
Ve yanmaya atıldı kimisi
Ateş gül bahçesi oldu
Gül rengini aldı ateşten
Kızıl bir güneş doğdu
Nemrut sineğe rehin
Bak gülümsüyor inceden
Hazreti İbrahim.
….
Zaman
Derin bir boyut
Ve düşünce
Soyut
Gel gelebilirsen
II.
Yine de istemem
Dört yanım yokluğunken
Beklediğim son yolcu sen değilsin artık
Gözlerinin yeşili silinmiş düşlerimden
Gelme…
Düşünceler mıh gibi saplanmış beynime
Ellerim titriyor
İncitme.
Zamanın dehlizlerinde kaldı adın
Ki ben hallac gibi yalnızken
Dün hayalin vardı yanımda
Bu gün sendeydim ben
Ve ateş ortasında İbrahim iken
Kaçtın…
Nemrutlara teslim oldum hepten
…..
Uğraşma boş yere
Son kapıya bırakıldı vuslat
Aç açabilirsen
III.
Umut dengesi bozuk bir terazi
Yolların uzadığınca eksilensin
Ki yanabilirsen
Yandığınca bilebilensin
Kapıların sebepsiz açılmayacağını
Dur…
Düşün
Nerde kurduğun düş’ün
Vuslat hayaliyle
Ellerinde bir tek ben kalmışken
Sorabilir misin Mansur’a
İbrahim’e
Hatta Musa’ya Kızıldeniz de
Ve İsa’ya Konuştuğunda beşiğinde
Ki gülümserken Meryem
Soramazsın, halâ sen de bendeyken.
Unut
Umut yok
Vuslat uzak iklimlerde
Ve sadece sessiz bir bulut
Ol ki…
Yağdığınca temizlensin için
…..
Yollarda biter bir gün
Ve ölüm her dönemeçtedir
Artık, bilensin
Hüseyin AKOVALI