2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1159
Okunma

ESKİMİŞ PLAKTA Kİ ÇARESİZLİK
Bir ilkbahar günüydü karşıma çıktın
Sen ki; Yıllardır aradığım o kadındın !
Hatırla gülüm; Sessizce konuşuyorduk
Senin gözlerin siyah diyordu, ısrarla
Benim ise yeşil !…
Ellerimiz kavuşamamanın telaşında
Bir tutabilselerdi birbirlerini
Öylece kala kalacaklardı
Hiç ayrılmamacasına kenetli.
Yılların üzerlerinde tutturduğu yosun
Duygularını hissizleştirmişti sanki…
Ve o gün oracıkta suskunca bitiverdi.
Gün müydü, hafta mıydı, ay mıydı geçen ?
Yoksa bir kaç saat, üç-beş saniye, salise miydi,
Nasıl da akıp gitmişti öyle,
O taş kalpli denen acımasız zaman ?
Hayret !…
Telefonum mu yoksa bu çalan ?
Bir “ ALO ” kelimesi kesti göbeğimizi
Yeni bir sevdaya demir alırken
Hasret rüzgarını şişirip yelkenimize pruvadan.
Sevdaya yelken açan kalplerin ilk limanıydı
Küçük, tenha, şirin, kuytu bir çay bahçesi;
Arkalarında bıraktıklarına aldırmadan
Dudakların birleşip, ellerin kenetlendiği
Hasretin özgürlüğe boyun eğdiği yerdi
Cennetin ücra bir köşesi; O, çay bahçesi
Söndürmedi, söndüremezdi zaten sönmezdi
Denizden esen rüzgarın cılız nefesiyle
İlk busenin harlanmasına sebebiyet verdiği aşkın ateşi.
Mutlu sonla bitmiyormuş her hikaye ne yazık ki
Okuyamadığımız alınyazısı, karşı konulamayan kader;
Saatler ayrılık zamanını vuruyorken teker teker
Bizi yine hayatın kirli duvarlarına mıhlayıp, çivilediler.
Gözümüzde fersizlik, yüreğimizde çizik eziklik
Etrafımızı saran dört bir yanı puşt zulası sessizlik
Anımsatır durur hep, O durmadan dönen eski taş plak;
Bizi bizden mahrum eden yenemediğimiz; ÇARESİZLİK.
Alkan Tuğay HAKYOL
( Şair MARKO )
Muratlı - TEKİRDAĞ
01 NİSAN 2008 - Salı
5.0
100% (2)