6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1548
Okunma
Yarim,
İstanbul’u
Bende mesken tuttum.
Tuttum da,
Bir baltaya sap olamadım.
Yedi tepede,
Kaldırımda köşede
Ne yaptıysam,
Hiçbir yerde duramadım.
Belki vardı da,
Ben aradığımı bulamadım.
Nasıl geçiyor zaman,
Yıllar nasıl biri birini kovalıyor
Bir bilsen.
Ama bilirsin ya,
Ben hiçbir şeyden yılmam.
Yarim, yılmadım daha.
Çünkü sen vardın hep aklımda,
Hiç çıkmadın aklımdan.
Aklım dedim de….
Aklıma şaşayım be..
Bir görsen,
Bir görsen ne kalabalık burası.
Yollardan geçilmiyor
Etraf, sanki kayıp düşler tarlası.
Ya, o kırık dökük,
Her biri bir yanda duran
Yitik umutlar da nesi ?
Ben bilmiyorum ya
Belki de yoktur hiç kimsenin,
Toplamaya hevesi.
Bir kalemim olsa yeter.
Yetmez mi yarim,
Koyamaz mıyım her çabasıyla
Kalemimin,
Tutup da şu kayıp düşleri
Ak kağıtlar üstüne ?
Başlayamaz mıyım,
Her birini tek tek bulup
Kırık umutların
Onarmaya.
Bilirsin, yaparım yapmasına
Peki sonra,
Sonra ne olacak, söylesene….?
………
Boş ver,
Sen, bunları düşünme
Sadece beni düşün, beni düşle.
Aklımı başımdan aldın yarim
Bırak da çalışayım.
Doldu İstanbul sokakları
Neredeyse taşacak;
Bak şu düşlere,
Şu kırık umutlara bak
Hepsi sabırsız,
Hepsi bekliyorlar, diyorlar ki….
Ne zaman,
Ne zaman işe başlayacak bu adam.
Önce, düşleri toplarım.
Kırık umutları ise,
Tek tek onarırım sırası ile.
………..
Neden zor olsun, yarim
Onlar zaten bilirler
Kendi yollarını.
Bir kez tuttum mu ellerinden
Koşup giderler
Ve hiç ayrılmazlar
Bir daha sahiplerinden.
“İstanbul’un Ortası Deniz” miş, yarim
Biterse bu yanda işim,
Karşısı da var, bilesin.
Ama kaygılanma
Yalnızca beni düşün,
Ve düşlerinden ayrılma.
Ha…bir de, unutma
Sakın umudunu kaybetme
Ne kaldı ki,
Şunun şurasında dönmeme.
İstanbul Düşçüsü