4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1102
Okunma

ilk önce kollarımızı yana açar,
karın en güzel yerine sırt üstü yatar
kara kendi şeklimizi verirdik
olmadı birbirimizi kara belerdik
bembeyaz kara
ayaklarımızı çapraz-çapraz basarak,
karda traktör izi yapardık
ardından düz adımla tappıklayarak
sıkıştırır, kaymaya
alıştırırdık
değilse kayılımazdı, yüzün-kuyu olsa da
sonra iyice geriye çekilerek
hızla koşar, kayardık
çömelip cümbür-cema(a)t
arka-arkaya
birbimizin beline tutunurduk
yarı yolda bir kenara savrulurduk
mutlaka
öndeki altta kalırdı
o büyük olduğu için ağlamazdı
acısından etrafa çalım satardı
ne kabahatimiz varsa
kendi başımıza kaymaya kalkardık,
sabahları
köyün en yukarısından,
Göçmen Evine doğru
rüzgarla karı savrulduğundan, gece boyu
yerler de don olurdu
sürçülüp giderdik kollar, dizler eskirdi,
eller, dizler, dirsekler kanardı
kimin umrunda
derken tepedeki güneş, eritirdi karın,
yerin donluğunu
daha çook vardı akşama
birileri çamura kapaklanırdı
her çarpışmada, düşmede, yaralanmada
gruplar arası çekişme olurdu
güçlü olan, arkası olan, bağıran haklıydı
bu hep böyleydi, değişmedi asla ve kat’a,
bağır, haklı çık; haksız olsanda,
olmasanda