1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1043
Okunma
Elest’ten gelen, Rabbin nidasına
Bela makamı, anlatıldığı gün
Ben bende değilken; daha düşmeden
Açılmamış gözde; başladı düğün
Dünya bir kompartımanın tozuyla
Pencerelerinden savrulan rüzgâr
Ya da denize koşan bir kanalda
Akan hayat denilen azgın sular
Her şey ezelden ebed’e akarken
Zerrelere yüklenmiş tonlarca yük
Hayatı parça parça nakşederken
Sırat bir nefes kadar kısa büyük
Pervanelerin dönüşleri gibi
Döndüğümüz şu kısır döngü ateş
Aldığımız her nefeste bir zerre
Bir tanık bir düşman bir rakibe eş
Yaratılış gazabın ta kendisi
Kovulan Adem’le Havva, tanırım
Gülistan sevda kokusu, tadıyla
Dünya zindan, sürgün yeri sanırım...
Ayrılığın acısı, sancı, sancı
Mahkum çaresizliği; bir kurtuluş
Ümidiyle beklerken; yarınları
Rahmetin ancak yeniden var oluş.
Biz pervaneyken dünya ve güneşe
Hilkati güneşin; yakar da yakar
Kavrulan yüreklerde; melül mahsun
Sevgiliye, aşka, vuslata bakar ...
30-01-2009