9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2476
Okunma

Gizlilik ve ayıpla utanç yetiştirildik
Evlilik kavramını bu diye zannederek
Maddi birer yaşamla hayatla geçiştirildik
Çoluk çocuk yeter de, artar da zannederek.
Kendini hiç tanımaz, tanır diye sanırlar
Gerçeği budur deyip, hemencecik kanarlar
Bir zaman ah edip de, sonra işte yanarlar
İnsanı sinesine hep su-i zan ederek.
Öğretin ki, bilinçsiz cahil fikir kalmasın
İçimizde gömülü basık zikir kalmazsın
Sonunda da gönüller, hor ve hakir kalmasın
Bellek ve kalbe koyma, hep hüsn-i zan ederek.
Kimi uyur gezerdir, o aptala yatıyor
Kiminin gözün de çöp, diken sanki batıyor
Kimini de gördüm ki, şahsa ahkâm satıyor
Boşa geçen yılları, kendini zan- ederek.
Bir zaman sonra da işte evlilik biter
Bu sorun da yıllarca, böyle gelmiştir gider
Kendine yapıyorsun, cânım yaşamı heder
Bilgiyi utanmadan, al füruzan ederek.
Toplumumuzun karantinaya aldığı bir konu bu. Özellikle Türk kadınının bir bölümünün ’amaaaan sende’ sözcüğüyle kapalı sandıkta saklanan, hayat için, yaşam için o kadar değerli olan bu duyguyu hapsetmesini ele aldım.
Kusurum varsa bağışlayın arkadaşlar.
sözlük:
HÜSN-İ ZAN, SUR-İ ZAN; Dehşetli hastalık anlamında olsa da,kalbe yapılan gıybet-toplumu kemiren dehşetli hastalık-başkası hakkında kötü düşünmek-kötüye yormak.
FÜRUZAN; Hikaye, ayrıntı demek.
ZAN ETMEK; Kuşku, şüphe .