0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
737
Okunma

Bir “yıldırım” gibi düşerdin sessizce
Havai fişekler gibi canımı yakardı görüntün
Patlardı kalbimde sonra hiç duyamadığım gürültün
Mahsun ve mutlak sessizliğinle
Bir şeyler anlatmak isteyen bir dilsizdin.
Niye, hiç sesini duymadım?
Peki, neden bir sözünü hatırlamam?
Sen, sadece görüntülerden taşan bir “sel”
Sen, eski dilde bir bulmaca sorusu
Bulamadığım cevaplar içinde ben boğulurdum.
Bizi ilk ve son kez;
Bu kadar yakın;
Biraraya getiren bir listede;
Birbirini takip eden iki sayıyız artık
Rastgele bir anlamsızlıkta;
Ne garip?
Sonsuza dek ayrılamayacağız.
O sayıya usulca bir kez dokun
Tarifsiz ürpertiler,
Ama her şeye rağmen güzel
Hırçın hatıralarla avunursun.
Benden önce Sen,
Senden sonra Ben,
Yok olan birer başak tanesinden;
Bereketli mahsuller olarak çoğalacağız
Ve başkalarının kalplerinde yaşayacağız.
Yok olarak var olmak; Fakat pişmanlıkla
Çok geçte olsa teselli olamamanın itirafıyla
Asla kaybetmekten korkma ve unutma;
Katillerinin ismi bile bilinmiyor ama
Spartaküs hatırlanıyor hala.
er.ozcan, Ankara 1987