19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1693
Okunma

Gençliğimin ara sokaklarında dolaşıyorum
toptan alıyorum perâkende hüzünlerini kentin
seyyar satıcılar gibi birdenbire
bağırmak istiyorum avazımın çıktığı kadar;
-Gül alana mendil bedava !
Kumral bir rüzgâr savuruyor bedenimi
uçup gidiyorum buralardan
uzak bir güney ilinde, kıyısında denizin
saçlarına çiçek takmış bir mimozanın dibinde
yüzü/k/oyun buluyorum kendimi...
Ne in var ortalıkta ne cin
bir kız okşuyor alnımı
elleri pamuk beyaz, ayağında blucin
gözlerinde güneş; Çukurova sıcağından
gökte mavi, dalda sarı sallanıyor
düşlerimde gülüş/üm bir kez daha aldanıyor
...
oysa işte buradayım
hiçbir yere gitmedim, içkievindeyim
duvarlara gömdüm gözyaşlarımı
hüzün ballandıkça ballanıyor...
Yazmadığım ne kaldı; sevincin, mutluluğun dışında
çıldırmak mı
az sonra, herkesin içinde haykırıp
çarpacağım kadehleri bir bir
içtikçe içesim geliyor
eksilmesin diye mi hüzün, kim bilir?
Ağlamak için gelmedim buraya oysa ben
düşlerimde olsa bile
kırpma gözlerini aniden; düşerim
seviyorum seni delicesine
sayıların ve suyun dilince
say sayabildiğince
kaç damla gözyaşı döktüğümü, bilebilseydin keşke;
gövdesinde su taşıyan bir dağ mıyım, neyim şimdi ben ?!
Geldiğim gibi çıkıp gideceğim az sonra
beton dökercesine dökeceğim
yollara yüreğimi tazecik
kazırım isimini cismini, romalı paryalar gibi
yere kazılan suya yazılan kâlben kazınan; hepsi de bir
ne varsa her şey zamanla silinir sevgili...
Hiç aklına gelir mi, belki hâlâ bağırıyordur o deli;
-Gül alana mendil bedava !Her zamanki hali...
Şaban AKTAŞ
16.03.1998
AGSS SERİSİ