3
Yorum
10
Beğeni
4,6
Puan
170
Okunma
Resmine bakıyordum, bir ağlamak tuttu ki;
O an deliye döndüm öyle mutluluktu ki…
Ve sonrası bir hüsran, bir acı sükûttu ki…
Çatır çatır dişimi sıktım sıktım, tutkundum;
Ağlayamadım amma, için için yutkundum.
Rüzgârla uçuşurdu aşk dolu kanatlarım,
Şaha kalkar coşardı boz yeleli atlarım.
Ama şimdi kırıldı, tükendi umutlarım;
Aşk bitti, dikeniyle dalında soldu güller.
Bir Mecnun daha öldü, Leylâsız kaldı çöller.
Kalbindeki sarayda özel bir köşküm olsun;
Her gün girer çıkarım, parola “aşkım” olsun.
Gamzelerin sükûnet, gözlerin coşkum olsun.
Kul, günahı sevdanın rahmetiyle aşarmış;
Benim gibi sevenler aşkı böyle yaşarmış.
Yokluğun kuytuları mezar gölgesi gibi;
Yüreğim savaşçının ölüm bölgesi gibi.
Sanki yazdığım şiir ihbar belgesi gibi.
“Ne güzelmiş sevmek” der, böyle söylenir insan;
Yaşarken ölmeyi aşktan öğrenir insan.
Senin bir gülüşüne Bağdat’ı var etmiştim;
Dağı taşı arkadaş, toprağı yar etmiştim.
Hasretini baş tacı, hüznünü kâr etmiştim.
Yalansa geç karşıma yüzüme söyle işte;
Sen gibi kitapsızın ciğeri böyle işte.
Haruni aşkımızı bir kaç şiirle andı;
Gün döndü, güneş yandı; sabah nefreti bandı.
Artık gözümün şefkat çeşmeleri kapandı.
Al can kuşumu öldür, kuytu bir yere bırak.
Sana bu son şiirim: İster oku, ister yak.
Harun Yıldırım
5.0
86% (6)
2.0
14% (1)