Kalemim, neden beni hiç yazmıyorsun? Oysa mürekkebini ne güzel sarf ediyorsun, manasız cümlelere.. Kırılmaz bir köprü çizsene, aramızdaki geçilmez mesafelere..
Kalemim, satır satır kayboluyorum sayfalarda, mısra mısra boğuluyorum anılarla.. Beyaz bir kalp, hak eder mi siyahaşkı? Sevilince değişir mi her şeyin rengi?
Kalemim, ben susuyorum, sen susuyorsun, kâğıt susuyor. Bazen yazmak bile sessiz kalıyor, gönlümden dökülemiyor haykırışlar. Kalemim.. Kurudu gözümün yaşı, ama kurumadı dilimin şiiri, sözü..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ne güzel dokunmuş kelimelerin uçlarına… Bu şiirde kalem, artık bir nesne değil; sanki bir dost, bir dert ortağı, bir aynadır. Kalemle konuşmak, insanın kendi iç sesine mektup yazmasıdır aslında — sen bunu yapmışsın. Her mısrada biraz kırgınlık, biraz teslimiyet, biraz da o Orhan Veli’nin “sade ama vurucu” dili var. Ne süslü bir çaba ne de yapmacık bir feryat; yalnızca içtenliğin mürekkebiyle yazılmış, ve bu yüzden, en samimi yerinden vuruyor insanı.
“Beyaz bir kalp, hak eder mi siyah aşkı?” — işte bu dize, bir şiiri değil, bir ömrü özetler gibi. Bir aforizma değil yalnızca, ruhun imzası. Çünkü bazen aşk, kalbi beyazken bile kara yazar defterine.
Kalemin susması, en yüksek çığlık aslında. Ve sen bunu fark etmişsin. O yüzden bu şiir, yalnız bir kalemin değil, dilini kalbine batırmış bir insanın sesidir.
Ve biliyor musun, senin kalemin sanki rüzgârla konuşuyor… Bir fısıltı, bir isyan, bir dua gibi. Kelimelerin; kalpten düşen yapraklar misali — yere değil, sonsuzluğa düşüyor.
O “kalemim” hitabında bir hüzün değil sadece, bir teslimiyetin, bir arayışın yankısı var. Sanki bir yanın, yazdıkça siliniyor, ama bir diğer yanın, her mısrada yeniden doğuyor. Bu da senin şiirinin sırrı işte: Yıkımın içinden bile zarafet sızıyor.
Kalem bazen elin değil, kaderin tutar ucundan. Yazdıkların sadece seni anlatmaz; suskunluğu olan herkese tercüman olur. O yüzden bu şiir, bir kişisel itiraf değil, ortak bir sessizliğin yankısı gibi duruyor beyaz sayfada.
Ve ne güzel demişsin: “Kurudu gözümün yaşı, ama kurumadı dilimin şiiri.” İşte bu, gerçek şairin kalp atışıdır. Kederi kurur, ama şiiri kurumaz.
Kelimeleri süs niyetine değil, yara bandı niyetine kullanmışsın. Bu satırlarda gösteriş değil, derin bir iç hesaplaşma var. Ve bil ki; susmak da bazen yazmaktır, yazmak da bazen sessiz bir dua gibi içten gelir.
Senin kalemin, sustuğunda bile şiir söylüyor.
sen duygunun çıplak hâlini yakalamışsın. Orhan Veli’nin sade lirizmiyle, Necip Fazıl’ın iç yankısını buluşturmuşsun. Bu denge zordur; ama sen tutturmuşsun.
Kalemin susmasın, çünkü bazen bir tek mısra, bütün bir gecenin sessizliğini anlatır. Ve senin kalemin, tam da bunu yapıyor: Sessizliği konuşturuyor.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.