Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
Hamdioruc
Hamdioruc

Beterin beteri var...

Yorum

Beterin beteri var...

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

97

Okunma

Beterin beteri var...

Beterin beteri var...

Önemsiz gereksiz yok"A-Z"ye önemler...

Eylemler-haller-düşünceler-duygular"A-Z"ye.esfel-i safiline inme.Din-ahlak farklı adilik farklılk üretir esfel-i safiline inme...

İnsanlar-ırklar eylemde-halde-düşüncede-duygudafarklı...adillik esaslı bu varlık kusurlarda da farklılık var...

Beş parmağın beşi bir değil.bir olması hem adiliğe hem de "el-Hakim esmsına ters hem imtihan gerçekeşmez farklılı olmazsa...kimisi doğuştan fakir kimisi doğuştan zengin kimisi douştan engelli kimisi doğuştan sıhhatli kişi yılan kimisi çıyan kimisi tavşa kimisi tlki kimisi tavuk zıtlıkve farklılık dünyası bu dünya...

Fani önemsiz deme fani sebeb Baki sonuç.Fani ile kazanılıyor baki...dünya fani cennet baki.Cennetin tarlası...sebebi...

Önemsizlik yo sadece"A-Z"ye önemlilik var.farklılık var önemlilerde de.

İsra/44: Yedi gök, yer ve bunlar içinde bulunan herkes Allah’ı tesbih eder. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. Şüphesiz ki O, ceza vermekte hiç acele etmeyen ve çok bağışlayandır.
TEFSİR:

Allah’ı tesbih, O’nun şânının, kudret ve azametinin yüceliğini, bütün noksan sıfatlardan uzak olduğunu dil ile söylemek veya hal diliyle anlatmaktır. Demek ki Allah’ı tesbih hem dille hem de halle olabilmektedir. Bu iki tür tesbih akıl ve irade sahibi olarak bildiğimiz melekler, cinler ve insanlar için geçerli olduğu gibi, bu âyetin delâletiyle, akılsız veya cansız olduklarını düşündüğümüz gökler, yer ve bunlarda bulunan diğer varlıklar içinde geçerlidir.

İnsanın diliyle tesbihi, Allah’ı her türlü noksanlıktan uzaklaştırarak zâtı, sıfatları ve fiilleriyle bütün kemâl sıfatlarına sahip olduğunu dile getirmesi, Allah’ı hep böyle tanıyıp böyle zikretmesidir. Haliyle tesbihi ise itikadı, ibâdeti, ahlâkı, muâmelâtı, hâsılı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışlarıyla Allah’ın birliğine, noksansız ve kusursuz olduğuna inandığını göstermesi, hükümlerine boyun eğmesi, amelinin imanına şâhitlik etmesi­dir.

Bu âyette haber verildiği üzere gökler, yerler, dağlar, taşlar, ağaçlar, kuşlar, hâsılı canlı cansız bütün varlıklar da hem dilleriyle hem de halleriyle Allah’ı tesbih ederler.

Dil ile tesbihlerine gelince, her şey kendi diliyle Hakk’ı tesbih eder fakat âyette belirtildiği gibi insanlar bunu anlayamazlar. Mahlukâtın hal diliyle tesbihlerini, tam olarak olmasa da, bir nebze anlamamız mümkündür. Âyetteki “fakat siz anlayamazsınız” (İsrâ 17/44) buyrulması, onların kendilerine mahsus dilleriyle Cenâb-ı Hakk’ı tıpkı insanların kendilerine mahsus dil ve lisanlarıyla tesbih ettikleri gibi tesbih ettiklerine delalet eder. Nitekim biz, insan olduğumuz halde, bilmediğimiz yabancı dillerde yapılan konuşmaları da, yazılan eserleri de anlayamıyoruz. Halbuki o insanlar her şeyleriyle bizim aynımızdır; konuşurken çıkardıkları sesler, yaptıkları jest ve mimikler de bizimkine çok benzemektedir. Hayvanların da dilleri, konuşmaları, bağrışmaları vardır. Onların çıkardıkları seslerden de bazı şeyleri anlamak mümkün olabilir. Fakat bitkilere ve cansızlara geldiğimizde onların dillerinden bir şey anlamamız iyice zorlaşmaktadır. Fakat kendilerine özgü dillerinin olduğunda ve o dillerle Yaratan’larını tesbih ettiklerinde şüphe yoktur. Nitekim bir kısım âyet-i kerîmeler, Peygamberimiz (s.a.s.) ve sahâbeden gelen bazı bilgiler, bilmediğimiz bu âleme işaretlerde bulunmakta, küçük de olsa bir pencere açmaktadır:

Cenâb-ı Hak, dağların ve kuşların Hz. Dâvûd’la birlikte tesbih etmeleri hakkında şöyle buyurur:

“Biz, dağları Dâvûd’un emrine verdik de, akşam sabah onunla birlikte Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini tesbih ederlerdi. Etrafında toplanan kuşları da. Hepsi birden tesbih, dua ve yakarışlarla Allah’a yönelir, O’nun iradesine boyun eğerlerdi.” (Sād 38/18-19)

“Taşlardan öylesi de var ki, Allah korkusundan yuvarlanır, düşer.” (Bakara 2/74)

Abdullah b. Mesûd (r.a.) diyor ki: “Biz Allah Resûlü (s.a.s.)’in yanında o hale gelmiştik ki, boğazımızdan geçen lokmaların tesbihini işitirdik.” (Buhârî, Menâkıb 25; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 460)

Fahr-i Kâinat (s.a.s.)’in İslâm’ı tebliğ ettiği ilk yıllarda bir bedevi gelerek:

“– Senin Allah Resûlü olduğunun delîli nedir?” dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.):

“– Hurma ağacından şu salkımı çağırayım. O benim Allah’ın elçisi olduğuma şehâdet edecektir!” dedi ve onu çağırdı. Salkım ağaçtan inmeye başlayıp Resûlullah (s.a.s.)’in yanına düştü:

“– Selam senin üzerine olsun ey Allah’ın Rasûlü” dedi. Sonra Efendimiz ona:

“– Haydi yerine dön!” diye emredince salkım, döndü ve eski yerine kaynadı. Bedevi bu manzara karşısında derhal müslüman oldu. (Tirmizî, Menakıb 6)

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Mekke’de bir taş biliyorum. Ben peygamber olarak gönderilmeden önce o bana selam veriyordu. Şu anda dahi ben o taşı tanırım.” (Müslim, Fedâil 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 89)

Hazret-i Ali (r.a.) da şöyle anlatır:

“Peygamber Efendimiz’le birlikte Mekke’de idim. Beraberce Mekke’nin bâzı yerlerine gittik. Dağların ve ağaçların arasından geçiyorduk. Resûlullah (s.a.s.)’in karşılaştığı bütün dağlar ve ağaçlar: «es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah!» diyordu” (Tirmizî, Menâkıb 6/3626)

Bu bilgiler, canlı cansız bütün varlıkların Allah’ı zikretmekte ve O’nu tesbih etmekte olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.

Hal dilleriyle tesbihe gelince, mâhiyetini tam olarak idrak edemesek de bunda anlaşılmayacak bir durum yoktur. Kâinatta zerreden küreye ne kadar varlık varsa hepsinin Allah Teâlâ’nın koyduğu kevnî kanunlara tâbi olduğunda, boyun eğip itaat ettiğinde şüphe yoktur. Cansız saydığımız eşyada bile, kısıtlı duygularımızla hissedemediğimiz ve ölçülerini Allah’ın belirlediği bir hareketlilik vardır. Atomun çekirdeği etrafındaki elektronlar, akıllara durgunluk verecek bir hızla dönmektedir. Mesela hidrojen atomunun elektronunun, çekirdeği etrafında saniyede 2000 kilometre hızla döndüğü bilinmektedir. Yine astronomi âlimlerinin hesaplarına göre güneş de yörüngesinde, saatte 720.000 kilometrelik muazzam bir hızla hareket etmektedir. Şüphesiz ilmî keşifler ilerledikçe insanoğlunun kâinatın sırları hakkındaki bilgileri de gelişecektir. Nitekim genetikçilerin çözmeye çalış­tıkları genlerin şifresi de bir çeşit dildir. Ayrıca bu çalışmalar ilerledikçe kâinatın sırlarla dolu olduğu, bilinenlere göre bilinmeyenlerin ne kadar çok olduğu ortaya çıkacaktır. İşte kâinattaki bu ince ve hassas nizam Yaratıcısının varlığına ve birliğine şâhitlik eder; O’nun kuvvet, kudret, ilim ve hikmetini haber verir. Kâl diliyle, hâl diliyle hiç ara vermeden Yüce Allah’ı tesbih eder, zikreder. Bununla birlikte Allah Halîm’dir; kullarının gafletleri, anlayışsızlıkları, günah ve isyanları karşısında sabreder, onları cezalandırmakta acele etmez. Tevbe etmeleri için fırsat tanır. Gafûr’dur; günahlarından tevbe edip kendine yönelen kullarını bağışlar.

Gerçeğin ölçüsü şüphesiz Kur’ân-ı Kerîm’dir. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu o belirler. Ancak:Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Eylem seçerken kendine yakışanı seç ve dost-arkadaş seçerken de...gönül aynanı zahir etmiş oluyorsun eylem seçerkende dost seçerken de...

﴾144﴿ Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
Tefsir

Çeşitli vesilelerle tekrar edilen “müminleri bırakıp kâfirleri veli edinmeme, müminleri ihmal ederek kâfirleri dost tutmama” tâlimatı, müminlerle gayri müslimler arasındaki bütün iyi ilişkileri yasaklayan bir hüküm olarak anlaşılmamalıdır. “Müminleri bırakıp” kaydında ısrar edilmesi bu kaydın önemli olduğunu göstermektedir. Müminleri bırakmamak, onları birinci planda dost, veli, taraf saymak şartıyla gayri müslimler ile de, taraflar ve bütün insanlık için hayırlı olacak, faydalar sağlayacak, kötülükleri önleyecek ilişkiler kurmak, anlaşmalar yapmak ve dayanışmalarda bulunmak yasak değildir, hatta teşvik edilmiştir (Âl-i İmrân 3/28; Mümtehine 60/7-8).

Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onlarla düşüp kalkanlar, dinleri ve dindaşları aleyhine de olsa kâfir dostlarının yapıp ettiklerine ses çıkaramayanlar, kâfirlerin kendilerine hâkim olmasına itiraz etmeyenler; bütün bunları –ki hepsi “velâyet, veli edinme” kavramına dahildir– mecbur olmadıkları halde yapanlar, kâfirlere dünyada ve âhirette verilecek cezaya katılmaya lâyık ve müstehak olurlar. Allah vereceği cezaya –âdeti gereği– bu yapılanları gerekçe gösterir.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 168-169

İşleri var dinimiz gibi"denilen müşrikler var bir de hindusu var var da var insanların esfel-i safilinde olanları var"arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim "denilmiş.dost ve arkadaş...seçerken gönül aynanı zahir etmiş oluyorsun..."A-Z"yedir eylem de-halde-düşüncede-duygu da insanlar...esfel-i safilinde olandan yüz çevir cahilden yüz çevir...


Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Beterin beteri var... Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Beterin beteri var... şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Beterin beteri var... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL