3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
136
Okunma
gercek hayat"ta yaşannış bir erdemlik için yazıldı.
iyiki varsın julia
Göğün direkleri,
kadim ağaçlar…
Kökleri yeraltındaki suya,
dalları yıldızlara değen,
unutulmuş bir sır gibi
gökyüzünü taşırlardı.
Julia
yirmi beş yaşında bir kızdı,
ama kalbi bin yıllık yapraklar gibi yaşlıydı.
Bir gece
ağaçların fısıltısı
rüyasına indi:
“Bizi kesecekler…
gövdelerimizden masa,
köklerimizden sandık yapacaklar.
Oysa biz göğün nefesiyiz.”
Ve Julia yükseldi,
en ulu ağaca tırmandı,
altmış metre yukarıda
yıldızların eşiğinde
yuvaya konmuş bir kuş gibi
iki yıl boyunca inmedi.
Dostları,
yeryüzünün sadık elleri,
su taşıdı, ekmek verdi,
şarkılarla yoldaşlık etti.
Ama karanlık insanlar
geceyi ışıkla deldiler,
kulakları sağır eden gürültülerle
onu korkutmak istediler.
“Vazgeç!” diye bağırdılar.
Julia susarak cevap verdi,
kollarıyla gövdeyi sardı,
kalbini köklere bağladı.
Zaman geçti,
rüzgârlar değişti,
yağmurlar yıkadı ormanı.
Karanlık insanlar
sonunda yoruldu,
baltalarını bıraktı,
ormanı terk edip gitti.
Ve halk dedi ki:
“Julia, yaprakların kızıdır,
ağaçların bekçisidir.
Bir gün bir ağaç ağlarsa,
onun ruhu dallarda belirir.
Ve hiçbir balta o köke yaklaşamaz.”
Rüzgâr uğuldadığında
ve yapraklar birbirine dokunduğunda
o ses hâlâ duyulur:
Julia’nın direnişi,
dünyanın ilk nefesiyle bir.
🌿
5.0
100% (3)