15
Yorum
37
Beğeni
5,0
Puan
312
Okunma
Barındırmaz mı seni, serin bir gölge ey kul?
Dönersin diye beklerim imdâdı semâdan,
Usandım kendi kendimden, zamana küskün gül,
Ne nur kalır hâlden, ne yıldız olur asumân!
Hudut yok: Sanki bir zindan örülmüş arşa dek;
Düşer alnım duvardan, kırılır umut, emek.
Susuz, vâhasız çöller; sağır olur her dilek;
Ne ruhumda bir çâre, ne gönlümde bir hicrân.
Şu gökkubbe altında, çakar şimşek, gibi nur;
Yâ Rab, yok mu ufuklarda bir ışık, bir huzur?
Bitip tükenen kulunu, ne olur gör mazur;
Beden çürürken şimdi, göçüp gitmekte her cân!
Asırlar geçti hâlâ, ezik İslâm’ın yurdu,
Yıllar yılı bu dertten, gönül mahsun olurdu!
Doğan ferdâya bakıp, ruhlara perçin vurdu;
İmanla gerilmeden, bu ümmet oldu hazân!
Niçin bu perde kalkmaz, niçin doğmaz bu ışık?
Nasıl akmaz olurdu, ufuktan fecr-i sâdık?
Yeşersin sinelerde, şu ümîdimiz artık;
Şahlansın Hakk’ın nuru, hakikat olsun ayân!
Kalplerin sevdâsı var, bugün, dünü, yarını;
Feda eder her zaman, bütün dünya varını,
Ey sevdâ-yı mukaddes, yak İslâm’ın hârını,
Kalmasın hiç bîçâre, ümmetinden bir insân!
Şu toprakta kanayan, canlar, senin yolunda;
Yetimlerin vebali, şimdi senin boynunda!
Bu karanlık zindanlar, zalimlerin
koynunda;
Bizim için hakikat, uyanmaktır rüyâdan!
Şafakta çıksan yola, fecr-i sâdık çerâğın;
Hilâlin gökte sönmez, otağın taht-ı şâhın!
Ezanlar nevbetindir, yanan nurdur âfâkın,
Alemler hep senindir, Sensin kalpte ki imân!
...andelip...
5.0
100% (19)