0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
107
Okunma
Her sabah güneş doğuyor, ama orada güneşin ışığı bile yaraları iyileştirmiyor. Gökyüzüne bakıldığında kuşların değil, bombaların gölgesi düşüyor. Bir annenin kucağında susturamadığı bebek çığlığı, bir babanın ellerinde taşıdığı küçücük tabutlar… İnsanlığın en ağır sınavını verdiği yer işte Gazze.
Çocuklar, dünyanın en masum varlıkları… Onların en büyük hayali bir oyuncak, koşacakları küçük bir sokak, belki de okuldan eve dönerken ellerine tutuşturulmuş sıcak bir simittir. Ama Gazze’de çocuklar oyuncak yerine taşlarla oynuyor, sokak yerine yıkıntıların arasında koşuyor, okul yerine sığınaklarda öğrenmeye çalışıyor. Ve çoğu zaman, yaşama hakkı bile onlardan acımasızca alınıyor.
Artık bu ölümler dursun. Bir çocuğun ölümü, sadece bir can kaybı değildir. Bir çocuğun ölümü, geleceğin kararmasıdır. Yitip giden her küçük beden, insanlığın kalbine saplanan bir hançerdir. Bu ölümler sadece Gazze’yi değil, tüm insanlığı yoksullaştırıyor. Çünkü çocukların kahkahası olmadan dünya asla tam bir dünya olamaz.
Gazze’de çocuklar yaşamalı… Onlar oyun oynamalı, resim yapmalı, şarkılar söylemeli. Yastık altında sakladıkları korkular değil, defterlerinde çizdikleri umut dolu resimler olmalı. Onların gözyaşlarını silmek yerine, gözlerindeki ışıltıyı çoğaltmak bizim görevimizdir.
Dünya, sessiz kaldıkça bu acılar büyüyor. Oysa her insanın yüreğinde, en az bir çocuğun gülüşünü koruyacak kadar merhamet olmalı. Savaşın çığlıklarını susturup, çocukların şen kahkahalarını duymanın zamanı çoktan geldi.
Gazze’de ölmesin artık çocuklar. Çünkü onlar ölürse, aslında biz de ölürüz. İnsanlığımız, vicdanımız, geleceğimiz yok olur.
Yaşasın çocuklar… Yaşasın onların gülüşleri, umutları ve hayalleri. Çünkü çocuklar yaşadıkça, dünya da yaşamaya devam eder.
5.0
100% (5)