0
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
183
Okunma

Bu şiir, Mehmet Akif Tiryaki içtenliğiyle âdeta bir kısa film izletiyor. "Can Dostu", gerçek zamanlı bir sabahı, şiiri seven bir adamla yaşanmış sade ama çarpıcı bir karşılaşmayı büyük bir samimiyetle anlatıyor.
Denizin çırpınışını seyrederken sabah
Kuzguncuk’ta, saat altı buçukta
Geçerken selam verdiğim adam, elinde bira şişesi
Beni davet etti yanına:
"– Otur," dedi,
"İki laf edelim, yalnızlık Allah’a mahsustur."
Yanında oturan arkadaşı
bana yerini verdi:
"– Bunun annesi Kuzguncuk’ta çalışıyordu..."
Lafı, avukatı üzdü belli
Zira eskiden öğretmenmiş Kuzguncuk’ta onun annesi.
Arabasını uygun bir yere park eden
yalının bekçisine teşekkür etti
ve kapı önüne park ettiği için özür diledi.
Dişleri noksandı ve çakırkeyifti şişman adam
ama belliydi — anlıyordu hayattan.
İsmet Baba Lokantası’nın yanındaki iskeleye
büyük yolcu motoru yanaştı
yolcular motora bindi.
Dedi:
"– Sen belli, şiir seversin.
Hangi şairden okumamı dilersin?"
(– Bu arada bir biraya ne dersin?)
– Ben içki kullanmam.
(– O zaman sigara içersin?)
– Onu da kullanmıyorum.
(– İçen de ölecek, içmeyen de...)
Dedim ki:
"– Oku Nazım’dan, ruhum dinlensin."
"Tamam," dedi.
"Okurum, bensen bana bakma...
seyret denizi."
Nazım’dan şiir okudu:
bir fanila, bir de don istiyordu hanımından
"Hanımının adı Piraye," dedi.
Bir mahpusun hanımının nasıl olması gerektiğini
şiirin teması gibi anlattı.
Ölüm acısının nasıl da çabuk unutulacağını
ben denizi seyrederken
bir dörtlük daha okudu.
Bitti.
Yağmur çiseliyordu.
Motor iskeleden yolcularını alıp gitti.
Kuzguncuk’ta saat yedi otuzda
yağmuru dinmiş bir çarşamba sabahıydı.
Avukatla yarım saat çabuk geçti.
O bana:
"– İçen de ölecek, içmeyen de...
boynuna ipi geçiren çingeneye
zavallı demeyecekti." dedi.
Ayrılma zamanı geldi.
Kuzguncuk’ta kahvaltıya davetliydim arkadaşıma.
Vedalaştım bu samimi yeni arkadaşla.
Ayağa kalktı, ceketini birleştirdi, elimi sıktı.
Onu dinlediğim için teşekkür etti.
Takma dişlerini unutmuştu bir yerde
çok düşündü ama
nerede unuttuğunu bir türlü bilemedi.
Kuşlardan serçe ve güvercin
ayağının ta dibinden ekmek kırıntılarını yedi.
Benle konuşurken
bira şişesini elinde salladı durdu, hiç içmedi.
Belki de bu, onda vazgeçilmez bir özellikti.
Şiir bitti
Ben gittim
Avukatın birası bitmedi
Ve söyleyecekleri vardı daha — birilerine.
Kim bilir kimlere daha, nelerden bahsetti...