25
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2020
Okunma

Eski adıyla DEMRE , resmi adıyla bu gün Kale olarak adlandırılan Myra antik kentinin bulunduğu şirin sahil ilçemiz.Antalya’nın 140 km. güneybatısında yer alır.
Görülmeye değer tarihi eserler arasında M.Ö.V.yüzyıldan kalma görkemli kaya mezarları, Noel Baba ( Aziz Aya Nikola -Santa Claus )kilisesi ( M. S. 8. yüzyıl ) ve üç kilometre batısındaki Andriace antik liman(bu günkü Çayağzı Limanı) kentinden hareketle, teknelerle Batık Kent Kekova, Simena Antik kenti(Kaleköy), Üçağız köyüne (Theimiussa antik kenti) ulaşılır.
Büyük kesimi dağlık olan Likya (Güneş Ülkesi- Aydınlık ve Işık Ülkesi)bölgesindeki 21 antik kentin seçimlerde üç oy hakkı bulunan önemli bir antik çağ yerleşimidir MYRA.Bu dağlık alanda ,verimli üç alüvyonal ova vardır.Finike ve Turunçova(Alakır Vadisi-Alakır çayı- Finike), Demre ovası (Demre çayı-antik Myros ırmağı), Kınık Ovası (Eşençay-Xanthos vadisi) akarsularca şekillendirilmiştir.
Son derece verimli bereketli topraklarda seracılık çok yaygın olup ülkemizin tek başına % 60 lık sebze ihtiyacını Antalya bölgesi karşılamaktadır,yılın 310 günü güneş egemen bu topraklar Güneş Tanrısı Apollon’un ülkesidir.PORTAKAL VE LİMON BAHÇELERİ GENİŞ BİR ALANA YAYILMAKTADIR VE DALINDA ESKİSİ YENİSİNE KARIŞMAKTADIR.
Myra Taşı adıyla bilinen taşı inşaat sektöründe son yıllarda aranan bir taş olmuştur, yörede bir çok taş ocağı işletmesi vardır.
Bu topraklar ne yazık ki kanlı savaşlar nedeniyle çok acılı bir tarih yaşamış, sırasıyla M.Ö.6.yüzyıl ortalarında Pers kralı Harpagos, M.Ö.334 Makedonya Kralı Büyük İskender, M.S. 1.yüzyıl Roma işgali altında kalmıştır.Savaşlar sonucu tarih sahnesinden kaybolan Likyalıların yok oluşunu Türk Şiiri’nin abidevi dil ustası ’’YAŞAM ’’ ’’ GÖMÜT ’’ gibi ve daha bir çok sözcüğü öztürkçeye kazandıran MELİH CEVDET ANDAY kendi özgün felsefesi ile aşağıdaki DEFNE ORMANI adlı şiiriyle dile getirmiştir.
DEFNE ORMANI
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
İçin felsefe yapıyorlardı.çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı,çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara
Ve yıkıldı gitti Likya.
Felsefenin ekmeği yoktu,ekmeğin
Felsefesi.Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini,sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği
Ve yıkıldı gitti Likya
Hâlâ yeşil bir defne ormanı altında.
(KOLLARI BAĞLI ODYSSEUS-ADAM YAYINLARI-Ekim 1985 1. Baskı s.90 )
Yüzlerce limon, portakal ağacı
Yüz binlerce arı
Başımda çokluğun uğultusu
Milyonlarca çiçek
Burnumda bal kokusu...
Binlerce yıllık esriten tarih
Selam sana Anadolu;
Bereketine şükran
Dönüyor ay-yıldız yıldız başım
Türül türül çiçek dokusu...
Sende çiçek açtım
Soluyorum seni ilkyazla
Solacağım bir gün
Kayalarında mezar,başımda bir taş
Toprağında tarih olacağım...