0
Yorum
5
Beğeni
4,5
Puan
123
Okunma
Yıldızlar değil,
gökyüzünün kemikleri döküldü geceye.
Zaman, başıboş bir cenaze konvoyu gibi
aktı içimde —
yavaş, yönsüz, ölü.
Toplamadım hiçbirini,
toplanacak bir “ben” kalmamıştı.
Ellerim yoktu o an,
yalnızca unutuşun
kör kıvrımları vardı bileklerimde.
Bir sandal kurmadım —
bir boşluk kazdım göğsüme,
sessizliğin çivileriyle tutturdum kenarlarını,
ve suya değil,
bir tür sonsuzluğa bıraktım kendimi.
Ay...
bir göz değil,
çoktan kör olmuş bir hatıraydı gökyüzünde.
Işık değil,
çürümüş bir gülüş sızıyordu
çatlak yansısından.
Bekledim.
Sonsuzluk bile sıkıldı bekleyişimden.
Bir sessizlik büyüdü ciğerlerimde
ve her nefes,
biraz daha eksiltti beni.
Ama seni...
seni kaldıramadım.
Çünkü sen,
bir isim değildin artık —
kapanmayan bir boşluk,
bir varmış gibi duran yoktundun.
Ve seni bekleyemedim,
çünkü sen…
gelmeyecek olandı,
gelirse bile
her şeyi daha çok öldürecek olandı.
5.0
50% (1)
4.0
50% (1)