10
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
563
Okunma

"AŞKIN SEMASI"
Bu şiir, aşkın sadece bir his değil; bir hâl, bir yol ve bir dönüşüm olduğunu hatırlatıyor bize. "Aşkın Seması", kalbin en derin katmanlarında dönen, sessizce yalvaran, yanarak olgunlaşan bir gönlün semahıdır. Her mısra, hakikate açılan bir kapının eşiğinde süzülen bir derviş gibi; hem yere bağlı, hem göğe meyilli…
Bu metin, dünyevî sevdalardan sıyrılıp ilahî aşka yönelen bir yüreğin iç yolculuğudur. Şair, Mevlânâ’nın raksını, Yunus’un suskunluğunu, Hallâc’ın fedakârlığını birleştirircesine; aşkı bir secde, bakışı bir dua, vuslatı ise bir bekleyiş olarak işler.
Okuyana yalnızca kelimeler değil; bir hâl, bir sır ve bir çağrı sunuluyor:
Kalbinle oku… ve dön içindeki semaya.
Her adımda izini ararım ben,
Sır dolu bir nidayla yanarım ben.
Tenimde değil, özde dokunan
Bir bakışsın: özge bir kelâmsın sen.
Gönlüm bir virane, sensin mihrâbı,
Sensizlik gece, sen ise seher vaktî.
Bir isminle doluyor her nefesim,
Senle başlar kalpteki hakikat.
Ey kalbimi arş’a çeken derinlik,
Her harfinle yandım, buldum kimliğim.
Kevser gibi damladın gözlerime,
Bir damlada sonsuzluk gizlidir yüreğim.
Sesin dokunmasa da kulağıma,
Harflerin titreşir ruhumda hâlâ.
Zikrimde sen, fikrimde sen,
İçimde semâ eden sonsuz hecem.
Bir dokunuşunla sustu her feryat,
Küllendi geçmiş, silindi hicran.
Aşkınla yanmak ne güzel yangın,
Seninle yok olmak: ölümsüz aşkın.