1
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
124
Okunma
Doğarken gözlerimden, dökülen tüm yaşları.
Yine kendi elimle, silmek için doğdum ben.
Yüreklere hapsolan, şiir adlı kuşları.
Kafesleri kırarak, salmak için doğdum ben.
Sevdiğini menfaat için sevene inat.
Lafları ağızlarda, ezip gevene inat.
Ortalıktan kaybolan, yitik güvene inat.
Sözlerime hep sadık, kalmak için doğdum ben.
Ar edip müşkülünü, herkeslerden saklayan.
Söküğünü dikerek, kopuğunu ekleyen.
Pencere önlerinde, evlat yolu bekleyen.
Garibin kapısını, çalmak için doğdum ben.
Hak’kın ve hakikatin önünde, başı inik.
Tamahkarlıktan uzak, nefis ateşi sönük.
Hırsa gözü kapalı, dünyaya sırtı dönük.
Salih kullardan dua, almak için doğdum ben.
Dünya meşekkatleri, rüzgâr olup esse de.
Fırtınaya dönüşüp, biraz eğip yassa da.
Kara kış ayazıyla, üzerime bassa da.
Dalda kalıp göynümek, olmak için doğdum ben.
Duru bir göze gibi, berrak ve sakin akıp.
Alnıma Yaradan’ın, nişanesini takıp.
İnsan, hayvan, bitkiye, ibret gözüyle bakıp.
Karşılıksız sevgiyle, dolmak için doğdum ben.
Canım dışında kalan, hiç bir şey benim değil.
Daralan vadem benim, elbisem, yenim değil.
Üşüyen ruhum benim, bedenim, tenim değil.
Yollayan çağırınca, ölmek için doğdum ben.
(Onuncuköylü İsmail SIKICIKOĞLU)