Yıllardır dolaştık, hep diyar diyar,
Karşımızda duran, taştan bir duvar,
Gözümdeki yaşlar kan olup akar;
Sevdalar gurbette, dönerken kuşa,
Durmayın karşımda, durmayın boşa!

Düşünüp, durdukça, hüzün takındım,
Gönül nazarında, sana yakındım,
Gelenden, geçenden, her an sakındım.
Bir ömür çileyle, dertle başbaşa,
Sormayın halimi, sormayın boşa!

Dizlerimde derman, kalmadı sanki,
Rengim gül kırmızı, öyle bir an ki,
Bir sevda zehrini, içtim inan ki;
Ne çileler sinmiş, gencecik yaşa,
Görmeyin bunları, görmeyin boşa!

Issız bir dağ gibi, yalnız kalmışım,
Karlara uzanıp, düşe dalmışım;
Yıllardır çileyle, dertle dolmuşum.
İçimdeki yangın, vururken dışa,
Sarmayın yaramı, sarmayın boşa!

Kendimi kaybettim, kalmadı düzen,
Senden başka beni, olmadı üzen,
Her an mahmur mahmur, gönlümü süzen!
Şimdi baharlarım, dönerken kışa,
Vurmayın başıma, vurmayın boşa!

Yalnızlık çok zordur, gurbetler uzak,
Hayat kör bir kuyu, kurulmuş tuzak,
Ömür hızla geçti, sanki bir kızak;
Hüzünle girerken, ellinci yaşa?
Yormayın kalbimi, yormayın boşa!

Her şey zamanında, olursa güzel,
Sevda yüreklerde, kalırsa güzel,
Sevgiyle gönlümü, alırsa güzel;
Bir gün yazılırız, mermerden taşa,
Girmeyin günaha, girmeyin boşa!

...andelip...