3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1492
Okunma

Musiki ruhun gıdası, acizin derd-i ilacı
Dinlerken bestesini, erir giderim kaskatı
Güftesi duyulur içlerde, her dem zamanda
Nasip, kısmet, anlamak zor bu akışta.
Bir Asiye’m var, dili şerbetler döken Huri
Saçlar başak sarısı, gözlerse yakan mavi
Havaya yayılan kokusu, sanki bal böceği
Lakin varılmaz tadına, görmeden vecdini.
Fani dünyaya gelip, başıboş eylemişim
Bahtımın kapandığının yeni fark etmişim
Neden sanki önceden tanımamışım
İnsanoğlu bu, sonradan farkını varmışım.
Yıllardır sürüp giden bir kaybolma çabasıyım
Sevda kavgası veren Mecnun ile Ferhat’ım
Arar izini dururum, tozlu raflarda kaybolur
Haddimin safhasındaki çizgiye vurulurum
Kavga dövüş yazmaz ki gönül sayfasında
Düsturumuz sevmektir herkesi, merhamet burada
Bir ömür boyu yollarda didinip dururuz da
Ancak dizleri dövmektir satırlarda.
Sofralar açıktır, hem dem bütün insanlığa
İhtişam yıldızdır, kaldı ki sadece bana
Neden yapar ki senin aciz kuluna
Başı göğe mi erecek sürekli nazlanınca.
Kendisi hoş ve zarif, ne önemi var bende dervişim
Tut ki Yusuf olmuşum, yüz vermeyecekmişim
Derim ki her zaman çalış, dinle, ağla ve anla
Korkma sakın düşmekten, olsun başın dik, gözün kara.
Hasret denen gözyaşları akar birer birer gözlerinden
Neden incittiler ki seni anlayamadım sözlerinden
Ne çabuk geldi ayrılık acısı, imdat eyler Mevla
Tasalanma, yakındır gelişim Cennet kokan diyarına.
Murat AYDIN