2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
300
Okunma
Ben, ne mi yazdım? Kağıttan yolduğum mısralarıma
Hiçliğimi, hiçlerimi,
Zülmün hakim olduğu yerde, mazlum bir hiçtir.
Bana kalan koskocaman bir hiç ti
Onu yazdım
Ben ne mi yazdım?
Hiçlerin kimsesizler mezarlığına gömdüğüm anılara
Okuduğum fatihaları
Hayatın yelpazesinde, boğulmamak için çırpınan
Sefil bir yaşamın dordurulamaz
Kısır döngüsünü
Şehrin varuşlarında çöplükleri nimet sayan
Çalınmış bir çocukluğun ayak izlerini
Evine, eli boş dönen bir babanın
Kendi insanlığından duyduğu utancı
Dul bir kadının
Sonsuzluğa saplanmış bakışlarında
Hasretin, özlemin
Yangınlarını
Seven, sevilen, aşık ve maşukun bahtına çalınan
Sinsi mızrakların
Onulmaz darbelerini
Adı yosmaya çıkmış, sarhoş masalarına
Vazodaki çiçek gibi bırakılan bir annenin
Tutarsız çırpınışları
Çocukları için.
Kurtarılma umuduyla şirinlik yapıp
Yaptıkça daha çok batan
Bir dramı
Su ya varamadan vurulmuş, kanatları kırık
Bir kartalın göz yaşlarını
Beynimin saksılarında küflenmiş
çiçeklerimin çığlığını
Yazdım
Nereye mi yazdım
Havaya, su ya, boşluğa, gecenin karanlık yüzüne
Şiir kalelerinin burclarına
Okyanusların en kuytu derinliklerine
Okunmadan çöpe atılan buruşmuş sayfalara
Kırış kırış yüzümün çeperlerine
Şadırvanların kalbine
Minberlerin ayak dibine
Minarelerin sonsuza uzanan
Sırlı basamaklarına
Annelerinin göğsünden beslenen çocukların
Gòzlerinde kapanmamış
Perdelere yazdım
Yazdım, yazdım da
Sen
Okuyabildin mi?
Okuyamasın, çünķü sen yaşamadın
Çünkü sen görmedin
Görmedin
Bir annenin, çöp konteynırın kenarına çocuklarını oturtup
Çöpleri karıştırırken, nasıl da utandığını.
Adı, sokak çocuklarına çıkmış
Toplumdan dışlanmış, suça itilmiş
Horlanan, ayıplaan zavallıların
Kimbilir
Hangi kahpe duygunun kurbanı olduğunu
Bir it bile yavrusunu atmazken
Ayrı ayrı kişilere aşık olduğunu sanıp ayrılan
Aşktan nasipsizlerin
köprü altında kalan çocuklarının
Kışın ayazında nasıl sabahladığına
Şahit oldun mu.
Evde beslenen bir kedi kadar değer görmeyen
Sabah erken kapı dışarı edilip
Park kòşelerinde bastonuna ağlayan
Bir dedeyi gördünmü
Yanına oturup iki kelam ettin mi hiç
Dokundunmu göz yaşlarına
Bunlara yüz vermeyeceksin
İkide bir kulağını çekeceksin
Yüz verdin mi üste çıkarlar
Ve işini başına yıkarlar, diyen
Bir dilenci gördüğünde, tiskintiyle bakan
Sadaka dan habersiz
üstten üstten bakan bir patronun
Ve
İnsanlıktan yere çakılmış
Şımarık bir oğlunun
Eli altında amele oldun mu hiç
İlkesiz, gayesiz, tasavvursuz, kaygısız, sarhoş
Bohem hayatın çılgınlıklarında,
Görünürde mutlu, gerçekte sefil
Yitip giden hayatları
Gözledinmi hiç.
Hiçliğin karanlığında kaybolan hiçlikler
Onca hayatlar
El atılmayan, dokunulmayan, görülmeyen
Kayıp, yitik, varlığımız
Bir mona lisa tablosu kadar konuşulmayan
Yarı deli
Bir van gogh portresi kadar ederi olmayan
Kanlı canlı bir tablo
Bakıp görmediğimiz, sırıtıp geçtiğimiz,
Dudak böktüğümüz
Sıcacık bir gülümsemeyi bile esirgediğimiz
Kahrolası, kendi gerçeğimiz.
Daha ne
Ben ne mi yazdım?
Cahit zarifoğlu nun, kırıldıkça muhkemleşen
İç kırgınlıklarını
Sezai karkoçun mona sını
Mevlâna idrisin sükütunda açan çiçekleri
Yazdım
Kendimce, şiirimsi mısralarımda
Ben, ne mi yazdım?
Kağıttan yolduğum mısralarıma
Hiçliğimi, hiçlerimi yazdım.
Çünķü onca hiç varken,
Ben de nefes alan bir hiçim
5.0
100% (8)