13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1872
Okunma
...yine soğuk mu çöktü kente
ayazlara mı çarpıldı yanmaların
derin sularında alevlerin
sokaklarında mavi gözlü çocukların
el ovuşturmalarında ekmeksiz mi kaldı
renk renk lalelerin mi dondu
neden yüzündeki tebessümler karardı
yapma be koca şehir, sen de
benim gibi baht-ı karalara mı büründün
yasın bitsin, ayaga kalk!
hatırladın mı
mart ay’ında kucaklaşmıştım seninle
sana hasret yüklü yıllarım erimişti
ayak uçlarına kapanmıştım şaşkınca
bilmiyorum, o heyecanla ağladığımı
ellerim ellerindeydi
ayasofyan sarmalarken beni
sultanahmet’inden yükselen ezan sesinde
gözlerim tarihinin şanına gömüldü...
lakin koca şehir, İstanbul
gül kokularında laleler açarken
boğazın gülücüklerinde yelken açtım
kız kulesinden el sallarken bir dilbere
kayıklarında kürekler çekesim geldi
içim gitti
mavi sularında saçları savrulan yare
gözlerim, gözlerinde üfelendi
sana yangınlığım
onuda aldı yüreğimin derinliklerine
sen gibi...
ben seni boğulmuşluklarda değil de
bilek bükülmezliğinde
yağız atların kişnemelerinde
fatih’in gururlu bakışlarında
görmek isterim, bahtına küsmüş şehir
sen ne bakarsın benim yorgunluğuma
çakallarla baş edemediğime
ya sen öyle misin be ecdat yadigarı koca şehir
ırmaklarından irinler akmasın
kurtların çakallara peşkeş çekilmesin
yürüyelim sokaklarında başımız dik
kavgalarımın şehri
sevdalarına sarılıp mutlu olduğum İSTANBUL!..