2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
454
Okunma
Kızılırmak sallanır bir gelin gibi
Sonra sarılıp uyur düşlerime
Ayaza çekmiş kış gibi üşütür bedenimi
Erimek isterimde bırakmaz beni soğuk...
Kaşlarını çatmış virane bir bina görürüm
Ağlamaklı çatısı düşecek gibi durur
Elleri ile tutmak ister ama nafile
Ha düştü ha düşecek dizlerinin önüne
Sonra bırakır kendini yerlere
Soluğu tükenmiş bir baca gibi öksürür
İslenmiştir üstü başı ama kimin umurunda…
Heyhat diye seslenir bir anda kapı gıcırtısı
Kulakları tarumar edercesine incecik
Ve dahi bir o kadarda kaskatı bir tokmak...
Önünden geçen hayvanlar oynaşırlar
İnsanlar gibi konuşur hal hatır sorarlar
Havayı koklarlar ve verirler ılık nefesi göğe
Arkalarında kımıldar kuyrukları sağlı sollu...
Belki bedenimi kaplayan korku yüzleşirim
Belki karşılıklı dövüşür belkide pes ederiz
Ağlaşırız masanın etrafında karanlık gece ile
Ve söveriz belkide şeytanın yazdığı kaleme
Doğmamıza mı yoksa ölmemize mi yanalım
Yahut türküler mi söyleyelim her şeye inat
Yoksa sabırla yoğrulup girelim mi can ateşine
Hezeyanlar dökülür dişlerimin arasından
Ne dediğimi bilmeden kerpiç gibi kelimeler
Birbiri ile bağlantısız nihayetsiz cümleler
Bırakın beni bırakın beni bana
Şöyle bakayım göz kırpan yıldızlara
Oturayım umarsızca bulutların tahtında
Sonra hülyalara dalayım sarı kızın kucağında
Yalnızlığa terkedin sevgilinin salıncağında
Bırakın beni bırakın buralarda
Bırakın beni gidin yalnızlar sokağında
5.0
100% (4)