Sevgili Sultan Sarayım 2 BİRAZCANA
BİRAZCANA
Bir kere kente girdim Kır kalemi kır artık Ne yazık ölümü gördün Kimseyi almadın ve yaktın anılarını Çokça kirlenmişti hani anlatmıştın Hani hiç durmayacakmış gibi akıyordu hani Boğazdan et ve kan parçacıkları halinde Karşı koydun köpek oldun set kırdın Yazı oldun belleğimde anılara karıştın Anlam oldun kapalı çarşıda tam karşıda Kayıplara karıştın Ne var ki üstümüze alınacak hurma yastık ve benzeri Hem biri var ki biri/ işleri karıştıran işleri ’Çağırsak gelmeyen git desek gitmeyen’ Döndün ellerin böğründeydi Belki de çok acıkmıştın Kana bulanmıştı ellerin yazık ’Aziz olun’ demiştin ekmek gibi su gibi toprak gibi Aziz olun çocuklarım Bin yılı bir çırpıda yaktın Bir ineği bir bohçaya sarıp sarmalayıp Şapkaları ısmarladın Hele o uzun hörgüçlüyü görmüştün Ne de benziyorlardı fotoğraflardaki adama İçimize bir kurt düşmüş ve ölmüştü Hele o ne düşüştü Değişmiştim ben sen de değişmiştin Nasıl olmuş ta bana öyle görünmüştün Kahkahaları koyuvermiştik O yaşlı o iğrenç sırıtkan o iri sırtlan Yapışmıştı yakama bir türlü inmiyordu Oysa ölümü göze almıştık çoktaaan Oysa dün gibi geçip gitmişti ardımızdan Tanrım ne karışık tohumlar ekmesek olmaz mı Yeşil gözler ak serçeler zümrüt sözler Danslar ince ve kıvrak sazlar Sisler bulutlu zamanlar ve yıldızlar Musa çizgisinde ve günah olmasın diye Ayırarak bu güne dek işlediklerimizi -Ama şeytan ne denli karıştırıyorsun işleri- Birbirimize tanık olduğumuz günden beri Görüp göreceğimiz bir kaç yalandan başka Ne var ki üstümüze alınacak burada İçimize çat bir kapı burada İşte en aziz bakışların beklediği akşam saati Yeşil ırmak saati su saati ay saati Ahmet Kemal ________________________________________ |