3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
343
Okunma

AĞIT
Taş duvarı nemli yıllar çürüttü
Onaramaz yaraları el babam
Hasret ki her sevincimde o tüttü
Al yanına, al koynuna, al babam
Ağlamışım şu resmine bakarak
Kırk yıllık şu çileyi de katarak
Özlemleri yüreğimde tutarak
Yol uzuyor, yol bitmiyor, yol babam
Günden güne anam kalır takatsiz
Bazen eser çekip köye gideriz
Gül olmazmış deseler de dikensiz
Gül açmıyor, gül kokmuyor, gül babam
Çocukların selam vermez birine
İtler bile basmaz onun izine
Anayı da sallar artık şeyine
Hâl çıkmazdır, hâl kötüdür, hâl babam
Bayramlarda zorla gelip başına
Fatihalar okur mermer taşına
Bizler için ne geldiyse başına
El biliyor, el söylüyor, el babam
Büyüttüğün meyvelerin kurudu
Bahçeleri diken sardı kudurdu
Nezir Usta viran oldu gör yurdu
Yel savurur, yel dağıtır, yel babam
Kurtkayası bahçe oldu yıktılar
Tarla için ormanları yaktılar
Yolu kesip yeni sınır çaktılar
Tel ördüler, tel gerdiler, tel babam
Mevsimler de şaşırıyor yolunu
Bilen vardır yarattığı kulunu
Hayat ne ki işte yuttu oğlunu
Sel bulanık, sel dağınık, sel babam
U.Ü.
5.0
100% (7)