Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
kutbo
kutbo

AŞK NEDİR.?

Yorum

AŞK NEDİR.?

17

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2360

Okunma

AŞK NEDİR.?




Aşk
Bence bir oyun.

Zamanlı-zamansız roller değişir
Başlarız içten-içe oynamaya.

Dürtükçe şehvani şeytan
Koşarız
Başka çiçek koklamaya.

Bilmeyiz
Ki
Mekan ayını mekan

Yalnız
Kokular değişir.




kutbo
(Adana.04.06.2008)

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Aşk nedir.? Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Aşk nedir.? şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AŞK NEDİR.? şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
kutbo
kutbo, @kutbo
25.7.2008 01:11:19
Tüm yorumlar için sonsuz teşekkürler.
.............
Şiirimi,"anket şiir" niteliğiyle yazı bölümüne alıyorum.
Dileyen arkadaşlar" Aşk" konusundaki fikirlerini,orada beyan edebilirler..
....
AŞK bir oyun mu zamanımızda..değilml..?

kutbo tarafından 7/25/2008 1:12:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
ASMEROZ-62(Gülşen Polat)
ASMEROZ-62(Gülşen Polat), @asmeroz-62-gulsenpolat-
24.7.2008 22:06:34
Aşk
Bence bir oyun.

Zamanlı-zamansız roller değişir
Başlarız içten-içe oynamaya.

Dürtükçe şehvani şeytan
Koşarız
Başka çiçek koklamaya.

Bilmeyiz
Ki
Mekan ayını mekan

Yalnız
Kokular değişir.
************************************************************
Aşkın tarifi imkansız, bazen acıtan bazende mutluluktan uçuran bir bir duygu, itiraz etmek olmaz üstad yüreğinize sağlık, sayglar ve sevgiler şair dosta..

UMUT ve DOSTCA
hüzünlüşarkım
hüzünlüşarkım, @huzunlusarkim
24.7.2008 17:30:12
Aşk böyle bir şey mi ??...
Gelip, geçici heves mi ??
Aşk sevgiye dönüşmez mi ?
Bir insana bir Aşk yetmez mi ?
......................................

En güzel aşk İlahi aşktı oysa,
Karşılığı her daim var,
Tükenmez sevgiye dönüşen
Ağlatmayan, terk etmeyen
İlahi aşk, ne kör ne sağır.....

Yorumunuz güzeldi..Şiriniz de öyle ..Coşan yüreğinize sağlık..Teşekkürler...
dilci
dilci, @dilci
24.7.2008 11:06:32
Ey aşk!Oynadığım en güzel oyunssun! Bir de oyun bozanlar olmasa!
Bilgece tülay bilgin
Bilgece tülay bilgin, @bilgecetulaybilgin
24.7.2008 09:55:48
Aşk aşk kainatın merhametidir !

Aşksız hiçbir şey var olmaz

ALEMİ SENİN İÇİN SENİ KENDİM İÇİN YARATTIM DİYOR RABBİM...RASULU ENBİYAYA

mükemmel çalışma ve emeğe sonsuz saygım
Şaban Aktaş (Homerotik)
Şaban Aktaş (Homerotik), @saban-aktas-homerotik
24.7.2008 05:57:48
GAMZELİ GÜL DESTANI


Hiç yüzünü döndürüp de gökyüzüne baktın mı sen
Acılardan merdivende yıldızlara çıktın mı sen
Güneş olup da sevgiyle, yıldızları yaktın mı sen;
Nasıl açarsa çiçekler, biri geç diğeri erken
Yıldızlar var içimde doğum sancıları çeken !


Güneş sarıp da koynuna, götürürken gündüzünü
Çekerdin gözlerime gözlerinden gökyüzünü
Ceylanlarım yaralı, çöl kuşları duacı
Dönüşünü beklerken, ufukları tutardı kanlı acı ...


Yüreğimin kirkitiyle damarlarımda yürürken (*)
Sendin yaşamı yıldız yıldız içime diken
Dev bir kaktüs ağacı mavileri yutardı...


Ne ayağımda pabuç, ne yüreğimde eldiven
Bırak örtünmeyi; çırılçıplak gel ! diyen
Neydi bu acılı merdiven;
Yıldızlara çıkar her akşam, gecenin lâmbalarını yakardı ...


Sahralarda yürüyen kumullarla, seraplı yangınlara tutsak
Hüzünlü bulutlarla kuruyan dallara umutsak;
Bendim uçsuz bucaksız, kapı kapı gezen
Ezilen yüreğimin eşiğiydi, gezinen sevgi ateşiydi
Özümdü ateş olup yanan, yangınına dayanan ...


Işıl ışıl tonlarla,kamyonlarca yalnızlığı umutla dolduran yıldız
Sevenleri ayakta tutardı, umarsız gecelerde; acımasız...



-II-


Zalim bir avcı bölerdi uykuyu
Yuvasında kuşların vurulurdu tatlı düşleri
Göçerdi kaçabilen, sevgileri yasaksız uzak diyarlara
Yuvanın ateşi söner, ayrılığınki yüreklere inerdi
Yiterdi yavruları eşinden ayrı...


Duyar mı hiç avcının umuru
Kanadı kırık her kuşu, tam isabet vuruşu, yükselen gururuydu
Sırtındaki çantayı, filesini doldurdu mu
Bağlayıp asardı ayaklarından kemerine, zalim vurdukça vururdu...


Yanar yanar kor mu olur, küllenir de kör mü olur
Gideni sevgi mi döndürür, ateşi ateş mi söndürür
Milyon ağızlı krater, yaşın yaşın akar gider
Gözleri katmer katmer, lâv lâv olur yakar gider
Gözleri açık her kuşun; kanadında saçma, yüreğinde kurşun ...



-III-


Koparken dünyamız güneşten
İçimize de düştü o ateşten
Saçlarını dolayıp boynuma, sürürken kemendinde
Sendin bağrımı deşen
Sendin günden güne yüreğimde güneşleşen ...


Umutları haşlarken, yeni güne başlarken,
Anladım seni sevince, bir yıldızdı güneş de
Güneşti sevginin özü;
Karanlığı sevmez, gözüne uyku girmezdi
Ayrılığa gelemez, yüreği kanar
Ağarmadan şafağı hançeriyle yarardı
Ayrı düşen parçasını ufuklardan sorardı...


Sularda bulur kendini ışıl ışıl
Gündüzü başka, geceyi aşka sarar
Ayrılmadan gökyüzüne sevgisini eker;
Yokluğunda geceye bekçilerini dikerdi
...
Seher yeliyle, haydi kalkın uykudan
Doldu süresi umut yemenin
Şimdi çalışıp üretmenin, sevgiler türetmenin sırası derdi;
Toplayıp sofrasını dürer,
Çekilmeyeni sofradan tırpan ateşiyle biçerdi...


-IV-


Böyle doğdu bilki
Yanağında güneş tutan yıldızların en ilki
Çoban kırlara saldı koyunları kuzuları
Çoban Yıldızı aldı sevdaları sızıları
Yeryüzünde ölümsüz, yıldızlardan gayrı ne kaldı ?



Döner devran kayarız, yıldızlara merdiven dayarız;
...
Bir avuç güneş için dövüşen sevdalı yürek
Uğruna gün gelecek,
Yıldızlar da tek tek şehitler verecek;
Böyle değilse gönülsüz ayrılıklar,
Bir yıldız daha düşsün gökten ne çıkar?


-V-


Bencileyin çekmeyenler, bu sevdanın acısını
Bilemezler gülüm; dikenini, sancısını
Uçarken ben alev alev, başımı alıp göklere
Gelemezler benimle gömüldüğüm yerlere
...
Başını göklere hiç çevirmedin mi sen
Kayarken bir yıldız hiç görmedin mi sen
Sakın korkma;at korkuyu yüreğinden
Yıldızların da gözü vardır, düşerken de tutar elinden!



-VI-


Varsa bildiğin başkaca güneşler; söyle sevdiğim
Birdir bildiğim
Gözümle gördüğüm, çemberinde döndüğüm; ya sevgi ya ölüm
Sevginle pervaneyim, ekseninde merdaneyim
Boş inan gerisi; Kuyruklu Yıldız hikayesi
...
Gerçekte yeldeğirmeni, yel eserse dümeni
Dön artık rüzgâr gülüm; haydi, boşuna mı dönüyor dünya
Kokla beni, kokla doyasıya
Alıp gitmeden ölüm,kokla be ,kokla gülüm
Gerçek burda aklımı erdiği; belki ermediği
Ne acılı kederli, ne Güneş’ ler vardır daha
Daha yakıcı daha güzel, görkemine biçilmez paha
Elma armut ayva,şeftali kayısı kiraz
Ne varsa bağlarda;yazın biraz, güzün biraz
Hepsini koyar da filesine; bildiğim güneş yıldız kalır elinde...



-VII-


Ay Güzeli Sevda Seli;
Çekmeden seni beni daha büyük Güneş’ler
Sıkı tut ellerini, sıkı tut ellerimi, soğumadan sıcak düşler
Her telden bir senfoni; tüm yıldızlar davetli
Bir beyaz gül göklerde, Dolunay’dır çepeçevre
...
’Bu gün ayın On dördü; kız saçını kim ördü ?
Ördüyse yârim ördü, gördüyse kim gördü ? ’


Kova Burcu Koç Burcu bakışıyor göz göze
Sevgileri burcu burcu, oturuyorlar diz dize
El ele Güneş’le Dolunay;gülü gülle kesiyor (?)
Ateş gülü Ay gelin, sevgiden fırtınalar esiyor...


Yıldızlar falında bakılmış bakısı;
Güneş yörüngesinde görmüşler dünyayı
Gerdanına ** dolamış sevmek için gökte ayı
Çoktan yakılmış ellerinin yakısı
Yüzünde gelin hüznü, saçlarında kına kokusu ...



-VIII-


Dost akraba herkese Güneş’ten davetiye
Kuzey Yıldızı nikâh memuru, soruyor
Ya evet , ya hayır
Evet ! diyor evrenin kulu
Sevgi dolduruyor içindeki boşluğu
Düşüyor gönüllere yıldızların sarhoşluğu ...
...
Çoban Yıldızı üflerken kavalını
Ezeli ve ebedi sevgilerin en güzelini dillendirip
Şenlendiriyor evreni bir mutluluk şarkısı
Gülümseyen Dolunay’ın boynuna asılıyor
Koskocaman Güneş halkası - O - en eski düğün takısı
İşte aşk; Güneş’in Ay’la tutulması ...
...
Kabul edilince yüz görümlüğü
Konduruyor öpücüğünü Güneş; açıyor Ay yüzünü yavaşça ...
...
Sırayla tüm yıldızlar takı töreninde
Samanyolu’ndan bir vâls
Dönüp duruyorlar hâlâ evrende
Bitmeyen aşk; sonsuza kadar ilk dans !



-IX-


O gün bu gün yılda On iki Bal/ayı
Kimse indiremedi gökten yere Güneş’i Ay’ı
Ne zaman bir yıldız kaysa gökten
Bir âşık iner yeryüzüne
Bin sevda uçuşur yürekten
Bakma gülün küle döndüğüne; yıldızlar da etten ve kemikten !
...
Dilek tut; bir yıldızın kaydığını görünce
Unutma bir gün ben ölünce !


-X-


Seninle geçtim Konya’yı
Gezdim bütün dünyayı
Gül yüzüne bakarken
Aldım aşkınla Güneşi’nden payı
Güzel Atlar Ülkesi’nde sevdim Dolunayı
Oradadır Ay Güzeli, oradadır Erciyes, Hasan Dağı
Ateş sardı yüreğimi; sevmiyorum uyumayı
Yüreğim volkan, orada Sevda Seli Kızılırmak
Kamçılarken Güneş, Ay yüzüne doludizgin duyguları
Sevgiler sürmekte düşler ötesine...
...
Düşler ersin muradına, biz çıkalım kerevetine
Çıkamazsak bahtına, sevenler otursun tahtıma
...
Yalnız sana aldandım,
Boşverdim parasına puluna servetine
Yalnızca seninle oyalandım;sana yandım, hasretine !



-XI-


Ey göklerde Dolunay; yüreğimde izdüşüm
Yalnız kendini değil, hele beni bir düşün
Güneş olur yakarım kendimi
Yüzüne gözüne bakarım; tutamam ellerini
Dokunsam sana; yıldızlar vuran vurana
Kopar kıyâmetler kıran kırana
Gel, sen Güneş ol da dayan buna;
...
Al beni kucağına
Ateşinden ateşler sun ocağıma
Aşkınla tutuşsun evren; seninle benimle kurulsun yeniden ...


-XII-


Oynama çocuk benimle
Yürek basket topu değil
Geçip geçip çemberinden
Yine düşüyorum ellerine
Bir daha dünyaya gelirsem
Yıldızlar top, dünya sepet
Seviyorum seni delicesine;
işte EVET,
Koparsa kopsun kızılca kıyâmet !



Şaban AKTAŞ
14.02.1997 / VALENTİN



Dünya Sevgililer Günü nedeniyle
Dünyanın en tomurcuk gülüne ...
Aşk budur işte;
Bakmayın ağlyıp da güldüğüme
Ağlamayıp gülmediğime !
...............................................................
O kadar kolay aşk yok asla! Olamaz !
SAYGILARIMLA KUTBO.
KIRLANGIÇ_1
KIRLANGIÇ_1, @kirlangic-1
23.7.2008 21:59:07
bazen kokular bile aynı olabiliyor:))) kısacası tamamen doğru ne diyebilirizki.saygılarımla
FIRTINADAN ARTA KALAN
FIRTINADAN ARTA KALAN, @firtinadanartakalan
23.7.2008 18:39:53
aşka dair herşeyin söylenmesine sebeb olan şiirine..
körebenin yorumunun özetidir şiir
yüreğine sağlık değerli dost
saygılarımla
çitos
çitos, @citos
23.7.2008 14:33:29
AŞK VE ŞİİR

Aşk, güzele giden yolda çekilen bir çileyse eğer ve aşkın amacı mutlak güzelliği bulmaksa, bu durumda aşkın şiirle çok ilgisi var. Çünkü şiirin konusu güzel ve güzelliktir. Birinin konusu, diğerinin amacını oluşturur.

Aşkın şiir gibi pek çok tanıma yapılabilir. Hatta insanlar sayısınca şiirin ve aşkın tanımlarını yapmak mümkündür. Bu yönüyle de benzer iki kavramdır aşk ve şiir.

Aşk ve şiir insanoğlunu vazgeçilmez iki tutkusudur. İnsanlar ne aşksız ne de şiirsiz yaşayabilir. Tarihin bilinen ilk çağlarından beri aşk vardır ve onu aktaran şiir olmuştur. Bir bakıma şiir zarf, aşk da bu zarfın içinde bulunan mazruftur. Güntekin Emre’nin dediği gibi ‘ Aşk en çok şiiri seviyor, dizelerde yuvarlanıyor kalplerden sonra.’

‘AŞK İMİŞ HER NE VAR ÂLEMDE’

Aşkın büyük ustası Fuzûlî böyle diyor. Çünkü o bir ‘rind-i şeyda’, yani çılgın âşıktır. Her şey aşk için, aşk sayesinde vardır. Evrenin oluşumu bile bu aşkladır.

Peki, aşk nedir, sevda nedir?

Nasıl ki şiirin tanımı yapılamıyorsa veya herkes kendine göre bir tanım yapıyorsa, aşk için de durum böyle; çünkü herkes aşkı yaşadığı kadarıyla tanıyor. Tadılan aşkın niteliği, aşkın ulvîsi-süflîsi, hakikisi-mecazisi, beşerisi-ilahisi, kişiye aşkı tanımlama yetkisi veriyor.

İbn hazm (993–1064), ‘Aşkın çeşitli şekilleri, tanımı yapılmayacak kadar inceliklerle doludur. Onlar ancak âşık olunca anlaşılabilir.’ Dedikten sonra, ‘Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir.’ diyerek sözlerini sürdürür ve şöyle devam eder: Aşk, bizzat ruhsal bir gönül hoşluğu ve canların birbiriyle kaynaşıp erimesidir.

Yunus Emre, ilahi aşkın sahrasında susuz kalan bağrı yanıklardan biridir. Ona göre aşkı konuk almayan ‘ gönül, mesel-i taşa benzer.’

Eşrefoğlu Rumî, aşkı uğruna cihanı hiçe satan bir gönül eridir. Şair elindeki şekeri başkasına ikram edip, kendisi ağuyu yutmaya talip biridir. Aşkı şöyle tanımlar:

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk
Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat
Vücûdu fani etmektir adı aşk

Hayalî Bey, aşkı bir nimet olarak tanımlar. Ona göre aşk ile şevk kardeştir ve birlikte aynı gönüle yerleşirler:

Aşk bir şem-i ilahîdir benem pervânesi
Şevk bir zincirdir gönlüm onun dîvânesi

Muhibbî, Sultan Süleyman’ın mahlasıdır. Bir hükümdar edasıyla aşka bakar. Aşk derken ‘mülk, yağma’ der. Aşkın sultan, kul dinlemediğini herkesi kendine kul ettiğini itiraf eder:

Aşk mıdır cân ü dil mülkünü yağma eden
Aşk mıdır sînemin içre gelip câ eyleyen
Aşk mıdır boynuma takıp belâ zincîrini
Gezdirip Mecnunleyin âlemde rüsvâ eyleyen


Kılıcıyla yeri göğü titreten Yavuz Sultan Selim, tutsak bir şair olarak çaresizliğini şöyle ifade eder:

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek

Sedat Umran aşkı bir şiirinde duyguların gürül gürül akması olarak tanımlarken başka bir şiirinde bir hazineyi hesapsızca savurmak olarak değerlendirir. Ayrıca aşkı şöyle tanımlar:

Bilenir gözlerinde bakışlarım
Uçuşur kıvılcımlar: Bu aşktır…

Ümit Yaşar Oğuzcan, aşk ve ölüm şairi olarak bilinir. Tüm şiirleri lirizm yüklüdür ve bir şiirinde şöyle der:

Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi
Aşktı o! Beni durup durup yenileyen
Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi
Oydu, doludizgin gidişime dur diyen

Ahmet Ada, aşkı yaşanmış bir deneyim olarak görür ve şöyle der: ‘ Aşk, herkesin bambaşka biçimde yaşadığı, birbirine benzemez bir deneyim dilidir.’

Abdurrahim Karakoç için aşk denince ‘ötesini aramamak’ gerekir. Çünkü tarife sığdıramıyor aşkı.

Cumali Ünaldı, bir zaman tünelinde yola çıkarak yüzyıllar ötesine gidip aşka dokunur ve şöyle der:

Aşk bir kokudur
Bir yürek tıpırtısı
Kırılmış bir Kızılderili
Ezilmiş zencidir mesela
Ki aşk
Kendi bedenini aşmaktır ömrün

Vahap Akbaş, aşkı hayatın bir bütün olarak bizzat kendisiyle tanımlar. Ona göre aşk hayatla eşdeğerdir.

Hayatı aşka böl, hayat çoğalır;
Hayatı aşkla çarp; zaman zor alır;
Bütün hayatları topla, aşk eder;
Hayattan aşk çıkarsa, elde ne kalır


AŞK SÜREKLİ MİDİR?

Aşkın sürekliliği konusunda iki görüş vardır:
Biri, aşkın sürekli, daima olduğu noktada odaklanıyor. Eski Yunan filozoflarından Eflatun (Platon), şöyle tanımlar aşkı: ‘Aşk, doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir.’ Derken idealist bir aşk anlayışının temelini atmıştır. Sonradan ‘platonik aşk’ olarak nitelenen bu anlayış, hayal gücünün ürünüdür. İdeal bir aşk ve tutkuyu ifade etmek için kullanılmıştır. İslam dünyasında da kendisine müntesipler bulmuştur.

Şiirimizde aşkın sürekliliği bağlamında pek çok örnek vardır. Özellikle tasavvuf şiirimiz, bu bakımdan zengindir. Örneğin Adile Sultan bir gazelinde aşkın daimiliğini şöyle tanımlar:

Aşktır dü-âlem içre cânı yâra vasl eden
Aşktır dâim olan hem mahrem-i esrâr-ı cân

Aşkın sürekliliği konusunda diğer görüş de aşkın bir sonu olduğu yönündedir. Tıpkı denize akan bir ırmak gibidir aşk. Onun için vuslat, onun için gerdek, denize ulaştığı an ve yerdir. Ondan sonrası yokluk ve hiçliktir.

Mutasavvıf şairlerin, kimi dîvân şairlerinin vuslatı istememesi bundan olsa gerek. Vuslatın sevgiliye kavuşmanın aşkı tükettiğine inanılır. Cevdet Karal şiir aynasında aşka şöyle ömür biçer:

Aşklar ki birer ürpertidirler
Bir göle düşen yapraklar gibi sessiz
Ve zakkumlu bahçeler gibi çaresiz
Başlar ve biterler

MUTLU AŞK VAR MIDIR?

Fransız şair Aragon, bir şiirinde sık sık yinelediği dizede ‘mutlu aşk yoktur’ der. Aynı başlıklı şiirinde ayrıca vatan aşkıyla sevgilisine duyduğu aşkı bir tutar ve şöyle der:
Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da

Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmesin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da

Bizim şiirimizde genellikle mutlu aşk yoktur. Ünlü halk hikâyelerimize baktığımızda bunun çok örneğini görürüz. Leyle ile Mecnûn, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Mem û Zin, Ferhat ile Şirin gibi daha çok örnek var.


Âşıklar, hep mutluluğu yakalamak için koşmuş, koşturmuş uğraşmış, didinmiş ama bir türlü mutluluğu yakalayamamış. Yakalayanlar için zaten öykü orda bitmiştir; çünkü aşk mutlulukla noktalandığında albenisini yitirir.

Genelde ölüm mutlu aşka varmaya engeldir. Trajik son hem âşıklar hem de aşkları için söz konusudur. Enis Batur, insan yaşam akışını aşkın ve ölümün belirlediğini savunur ve şöyle der: ‘Aşka bakışın temel yasası olarak kalmıştır bu, bir araya gelindiğinde aşk ölmeye başlayacaktır… Onlar ermiş muradına ve böylece o noktada hikâye biter.

AŞK BİR HASTALIK MIDIR?

Eskiden, aşk bir hastalık olarak görülmüştür. Peki, tedavisi neydi bu amansız hastalığın? Önerilen çözüm şudur, âşık maşuğa kavuşmalı. Ancak bu şekilde hastalık bitebilir ve vuslat yani kavuşma gerçekleşmezse yeni bir aşk macerası yaşaması önerilirmiş aşığa. Ya da uzun bir yolculuğa çıkması belki aşk hastalığını tedavi şansı yakalayabilirmiş. Enis Batur, konuya şöyle bir açılım getirir: ‘Sağlık sınırını aşmış sevgi türüne aşk diyorum. Karşılıklı duygular dengesi bozulmuş, zihnin ve gövdenin elektrik yükü artmış, izan çerçevesi dağılmış, şiddet tırmanmaya koyulmuştur. Aşk kişiye var oluşunun uçlarını anımsatır ve ölüm güdüsünü devreye sokar.’ Bu yüzden ve âşıkların çoğu intihar eder. İntihar sebebi de onun başka bir noktaya bakmadığıdır. Bu durumda kullandığımız bir deyim ortaya çıkar:
‘Aşkın gözü kördür.’ müdür acaba?

Özdemir Asaf, aşkın insanı ısıtan, üşüten, ağlatan, güldüren… Hem bir hastalık hem de bir sağlık olarak görür. Bu durumu Cahit Sıtkı bir şiirinde şöyle vurgular:

De ki:- Aşktır şâdeden gönülleri;
Perişan, berbat eden gönülleri.
Aşk söyletir en yanık türküleri
Ay buluta girdiği gecede

AŞK BİR DERT Mİ YOKSA DERDE İLAÇ MI?

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helâkim zehr-i dermânındadır

Fuzûlî‘nin beyitiyle hangimiz gençlik yıllarımızda çarpılmadık. Şair yaşadığı dert ve acıdan kurtulmak istemiyor ve dahası tabibin vereceği dermanı şair, öldürücü bir zehir olarak kabul ediyor.

Aşkı tadanlar, aşkın zevkine ve bağımlılık kazandıran tadına varanlar anlaşılan, bir daha ondan kopmak istemiyor. Fuzûlî döne döne aynı temayı şiirinde yine işler:

Aşk derdinin devâsı kâbîl-i dermân değil
Terk-i cân derler bu derdin mu’teber dermânına

Öyle bir duruma gelmiş ki şiirinde Allah’a dua eder ve bu dertten uzaklaşmamayı niyaz eder:

Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl aşînâ beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni

güzel bi şiir yüreğine sağlık ve yorumda çok güzel olmuş körebe.
KÖREBE
KÖREBE, @korebe
23.7.2008 13:29:45
SAHİ NEDİR AŞK

AŞK VE ŞİİR

Aşk, güzele giden yolda çekilen bir çileyse eğer ve aşkın amacı mutlak güzelliği bulmaksa, bu durumda aşkın şiirle çok ilgisi var. Çünkü şiirin konusu güzel ve güzelliktir. Birinin konusu, diğerinin amacını oluşturur.

Aşkın şiir gibi pek çok tanıma yapılabilir. Hatta insanlar sayısınca şiirin ve aşkın tanımlarını yapmak mümkündür. Bu yönüyle de benzer iki kavramdır aşk ve şiir.

Aşk ve şiir insanoğlunu vazgeçilmez iki tutkusudur. İnsanlar ne aşksız ne de şiirsiz yaşayabilir. Tarihin bilinen ilk çağlarından beri aşk vardır ve onu aktaran şiir olmuştur. Bir bakıma şiir zarf, aşk da bu zarfın içinde bulunan mazruftur. Güntekin Emre’nin dediği gibi ‘ Aşk en çok şiiri seviyor, dizelerde yuvarlanıyor kalplerden sonra.’

‘AŞK İMİŞ HER NE VAR ÂLEMDE’

Aşkın büyük ustası Fuzûlî böyle diyor. Çünkü o bir ‘rind-i şeyda’, yani çılgın âşıktır. Her şey aşk için, aşk sayesinde vardır. Evrenin oluşumu bile bu aşkladır.

Peki, aşk nedir, sevda nedir?

Nasıl ki şiirin tanımı yapılamıyorsa veya herkes kendine göre bir tanım yapıyorsa, aşk için de durum böyle; çünkü herkes aşkı yaşadığı kadarıyla tanıyor. Tadılan aşkın niteliği, aşkın ulvîsi-süflîsi, hakikisi-mecazisi, beşerisi-ilahisi, kişiye aşkı tanımlama yetkisi veriyor.

İbn hazm (993–1064), ‘Aşkın çeşitli şekilleri, tanımı yapılmayacak kadar inceliklerle doludur. Onlar ancak âşık olunca anlaşılabilir.’ Dedikten sonra, ‘Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir.’ diyerek sözlerini sürdürür ve şöyle devam eder: Aşk, bizzat ruhsal bir gönül hoşluğu ve canların birbiriyle kaynaşıp erimesidir.

Yunus Emre, ilahi aşkın sahrasında susuz kalan bağrı yanıklardan biridir. Ona göre aşkı konuk almayan ‘ gönül, mesel-i taşa benzer.’

Eşrefoğlu Rumî, aşkı uğruna cihanı hiçe satan bir gönül eridir. Şair elindeki şekeri başkasına ikram edip, kendisi ağuyu yutmaya talip biridir. Aşkı şöyle tanımlar:

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk
Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat
Vücûdu fani etmektir adı aşk

Hayalî Bey, aşkı bir nimet olarak tanımlar. Ona göre aşk ile şevk kardeştir ve birlikte aynı gönüle yerleşirler:

Aşk bir şem-i ilahîdir benem pervânesi
Şevk bir zincirdir gönlüm onun dîvânesi

Muhibbî, Sultan Süleyman’ın mahlasıdır. Bir hükümdar edasıyla aşka bakar. Aşk derken ‘mülk, yağma’ der. Aşkın sultan, kul dinlemediğini herkesi kendine kul ettiğini itiraf eder:

Aşk mıdır cân ü dil mülkünü yağma eden
Aşk mıdır sînemin içre gelip câ eyleyen
Aşk mıdır boynuma takıp belâ zincîrini
Gezdirip Mecnunleyin âlemde rüsvâ eyleyen


Kılıcıyla yeri göğü titreten Yavuz Sultan Selim, tutsak bir şair olarak çaresizliğini şöyle ifade eder:

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek

Sedat Umran aşkı bir şiirinde duyguların gürül gürül akması olarak tanımlarken başka bir şiirinde bir hazineyi hesapsızca savurmak olarak değerlendirir. Ayrıca aşkı şöyle tanımlar:

Bilenir gözlerinde bakışlarım
Uçuşur kıvılcımlar: Bu aşktır…

Ümit Yaşar Oğuzcan, aşk ve ölüm şairi olarak bilinir. Tüm şiirleri lirizm yüklüdür ve bir şiirinde şöyle der:

Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi
Aşktı o! Beni durup durup yenileyen
Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi
Oydu, doludizgin gidişime dur diyen

Ahmet Ada, aşkı yaşanmış bir deneyim olarak görür ve şöyle der: ‘ Aşk, herkesin bambaşka biçimde yaşadığı, birbirine benzemez bir deneyim dilidir.’

Abdurrahim Karakoç için aşk denince ‘ötesini aramamak’ gerekir. Çünkü tarife sığdıramıyor aşkı.

Cumali Ünaldı, bir zaman tünelinde yola çıkarak yüzyıllar ötesine gidip aşka dokunur ve şöyle der:

Aşk bir kokudur
Bir yürek tıpırtısı
Kırılmış bir Kızılderili
Ezilmiş zencidir mesela
Ki aşk
Kendi bedenini aşmaktır ömrün

Vahap Akbaş, aşkı hayatın bir bütün olarak bizzat kendisiyle tanımlar. Ona göre aşk hayatla eşdeğerdir.

Hayatı aşka böl, hayat çoğalır;
Hayatı aşkla çarp; zaman zor alır;
Bütün hayatları topla, aşk eder;
Hayattan aşk çıkarsa, elde ne kalır


AŞK SÜREKLİ MİDİR?

Aşkın sürekliliği konusunda iki görüş vardır:
Biri, aşkın sürekli, daima olduğu noktada odaklanıyor. Eski Yunan filozoflarından Eflatun (Platon), şöyle tanımlar aşkı: ‘Aşk, doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir.’ Derken idealist bir aşk anlayışının temelini atmıştır. Sonradan ‘platonik aşk’ olarak nitelenen bu anlayış, hayal gücünün ürünüdür. İdeal bir aşk ve tutkuyu ifade etmek için kullanılmıştır. İslam dünyasında da kendisine müntesipler bulmuştur.

Şiirimizde aşkın sürekliliği bağlamında pek çok örnek vardır. Özellikle tasavvuf şiirimiz, bu bakımdan zengindir. Örneğin Adile Sultan bir gazelinde aşkın daimiliğini şöyle tanımlar:

Aşktır dü-âlem içre cânı yâra vasl eden
Aşktır dâim olan hem mahrem-i esrâr-ı cân

Aşkın sürekliliği konusunda diğer görüş de aşkın bir sonu olduğu yönündedir. Tıpkı denize akan bir ırmak gibidir aşk. Onun için vuslat, onun için gerdek, denize ulaştığı an ve yerdir. Ondan sonrası yokluk ve hiçliktir.

Mutasavvıf şairlerin, kimi dîvân şairlerinin vuslatı istememesi bundan olsa gerek. Vuslatın sevgiliye kavuşmanın aşkı tükettiğine inanılır. Cevdet Karal şiir aynasında aşka şöyle ömür biçer:

Aşklar ki birer ürpertidirler
Bir göle düşen yapraklar gibi sessiz
Ve zakkumlu bahçeler gibi çaresiz
Başlar ve biterler

MUTLU AŞK VAR MIDIR?

Fransız şair Aragon, bir şiirinde sık sık yinelediği dizede ‘mutlu aşk yoktur’ der. Aynı başlıklı şiirinde ayrıca vatan aşkıyla sevgilisine duyduğu aşkı bir tutar ve şöyle der:
Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da

Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmesin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da

Bizim şiirimizde genellikle mutlu aşk yoktur. Ünlü halk hikâyelerimize baktığımızda bunun çok örneğini görürüz. Leyle ile Mecnûn, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Mem û Zin, Ferhat ile Şirin gibi daha çok örnek var.


Âşıklar, hep mutluluğu yakalamak için koşmuş, koşturmuş uğraşmış, didinmiş ama bir türlü mutluluğu yakalayamamış. Yakalayanlar için zaten öykü orda bitmiştir; çünkü aşk mutlulukla noktalandığında albenisini yitirir.

Genelde ölüm mutlu aşka varmaya engeldir. Trajik son hem âşıklar hem de aşkları için söz konusudur. Enis Batur, insan yaşam akışını aşkın ve ölümün belirlediğini savunur ve şöyle der: ‘Aşka bakışın temel yasası olarak kalmıştır bu, bir araya gelindiğinde aşk ölmeye başlayacaktır… Onlar ermiş muradına ve böylece o noktada hikâye biter.

AŞK BİR HASTALIK MIDIR?

Eskiden, aşk bir hastalık olarak görülmüştür. Peki, tedavisi neydi bu amansız hastalığın? Önerilen çözüm şudur, âşık maşuğa kavuşmalı. Ancak bu şekilde hastalık bitebilir ve vuslat yani kavuşma gerçekleşmezse yeni bir aşk macerası yaşaması önerilirmiş aşığa. Ya da uzun bir yolculuğa çıkması belki aşk hastalığını tedavi şansı yakalayabilirmiş. Enis Batur, konuya şöyle bir açılım getirir: ‘Sağlık sınırını aşmış sevgi türüne aşk diyorum. Karşılıklı duygular dengesi bozulmuş, zihnin ve gövdenin elektrik yükü artmış, izan çerçevesi dağılmış, şiddet tırmanmaya koyulmuştur. Aşk kişiye var oluşunun uçlarını anımsatır ve ölüm güdüsünü devreye sokar.’ Bu yüzden ve âşıkların çoğu intihar eder. İntihar sebebi de onun başka bir noktaya bakmadığıdır. Bu durumda kullandığımız bir deyim ortaya çıkar:
‘Aşkın gözü kördür.’ müdür acaba?

Özdemir Asaf, aşkın insanı ısıtan, üşüten, ağlatan, güldüren… Hem bir hastalık hem de bir sağlık olarak görür. Bu durumu Cahit Sıtkı bir şiirinde şöyle vurgular:

De ki:- Aşktır şâdeden gönülleri;
Perişan, berbat eden gönülleri.
Aşk söyletir en yanık türküleri
Ay buluta girdiği gecede

AŞK BİR DERT Mİ YOKSA DERDE İLAÇ MI?

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helâkim zehr-i dermânındadır

Fuzûlî‘nin beyitiyle hangimiz gençlik yıllarımızda çarpılmadık. Şair yaşadığı dert ve acıdan kurtulmak istemiyor ve dahası tabibin vereceği dermanı şair, öldürücü bir zehir olarak kabul ediyor.

Aşkı tadanlar, aşkın zevkine ve bağımlılık kazandıran tadına varanlar anlaşılan, bir daha ondan kopmak istemiyor. Fuzûlî döne döne aynı temayı şiirinde yine işler:

Aşk derdinin devâsı kâbîl-i dermân değil
Terk-i cân derler bu derdin mu’teber dermânına

Öyle bir duruma gelmiş ki şiirinde Allah’a dua eder ve bu dertten uzaklaşmamayı niyaz eder:

Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl aşînâ beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni

Kaynakça:

ADA, Ahmet; Acıyla akran, Dayanışma Yayınları, Ankara 1983
Âdile Sultan, Divanı, Kültür bakanlığı Yayınları, Ankara, 1973
HAŞİM, Ahmet, Toplu Şiirler, Haz. Kenan Akyüz, Kültür Bak. Yayınları, İst. 1973
Ahmet Paşa, Divanı, Haz. Ali Nihat Tarlan, Akçağ Yayınları, Ank. 1992
AKIN, Gülten; Toplu Şiirler, YKY, İst. 1996
ALTIOK, Metin; Bir Acıya Kiracı, YKY, İST.1998
Âşık Veysel; Dostlar Beni Hatırlasın, İş Bankası Yayınları, İst. 1974
Bâkî, Divanı; Haz. Sabahattin Küçük, TDK Yayınları, Ank.1994
BERAMOĞLU, Ataol; Bir Gün Mutlaka, Adam Yayınları, İst.1995
BEYATLI, Y. Kemal; Kendi Gök Kubbemiz, Y. Kemal Enst. Yayınları, İst.1974
CANSEVER, Edip; Yerçekimli Karanfil, Adam Yayınları, İst.1995
SÜREYA, Cemal; 100 Aşk Şiiri, Yön Yayınları, İst.1991
ÇELEBİ, A. Halet; Om Mani Padme Hum, Adam Yayınları, İst. 1983
DAMAR, Arif; Eski Yağmurları Dinliyorum, YKY, İst. 1995
DIRANAS, A. Muhip; Şiirler, İş Bankası Yayınları, İst.1974
Dîvân-ı Muhibbî, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1980
Fuzuli, Divanı, Dergâh Yayınları, İst. 1981

Benden bu kadar..sizce aşk nedir :))
Şükran AY
Şükran AY, @sukranay
23.7.2008 13:29:17

Aşk
Bence bir oyun.

Zamanlı-zamansız roller değişir
Başlarız içten-içe oynamaya.

Dürtükçe şehvani şeytan
Koşarız
Başka çiçek koklamaya.

Bilmeyiz
Ki
Mekan ayını mekan

Yalnız
Kokular değişir.

-----------------------------------------------
O kokudur zaten aşkın adı.Mekanı alev aldıran. (Yan bakmıyorum yanlış anlaşılmasın aman )
Aşkın değişik bir tanımıydı.Teşekkür ler.
Selam ve saygılarımla.
cosari
cosari, @cosari
23.7.2008 12:25:44
O kokulardır yürekleri peşinde sürükleyen. Kutlarım.
Dr. Ufuk Bayraktar
Dr. Ufuk Bayraktar, @dr-ufuk-bayraktar
23.7.2008 11:44:50
aşk'ın farklı bir tarifi, güzel bir şiir...
ringa
ringa, @ringa
23.7.2008 11:13:42
Aşk
Bence bir oyun.

Zamanlı-zamansız roller değişir
Başlarız içten-içe oynamaya.

Dürtükçe şehvani şeytan
Koşarız
Başka çiçek koklamaya.

Bilmeyiz
Ki
Mekan ayını mekan

Yalnız
Kokular değişir.
---------------------------------
kutlarım saırımı cok guzeldı begenıyle okudum tbrıkler
eger bır cevap beklıyorsanız dıyecek soz yok tabıkıde dogru..:))
Necla Kezban Turan
Necla Kezban Turan, @kezbanturan
23.7.2008 09:57:08
güzeldi. evet doğru. tebriklerimle.
RABATLI
RABATLI, @rabatli
23.7.2008 09:37:34
Aşk
Bence bir oyun.

Zamanlı-zamansız roller değişir
Başlarız içten-içe oynamaya.

Dürtükçe şehvani şeytan
Koşarız
Başka çiçek koklamaya.

Bilmeyiz
Ki
Mekan ayını mekan

Yalnız
Kokular değişir.

ANLADIM...YAZAN YÜREĞE SAĞLIK.RABATLI
kutbo
kutbo, @kutbo
23.7.2008 09:16:48
Heeeytttt.
Varmı -itiraz edip- yan bakan...?

HODRİ MEYDAN !!!!!
..........
Not.Zamanımızın aşkını irdelemek istedim.Şiirlerimizde kah
kutsallaştırıyor,kah yerin dibine batırıyoruz....Biliyorum,Aşk..
şairlerin en büyük kozu veya esin kaynağı diğelim...Herkesin fikirleri ve deneyimleri önemlidir...
......
Bu nedenle yorumlarınızı esirgememenizi ve haberi olmayan diğer arkadaşlara iletmenizi rica ederim.
Teşekkürler.
............................ANKET............................

.........DOĞRU..........................................YANLIŞ.........
........kutbo

kutbo tarafından 7/24/2008 12:40:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL