Hayyam’ın sapık inanç fikirlerine cevap Edebi sanatlarda, şiir de; hüner ‘sanat’ İğneyi görüp de, ustayı görmez ise O dünyadaki en büyük sadık ahmak.
Bekir Özcan .............................
41
Meyhanede abdest şarapla alınır ancak; () Mümkün mü kara yazıyı aka çevirmek? Perdemiz öyleysine yırtılmış ki bizim, Onarılmaz artık ne kadar yamasak
Ömer Hayyam .............................
41
Kulun görevi, karayı; aka çevirmeye çalışmak, Allah’ın rahmetine olur mu hiç karışmak? Rab’bın mağfiretimi çok, bizim günahlarmı? Vazife, Melekle barış, Şeytanla savaş yapmak.
Ömer Hayyam ............................................
42
İnsanlar hür oldu ama yine Allah’ın kuludur. Köle değilsen eğer, çık onun mülkünden kurtul. İnsan, insanın kölesi olamaz hiç bir zaman. İnsan; ya nefis ve şeytanın, ya da Allah’ın kuludur.
Cevaplar; Eyüboğlu, S. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları XVIII. Basım, İstanbul 2013 de Yayımlanan “Dörtlükler – Rubailer” kitabına göre yapılmıştır.
Bekir Özcan-Borborunbekir
Paylaş:
7 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ömer Hayyam niye yazdı bunları, kölelik sisteminin kurumsallaşmış dini kurumlar eliyle içten içe, alttan alta kulluk diyerek resmileştirilmesini gördü belki de..
"İnsanlar hür oldu ama yine Allah’ın kuludur. Köle değilsen eğer, çık onun mülkünden kurtul. İnsan, insanın kölesi olamaz hiç bir zaman. İnsan; ya nefis ve şeytanın, ya da Allah’ın kuludur.
Bu kıtalar ise yıllardır dile getirilen anonim islamın özü. Allah, şeytan ve nefis hemen hepsi soyut kavramlar ve araya ruhban sınıfı bir şekilde imam molla şeyh diyanet eliyle de aynı vatikan yaptığı gibi sistemleşmiş.
İyi insanların dine ihtiyacı var mıdır üstadım??
"Köle değilsen eğer, çık onun mülkünden kurtul." bu mısrada dile getirilen ise intihar tavsiyesi mi? anlayamadım.
zulüm dinden geliyor üstad. kaderden değil. bu işlerin hiç yerinde göremiyorum Allah'ı, Tanrıyı. din aldı, nemrut firavun ve kazıklı voyvodanın yerini. bizler bir ömürlük cennet gibi vatanda insanca yaşamak istiyoruz artık. ahlakla namusla şerefle hürce ve eşit. lakin dinin özde kötülüğü sarıyor her yeri. torpil dinde, hukuksuzluk dinde, yalan iftira dinde monarşi ve şeriat birbirinden kazanıyor dünyalıklarını altta kalanlara sadece köleliliği nasip ediyorlar Allah adına cennet vaat ederek büyüyor zulümleri gün gün dinlerin hep ahiret diyen, hikmet diyen öğütlerinden yorulduk tarih ile aldatılmaktan ve sömürülmekten tükendik üstad
bizler y kuşağıyız, ardımızdan gelen z kuşağıyla yem olmaktan korkuyoruz sizlere.. sizlerin devşirdiği gençlerden ve orta yaşlılardan değiliz. okuduk, düşündük, seyrettik gördük acımasızlığını dinlerin. evet suç ne kabedeydi ne vatikanda ne ağlama duvarında suç belki de sizlerin bizi anlamasını düşünmemizdeydi.
anlaşamıyoruz üstad. hani diyor ya bir sözünde söz ehli;mealen;
sizler sadaka verilecek fakirler istiyorsunuz bizler ise fakirliği ve zulmü ortadan kaldırmak belki de bütün mesele bu.
bir kurt bile benim kadar kalamazdı mağarada ben dört duvarın kefeni oldum duvarlar da soluyor dökülüyor kum kum çürüyor kolonların demirleri bir deprem yaklaşıyor
çatı daha yağmur geçirmese de saçlarım uzuyor deve dikeni gibi gözlerim aynalardan kaçıyor ellerim elektrik yüklü klavyem kaldı hayattan tek geriye bir de telefonum vatanımda
her gün bir zulüm yazıyor tvetirde haberlerde her gün bir başka acı yalanların büyüğünü söylüyor siyaset ehli yine kandırıyor minareden müezzin şairler tutsak vermiş zihinlerini corona her gün biraz da işgal ediyor insanlarımı
bir çağ dönüşüyor bir iklim son nefeslerini veriyor yüzüne vuramıyorsun ihtiyarın eski kuşakların o kadar yıkmışlar ve sömürmüşler ki bayrağın kanını wampir gibi düşüncelerle bir devlet yıkılıyor kurtadamlar parçalıyor suçsuz ceylanları büyücüler ayırıyor bir bir insanımı
memleketin fakiri artıyor her gün her gün bir fazla kadın şiddet görüyor 68 kuşağında değil suç biliyorum dinde kabede vatikanda ağlama duvarında değil destanlar yazan kahramanlara ihtiyaç duyduğumuzda yıkıldık önceden kimbilir
her gün bir torpil haberi kurumlarda her gün bir yutkunuş daha artıyor korkudan sanki birleştirecekler akdenizle karadenizi egeyi tufan vuracak anadoluyu benim ise gücüm kalmadı artık kurtaramıyorum gün gün batan bu kadim toprakları
bir kurt bile benim kadar kalamazdı mağarada ben dört duvarın kefeni oldum duvarlar da soluyor dökülüyor kum kum çürüyor kolonların demirleri bir deprem yaklaşıyor
"Düşün, Düşündüğünü bir daha düşün" Mimik hareketlerin gülmen hem gülüşün Güzelleri en güzeline bakıp gözle süzüşün Bu hisleri takıp veren kim; nedir görüşün?
Üstadım; Nimet eksenli şiiriniz islam iman bilinçiyle kaleme alınmış. Lakin uymuyor artık dini anlatılar sanki çağımıza..
Yapay zeka konusunda dünya son sürat gidiyor, insana köle mi olacaklar yoksa insana düşman mı? veya kul, sanırım olmazlar..
yokluk ve varlık karmaşasında dinler malesef cevap veremiyor son gelişmelere. buna ameller niyetlere göre veya hikmeti vardır cevapları özetlersek de uymuyor.
dinler çağı kapanıyor. buna din alimlere ahir zaman diyor, halk şairleri 1000-1500 yıldır ahir zamandan mehdiler falan bahsediyor.
frekanştayn diye bir film var izlediniz mi? sanmıyorum. o filmdeki konudan ziyade yaratıcı-yaratılan konusunu yeniden düşünmenizi isterdim.
kimileri bu na materyalizm falan diyor da, dinyalizmden sanki daha mantıki.. kul inancında, cevap bulamadıklarına hikmet der, sucu veya bilinmeyeni Tanrıya veya Allah'a atar geçersin.. Tanrım sen bilirsin, Allahım sen bilirsin dedin mi sanki üzerinden bir yük kalkar.
Lakin tanrı veya allah düzeninde çok boşluklar ve hatalar görüyorum. Tasavvuf bunu başka başka açıklıyor, esmalara bağlıyor vb..
yine de cevap verme nezeketiniz için teşekkür ederim. eksik olmayın. iyi geceler.
Karanlıklar ülkesinde, yokluk âleminde! Çıktın aydınlığa, nerden geldin elementlere? Bir damla sudan, kemiksiz bir çiğnem ete! Taş maden bitki olmadan; nasıl girdin bu şekle?
Arıdan bal, böcekten ipek, sütün inekten! Bedava hava, beleş su; ışığın ise güneşten! Duyguyu kimden, hissileri aldın nereden? Daimi bu hizmetler dünyada acaba kimden?
Eli ayağı, gözü kulağı, nerden aldın dili dişi? Hangi ustaya yaptırdın saçı başı, kaşı kirpiği? Kolu bacağı, kime taktırdın böbreği mideyi? Ruhu, duyguyu, nasıl donattın hayali hissi?
Kime faydan var? Etin yenmez, sütün içilmez! Tüylerinden, yatak yorgan yastık minder olmaz! Derinden tuluk ayakkabı olup, elbise dikilmez! Hiçbir mahlûk senden en ufak menfaat bulmaz!
Kocaman güneş, dünya senin için döner Köle gibi; işte Kâinat sana hizmet eder Söyle ey zalim kör nefis daha neler, neler Kimden sayamadığın, bu; binlerce nimetler?
Dağların çekindiği emaneti, sen kabul buyurdun Ruhlar âlemindeki bu sözü; ne çabuk unuttun! Dünyada, şeytanla arkadaşlığa hemen soyundun Ne yazık ki, nefsine zulmeden zalimlerden oldun!
zulüm dinden geliyor üstad. kaderden değil. bu işlerin hiç yerinde göremiyorum Allah'ı, Tanrıyı. din aldı, nemrut firavun ve kazıklı voyvodanın yerini. bizler bir ömürlük cennet gibi vatanda insanca yaşamak istiyoruz artık. ahlakla namusla şerefle hürce ve eşit. lakin dinin özde kötülüğü sarıyor her yeri. torpil dinde, hukuksuzluk dinde, yalan iftira dinde monarşi ve şeriat birbirinden kazanıyor dünyalıklarını altta kalanlara sadece köleliliği nasip ediyorlar Allah adına cennet vaat ederek büyüyor zulümleri gün gün dinlerin hep ahiret diyen, hikmet diyen öğütlerinden yorulduk tarih ile aldatılmaktan ve sömürülmekten tükendik üstad
bizler y kuşağıyız, ardımızdan gelen z kuşağıyla yem olmaktan korkuyoruz sizlere.. sizlerin devşirdiği gençlerden ve orta yaşlılardan değiliz. okuduk, düşündük, seyrettik gördük acımasızlığını dinlerin. evet suç ne kabedeydi ne vatikanda ne ağlama duvarında suç belki de sizlerin bizi anlamasını düşünmemizdeydi.
anlaşamıyoruz üstad. hani diyor ya bir sözünde söz ehli;mealen;
sizler sadaka verilecek fakirler istiyorsunuz bizler ise fakirliği ve zulmü ortadan kaldırmak belki de bütün mesele bu.
bir kurt bile benim kadar kalamazdı mağarada ben dört duvarın kefeni oldum duvarlar da soluyor dökülüyor kum kum çürüyor kolonların demirleri bir deprem yaklaşıyor
çatı daha yağmur geçirmese de saçlarım uzuyor deve dikeni gibi gözlerim aynalardan kaçıyor ellerim elektrik yüklü klavyem kaldı hayattan tek geriye bir de telefonum vatanımda
her gün bir zulüm yazıyor tvetirde haberlerde her gün bir başka acı yalanların büyüğünü söylüyor siyaset ehli yine kandırıyor minareden müezzin şairler tutsak vermiş zihinlerini corona her gün biraz da işgal ediyor insanlarımı
bir çağ dönüşüyor bir iklim son nefeslerini veriyor yüzüne vuramıyorsun ihtiyarın eski kuşakların o kadar yıkmışlar ve sömürmüşler ki bayrağın kanını wampir gibi düşüncelerle bir devlet yıkılıyor kurtadamlar parçalıyor suçsuz ceylanları büyücüler ayırıyor bir bir insanımı
memleketin fakiri artıyor her gün her gün bir fazla kadın şiddet görüyor 68 kuşağında değil suç biliyorum dinde kabede vatikanda ağlama duvarında değil destanlar yazan kahramanlara ihtiyaç duyduğumuzda yıkıldık önceden kimbilir
her gün bir torpil haberi kurumlarda her gün bir yutkunuş daha artıyor korkudan sanki birleştirecekler akdenizle karadenizi egeyi tufan vuracak anadoluyu benim ise gücüm kalmadı artık kurtaramıyorum gün gün batan bu kadim toprakları
bir kurt bile benim kadar kalamazdı mağarada ben dört duvarın kefeni oldum duvarlar da soluyor dökülüyor kum kum çürüyor kolonların demirleri bir deprem yaklaşıyor
"Düşün, Düşündüğünü bir daha düşün" Mimik hareketlerin gülmen hem gülüşün Güzelleri en güzeline bakıp gözle süzüşün Bu hisleri takıp veren kim; nedir görüşün?
Üstadım; Nimet eksenli şiiriniz islam iman bilinçiyle kaleme alınmış. Lakin uymuyor artık dini anlatılar sanki çağımıza..
Yapay zeka konusunda dünya son sürat gidiyor, insana köle mi olacaklar yoksa insana düşman mı? veya kul, sanırım olmazlar..
yokluk ve varlık karmaşasında dinler malesef cevap veremiyor son gelişmelere. buna ameller niyetlere göre veya hikmeti vardır cevapları özetlersek de uymuyor.
dinler çağı kapanıyor. buna din alimlere ahir zaman diyor, halk şairleri 1000-1500 yıldır ahir zamandan mehdiler falan bahsediyor.
frekanştayn diye bir film var izlediniz mi? sanmıyorum. o filmdeki konudan ziyade yaratıcı-yaratılan konusunu yeniden düşünmenizi isterdim.
kimileri bu na materyalizm falan diyor da, dinyalizmden sanki daha mantıki.. kul inancında, cevap bulamadıklarına hikmet der, sucu veya bilinmeyeni Tanrıya veya Allah'a atar geçersin.. Tanrım sen bilirsin, Allahım sen bilirsin dedin mi sanki üzerinden bir yük kalkar.
Lakin tanrı veya allah düzeninde çok boşluklar ve hatalar görüyorum. Tasavvuf bunu başka başka açıklıyor, esmalara bağlıyor vb..
yine de cevap verme nezeketiniz için teşekkür ederim. eksik olmayın. iyi geceler.
Karanlıklar ülkesinde, yokluk âleminde! Çıktın aydınlığa, nerden geldin elementlere? Bir damla sudan, kemiksiz bir çiğnem ete! Taş maden bitki olmadan; nasıl girdin bu şekle?
Arıdan bal, böcekten ipek, sütün inekten! Bedava hava, beleş su; ışığın ise güneşten! Duyguyu kimden, hissileri aldın nereden? Daimi bu hizmetler dünyada acaba kimden?
Eli ayağı, gözü kulağı, nerden aldın dili dişi? Hangi ustaya yaptırdın saçı başı, kaşı kirpiği? Kolu bacağı, kime taktırdın böbreği mideyi? Ruhu, duyguyu, nasıl donattın hayali hissi?
Kime faydan var? Etin yenmez, sütün içilmez! Tüylerinden, yatak yorgan yastık minder olmaz! Derinden tuluk ayakkabı olup, elbise dikilmez! Hiçbir mahlûk senden en ufak menfaat bulmaz!
Kocaman güneş, dünya senin için döner Köle gibi; işte Kâinat sana hizmet eder Söyle ey zalim kör nefis daha neler, neler Kimden sayamadığın, bu; binlerce nimetler?
Dağların çekindiği emaneti, sen kabul buyurdun Ruhlar âlemindeki bu sözü; ne çabuk unuttun! Dünyada, şeytanla arkadaşlığa hemen soyundun Ne yazık ki, nefsine zulmeden zalimlerden oldun!
Zalim nefis oldu avukat laf dinlemez. Ruhtan gelen feryadı figanı işitmez. Deve kuşu gibi ne yük taşır ne uçar. Allah’ın ilm-i ezeli ile bildiğini bilmez
Zalim nefis oldu avukat laf dinlemez. Ruhtan gelen feryadı figanı işitmez. Deve kuşu gibi ne yük taşır ne uçar. Allah’ın ilm-i ezeli ile bildiğini bilmez
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.