sezi/ . . . tanrı şahidim olsun ki yalnızlığına çırılçıplak sarılırken ömrüm kendi eceliyle ölen umudum hiç olmamıştır en son ne zaman karanlıkla seviştim hatırlamıyorum nasıl bir bakış, nasıl bir aldanış, derinliğine nasıl bir kayboluşsun ki sen ateşin suya sabrı, suyun toprağa selameti gibi ben bir yelken, sen hızmalı rüzgar ben denizlerine, çığlığına üryan martı sen tenine yakamozlaştıkça rengine kırmızılaşan mehtap nasıl bir renk, tuvalliğine teyellenen nasıl bir ahenksin sen ki, duruluğuna içim içim bir su kadar ab-ı hayat sudan heykelleri yapılacak kadar tanrıçalaşmış bir aşk gibisin anlamak, ışığına bile bile aldanmak her ne kadar beni bir kıyamet yorsa da nefesimdeki sınır tanrı, nefessizliğimde sınır sen olsan da sırf gölgenle yer değiştirmek uğruna sırtımda taşırdım geceyi arşa sus’u şiir olmuş karalı, susuzluğu çıkrıksız kuyu olmuş yaralı, düşleri penceresiz, pencereleri hep mevsimsiz bir yazgıyım diyorum ki; şahidim olursa tanrı, olur musun ecelim, nefes nefese son nefese… . . . / ilhanaşıcıağustosikibinyirmi |