0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
860
Okunma

ÇORBA ÇÖKEL
Buğul buğul mis kokulu mesteden
Çorba çökel olur idi eskiden
Tahta kaşıkla yer içer oynardık
Anne sofrasıydı bizi besleyen
Sakın sözlerimi atma yabana
Yabandan gelirdi otlar çorbana
Hangi otlar diye gelip sor bana
Nane, kekik, çörekotu, fesleğen
Dağı taşı kesip yok eder isen
Seyret toz dumanı gel de gayri sen
Ne sahlebi kalmış ne lale süsen
Var mı zeytin, sedir, ağaç kesmeyen?!
Nerede hani yok eski tarhana
Varsa sarımsaklı bir tas ver bana
Selâm söyle benden anne babana
Türül türül türlü sofra süsleyen
Ses verse de orman köylü dağlısı
Duyulmuyor tepelerde çağrısı (?)
Herkeste ayrı bir karın ağrısı
Sağlık, dirlik, düzen; tümü ters giden?!
Doğayı mahvedip toprağı kazan
Açgözlü patronlar dengeyi bozan
Ot çöp kalmayınca kaynar mı kazan
Aktaş’ım, ozanım halkı sesleyen!
Şaban AKTAŞ
21.12.2019 -08.21
Görsel: Balkonumuzdaki fesleğen
Şaban AKTAŞ
AŞKA ZAMAN
Aşkla doludizgin geçen zamanlar
Biliyorum gelmez bir daha geri
Ayak bastığımız bütün mekânlar
Taşır hâlâ senden kalan izleri
Aşkın güzel yanı akıl bellekte
Zaman dönmez, akıl gidip gelmekte
Sevdiğim de akıleder elbette
Sanki bana bakar şu an gözleri
(Aşkın güzel yanı düştür bellekte
Zaman dönmez, düşler gidip gelmekte
Sevdiğim de beni düşler elbette
Sanki bana bakar şu an gözleri)
Şu an dediğim an şuândan farksız
O anki karşımda durandan farksız
Aşkın ile döner devran duraksız
Senden alır bahar ile yazları
Dört mevsimde her ay ayın On Dördü
Benden başka seni aşkla kim gördü
Aktaş saçlarını geceye ördü
Gül yüzünde ay’la tüm yıldızları
Şaban AKTAŞ
20.12.2019 - 22.16
Kardeşim Hüseyin Aktaş’a...
DÜŞLER
Düştür, başka hiçbir işe benzemez
Düşsüz insan şu âlemi gezemez
Düşünmeyen hakikati sezemez
Her işin başında düş önce gelir
Başa baş denmezdi düş olmayaydı
Başa gelen türlü iş olmayaydı
Gönülde açan gül hiç solmayaydı
Çiy dü/şen gül/lere yaş önce gelir
Her aşığın derdi düş ile başlar
Düşer göz önüne yâr kalem kaşlar
Tek başına sıcak bir yuva düşler
Yuva yapan dişi kuş önce gelir
Sordum aşkla kâlbe ateş mi su mu
Kardım tek başıma kireçle kumu
Hasretle kâlp içten içe doldu mu
Gül yüzüne düşen yaş önce gelir
Der etme eyleme yapma birader
Her başa gelecek ölüm sıra der
Mal mülk boş dünyada işe ara ver
Girmeden mezara baş önce gelir
Şaban AKTAŞ
22.12.2019- 13.02
DERECE
Dışarısı günlük güneşlik
İlkyazdan kalma bir gün
Gökyüzü ile mavileştik,
Merak edip
baktım derecesine;
Oda sıcaklığı Yirmi
Gün yüzünde gülümsüyor
Uzaktan sevdiğim
Göz kırpıp, el edercesine...
Giden geri gelir mi
Belki gelir;
Güneşi gül görene
Deli denir mi,
Denir mi denir
Haydi sen de delir?!
Bugün Yirmi Bir Aralık
En uzun gece
Artık günler uzayacak
Geceler kısalırken saçında
Aklına geliyor muyum
Sordun mu hiç
Sana hasret kaçında;
Yirmi ikinci yıl gittin gideli
Hâlâ seviyor gün gibi
Unutamadı seni bu deli!..
Şaban AKTAŞ
21.12.2019
MUM IŞIĞI
Yazdığımı okurlar mı okurlar
Asıl önemlisi işte bu bence
Ödül mödül; nodül, sokur sokurlar
Usta yazar olmak bu mudur sence?!
Yazdıysan yürekten ederi mi var
Ödülsüz olanın kederi mi var
Yoksa satılmışlık bedeli mi var
Yazar aydınlığın mumudur bence
Eriyip aksan da ışık herkese
Dolar ise aşkla dolsun her kese
Söz ola der Yunus savaşı kese
Çağlar aşıp gelen tam odur bence?!
Aşk ile yananın tam sözü vardır
Pişmemiş olanın ham sözü vardır
Postmodern fırıldak dansözü vardır
Yazar çölün tane kumudur bence
Seslisi sessizi ince kalını
Sessizce eleyip buldum yalını
Kiminde sayrılık; imge çalımı (?)
Yazar eleğinin unudur bence
Şaban AKTAŞ
21.12.2019 - 11.30
TIRLATMAK
Bir nebze öteye sıçratmak için
Başla yoğun düşün, turlat beynini
Kâlpten bir kıvılcım sıçratmak için
Kıvrım kıvrım kıvran, fırlat beynini!
Zora gelmeyen hiç kora gelir mi
Düşünü hayıra yoragelir mi
Yorgunluk bilmeden para gelir mi
Gelir diyen hırsız; tırlat beynini(!)
Olmaz işi kimler nasıl oldurur;
Boş kafatasına bilim doldurur
Bilmeyenler gül benzini soldurur
Cehalete karşı sırlat beynini!
Cahil, cimri yobaz; kime ne hayır
Yalakayı bırak, garibi kayır
Bir kez hırsız ise, bin defa hayır
Yaz oğlum gerçeği, zırlat beynini!
Şaban AKTAŞ
20.12.2019 - 23.17