SİDEMARA LAHDİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın * Önce Sidamara Lahdi BİLGİLERİ ni Okuyalım!
AMBAR KÖYÜ SİDEMARA LAHDİ ile alakalı çok geniş kapsamlı bilgiler aşağıdaki yazılarda mevcuttur. Herkesin okuması gereken çok önemli bir bilgi dağarcığı vardır. ................................................................................................ " İŞTE O BİLGİLER OKUYUNUZ LÜTFEN " ................................................................................................ * Önce Sidamara Lahdi BİLGİLERİ ni Okuyalım! Sidamara Lahdi nedir? Sidamara tipi lahit ne demektir? Sidamara neresidir? Sidamara Lahdi nerededir? Bu suallerin cevabı aşağıdaki bilgileri okuduğumuzda anlayacağız. "Benzerleri arasında Dünyanın en ağırı ve en büyüğüdür." Sidamara Lahdi ya da Sidamara tipi lahit; sanat tarihi ve arkeoloji literatüründe yüzeylerinde sütunlar bulunan, sütun araları heykellerle süslenmiş lahit türünü ifade edien terimdir. Terim adını şu anda İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan ve dünyanın en ağır lahdi olan Sidamara Lahdinden almaktadır. Sidamara Lahdi; Karaman’ın Ayrancı ilçesinin 18 kilometre kuzey doğusundaki Ambar köyünde 1900 yılında bulunmuş. ve MS 3. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen lahittir. Ambar köyünün antik dönemdeki adı Sidamara olduğu için bu adla anılmıştır. Mermerden yapılmış lahdin yüksekliği 3.13 cm boyu 3.81 cm eni 2 metredir. Ağırlığı 31.160 kilogramdır. Dünyanın en ağır lahdidir. Lahdin kapağında ve dört yanında bulunan kabartma heykeller çok çeşitlidir ve bir sanat harikası sayılmaktadır. Lahdin ön yüzünde ortada filozof kıyafetinde oturan bir erkek, Sağda Artemis kıyafetinde genç bir kız, solda Demeter kıyafetinde başı örtülü bir kadın vardır. Bu yüzün iki ucunda Dioskuruslar atların yularlarını tutmaktadırlar. Dar yüzünde mezar kapısına doğru elinde tuttuğu meyve tepsisi ile ilerleyen bir kadın,kapının diğer yanında sakallı bir adam bir rulo tutmaktadır. Lahdin diğer uzun yüzünde ve diğer dar yüzünde ise av sahnesi işlenmiştir. Lahdin kapağında lahit sahibiyle karısı uzanmış vaziyettedirler. M.S. III. asra ait lahdin kaidesindeki frizde yırtıcı hayvanlarla mücadele eden puttolar ve Eroslar, diğer yanda idman yapan atlerler ve araba yarışları görülür Tabutun üzerine kolonların ve şekillerin yerleştirilmesi kolon lahitçiliğini akla getirmektedir. Tabutun dış yüzeyi duvarın yüzeyindeymiş gibi sunulmuştur. Prensip olarak 6 oluklu kolonlar merkezde üçgen oyuklar ve her bir tarafında ise kabartılmış 2 oyuk oluşturur. Oyuklar genellikle yumurta ve liflerle delinmiş ağaç yaprakları ile dekore edilmiştir. Bu deklarasyon oyukların dışındaki bölgeleri doldurur ve tabutun diğer taraflarında da devam eder. Arkeologlar Sidamara Lahdini bağımsız bir çeşit ya da diğerlerinden ayrılmış bir grup olarak saymaktadırlar. Bu lahit kendinden önce yapılmış olan aynı döneme ait diğer lahitlerle benzerlik göstermektedir. Orijinallikleri muhtemelen bu lahitlerin 2 çeşit çok yaygın mezar anıtı türlerini bir araya getirmesinin altında yatmaktadır. Lahdin yan yüzlerinde mitolojiden alınma sahneler vardır. Bunlardan bir tanesi ilgi çekicidir. Ortada bir filozof oturmakta ve elindeki kitabını okumakta, bir yanında karısı ve diğer yanında kızı ayakta durmaktadır. İki yan uçta birer mitolojik varlık tasvir edilmiştir. Çıplak Dioskurus kardeşler (İngilizce: Castor and Pollux,Almanca:Dioskuren) yanlarından hiç ayırmadıkları atların dizginlerini tutar vaziyettedirler. Lahitler ölüler dünyasının bir parçası olduklarından, Zeus tarafından cezalandırılmış bu kardeşler, yaşayanların dünyası ile ölülerin dünyası arasındaki ilişkiyi sağlamaktadırlar. Bir tanesi 12 saat dünya yüzünde iken diğeri aynı saatlerde toprak altında, ölüler dünyasında kalıyordu. Böylece yaşayanların dünyasına öteki dünyanın ne kadar karanlık ve kötü olduğunu anlatabiliyordu. Lahitlerin kapakları üstüne uzanmış vaziyette yatan ölünün heykeli yapılırdı. Bazı durumlarda yanlarına eşleri de ilave edilirdi. Lahitlerin üzerindeki dantela gibi işlenmiş motifler küçük bir çivi ve çekiç ile yapılıyordu. Sanatkarlar lahdi süslerken,gölge ve ışık oyunlarına bilhassa dikkat ederlerdi. ................................................................................................ "Beyaz Tarih sitesinde yayınlanan " Dünyanın En Büyük Lahdi Sidamara Nerede, Nasıl Bulundu ve Nasıl Taşındı" makalesinde Hüseyin Muşmal, lahdin tarihi macerasını şu şekilde anlatmaktadır:" ................................................................................................ 1875 yılında Konya Vilâyeti Ereğli Kazası Divle Nahiyesi’nde bir çiftlikte kazılan bir kuyuda mermerden bir eser ortaya çıkartılmıştır. Eserin Molla İbrahim (Gündoğdu) isimli bir şahıs tarafından buğday kuyusu yada ahır temeli kazarken bulduğu rivayet edilmektedir. Söz konusu durum kaza yetkilileri tarafından, İstanbul’a bildirilmiş, bulunan eserin tasviri yapılarak, Müze-i Hümâyûn’a nakledilmeye uygun olup olmadığı sorulmuştur. Eser, kaza yetkilileri tarafından şu şekilde tarif edilmiştir. “Üzerinde birisi erkek, birisi kadın ve birbirini sarmış kabartma iki resim yer almaktadır. Bu resimlerin dört köşesinde kabartma dört çocuk resmî ve bunların birinin önde tavşan ve diğerlerinin önünde canavar, arslan ve yılan resimleri kabartma halinde tasvir edilmiştir”. İstanbul’dan gönderilen cevabi yazıda ise; bulunan eserlerin İstanbul’a ne kadar masrafla nakledileceği sorulmuş ve adı geçen mahallerde benzer eserlerin mevcut olup olmadığının araştırılması istenmiştir. Yapılan yazışmalardan sonra Konya Vilâyeti’ne bir tahrirat gönderilerek Divle Kazası’nda bulunan tasvirli mermer eserin İstanbul’a nakledilmesi talep edilmiştir. Bahsi geçen eserin bu tarihte İstanbul’a nakledildiği yönünde herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu dönemde yapılan inceleme ve soruşturmalar sonrasında, Konya Vilâyeti’nde tespit edilen eski eserler arasında İstanbul’a nakli mümkün olanlarının Müze-i Hümâyûn’a nakledilmesi, mümkün olmayanlarının ise yerlerinde itina ile muhafaza edilmelerinin sağlanması talep edilmiştir. *AYRICA; "Bu dönemde Divle Kazası İvriz Köyü’nde yazılı ve tasvirli kayaların bulunduğu haber alınarak, bunların nakledilebilmesinin mümkün olup olmadığı dahi araştırılmıştır. Nakli mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine oldukları yerde muhafaza edilmesi emredilmiştir. Bahsi geçen tasvirli kayaların Geç Hitit Dönemine ait İvriz Kaya Kabartmaları olduğu anlaşılmaktadır." 1875 yılında Konya Vilâyeti Ereğli Kazası Ambar Köyü’nde bulunan lahdin meşhur Sidamara lahdi olduğu anlaşılmaktadır. Sidamara lahdini incelemek üzere 1900 yılında Müze-i Hümâyûn Müdürü Osman Hamdi Bey Konya’ya gelmiştir. Yapılan incelemelerden sonra söz konusu lahit İstanbul’a nakledilmek üzere Konya merkezine kadar getirilmiştir. Lahdin Konya merkezine kadar getirilmesi konusunda çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır. Bunlardan birine göre, bu işe Ereğlili Deli Mustafa memur edilmiş ve lahit onun gayretleri ile kırk çift manda ile günlerce süren yolculuk sonunda Konya Tren İstasyonuna kadar nakledilmiştir. Bu üstün hizmetinden dolayı Deli Mustafa’ya padişah tarafından rütbe-i saniye/nişan verilmiş ve maaş bağlanmıştır. 32 ton civarında (31160 kilogram) lahit bu şekilde Konya istasyonuna kadar getirilebilmesine rağmen, İstanbul’a sevkedilmesinde ciddi sıkıntılarla karşılaşılmıştır. Zira 32 tonluk lahdin Tren’e yerleştirilebilmesi için uygun bir vagon bulunamamıştır. Hatta bu konuda Anadolu Osmanlı Demiryolu Şirketi’ne müracaat edilmiş, ancak şirket tarafından yapılan incelemede Osmanlı memleketlerinde bu lahdi taşıyabilmek için uygun bir vagon bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu süreçte lahdin İstanbul’a naklini temin etmek amacıyla, Müze-i Hümâyûn Ustabaşısı ve Muhasebecisinin on günlüğüne Konya’ya gönderildiği görülmektedir. Nihayet Demiryolu Şirketi’nin yaptığı incelemeler neticesinde tek çare olarak, lokomotifin bazı bölümlerinin sökülmek suretiyle çatısı üzerinde uygun bir tertibat yaptırılarak, lahdin buraya yerleştirilmesi ve bu şekilde İstanbul’a taşınması gündeme getirilmiştir. Söz konusu durum İstanbul’a iletildikten sonra 3 Haziran 1901 tarihinde müze idaresi görevlilerinin nezaretinde olmak üzere, lahdin İstanbul’a bu şekilde nakledilmesi uygun görülmüştür. Dünyanın en büyük lahdi olarak bilinen Sidamara Lahdi günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Sidamara Salonu’nda sergilenmektedir. Sidamara Lahdi’nin bulunduğu Ambar Köyü bugün Karaman’a bağlı Ayrancı ilçesinin 18 km. kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Eski adı Sidamara olan yerleşim yeri, XIX. yüzyılın başlarına kadar Divle’nin çiftliği ve tahıl ambarı olarak kullanılmış ve bu sebeple “Anbar” AMBAR ismini almıştır. Eski adı Sidamara olan köyde bulunduğu için Sidamara ismiyle anılan, MS 3. yüzyıla ait lahit, 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinmektedir. Mermer lahidin yüksekliği 313 cm, boyu 381 cm, eni ise 200 cm.dir. Lahdin kapağında ve dört yanında bulunan kabartma heykeller çok çeşitlidir ve bir sanat harikası sayılmaktadır. Arkeologlar Sidamara Lahdini bağımsız bir çeşit ya da diğerlerinden ayrılmış bir grup olarak saymaktadırlar. Roma döneminde, MS 3. yüzyılda yapılan Sidemara Lahdi, Konya Ambar Köyü’nde keşfedildikten sonra, 1879 yılında, zamanın İngiltere Konsolosu ve arkeolog Sir Charles Wilson tarafından tarafından kazılmıştır. Wilson lahtin üzerinde bulunan bir çoçuk figürünün başını 1883’de söküp kızının çantası içinde Londra’ya kaçırmış ve figür daha sonra kız kardeşi tarafından 1932 yılında Victoria & Albert Müzesine bağışlanmıştır. Omzu üzerinden bakan kıvırcık saçlı figür, Yunan aşk Tanrısı Eros’a benzetilmektedir. Mermer başı lahitten kopartan konsolosun, daha sonra eserin bütününü de alıp nakletme niyetiyle mezarın üstünü yeniden toprakla örttüğü rivayet edilmektedir. Rivayete göre Wilson, lahdi, sonradan yeniden çıkarmak üzere gömülü bırakmış, daha kolay taşınabildiği için, belki de kırılmış olan Eros Başı’nı yanında götürmüştür. 1934 yılında Eros Başı’nın Türkiye’ye geri verilmesi gündeme gelmiş, ancak bu durum Atina’dan kaçırılmış olan ve British Museum’da bulunan Elgin Mermerleri’nin Yunanistan’a iadesini de gündeme getirebileceği kaygısını doğurmuştur. Yine de Victoria & Albert Müzesi’nin o dönemdeki müdürü Eric Maclagan, büyük bir anıtın parçası olan Eros Başı’nın lahitle birlikte sergilendiğinde çok daha büyük bir değer kazanacağı yolunda rapor vermiştir. Bunun üzerine İngiliz yetkililer, Victoria & Albert Müzesi’nin Eros Başı’nı Türkiye’ye geri vermesini kabul etmişler, ancak sonuçta bu iade gerçekleşmemiştir. Son yıllarda yurt dışına kaçırılan tarihi ve kültürel mirasın izini süren Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, İngiltere’deki Victoria & Albert Müzesi’nde bulunan Eros başını geri getirmek için tekrar çalışmalara başlamıştır. Londra’daki müze yetkilileri, İngiltere’ye kaçırılan “Eros Başı”nı “Türkiye’ye uzun süreli ödünç olarak geri vermeyi arzu ettiklerini, ancak bunun koşulları konusunda henüz bir anlaşmaya varılmadığını” açıklamıştır. Zira Türkiye mülkiyeti İngiltere’de sergisi Türkiye’de olması şartını kabul etmemektedir. ................................................................................................ * Sidamara Lahdi -Paylaşılamayan tarihi eser.. Sidamara Lahdi Konya Ereğlisi-Karaman yolu üzerinde, eski adı Sidamara olan Daha sonra "Divle nin bir çitliği olan tarım arazileri olan Anbararası" bu günkü ismiyle Ambar köyün-de bulunmuştur. MS 3. yüzyıla ait lahit. 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinen eser 1900’da bulunmuş ve Osman Hamdi Bey tarafından İstanbul’a getirtilmiştir. Lahdin kapağında ve dört yanında bulunan kabartma heykeller çok çeşitlidir ve bir sanat harikası sayılmaktadır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan lahitlerin en güzellerinden biridir.. Karaman-Ayrancı Ambararası Köyü Ambar Höyük’te 1898 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkan ve dünyanın en büyük lahti (32 ton) olarak bilinen Sidamara Lahdi İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Sidamara salonunda sergilenmektedir. 1901 yılında Ambar köyünden Halil Ethem Bey tarafından İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülen lahit, bulunduğu antik şehrin ismi olan Sidamara adıyla tanınıyor. Bu mermer lahdin boyutları: Yükseklik: 313 cm, Uzunluk: 381 cm, En.200 cm.. Ağırlığı 32 tondur. 1 Tarihçe Lahit önce Ereğli’den Konya’ya nakledilir. Ereğlili Deli Mustafa bu işe memur edilir ve kırk manda ile Konya demir yoluna kadar lahdi nakleder. Lahdi incelemek üzere Konya’ya gelen Osman Hamdi Bey lahdin İstanbul’a taşınmasını ister, ancak 3 metre yüksekliğinde ve 32 ton ağırlığında olan bu dev lahdi yerleştirebilecek vagon bulunamaz. Osmanlı Demiryolu Şirketine yapılan başvuruya da olumlu yanıt alınamayınca bir lokomotifin bazı bölümleri sökülür, çatısına uygun bir tertibat kurulur ve lahit 3 Haziran 1901 günü Müze-i Hümayun yetkilileri eşliğinde İstanbul’a götürülür. Sidamara’da başka lahitler de bulunmuştur. Bu lahitlerin yüzleri süslü sütunlarla, sütun araları şahıs tasvirleriyle doldurulmuştur. Bu yüzden, bu tipdeki diğer sütunlu lahitlere de Sidamara tipi lahitler denir. Sidamara Tipi (Sütunlu) lahitlerin kökeni henüz kesinleşmemiş olsa da, bunların Anadolu’da bu derece bir sıklıkta görünmeleri kökenlerinin Anadolu olduğu yönündeki kanıyı kuvvetlendirmektedir. Kapak, adeta yatak gibi tasarlanıp, lahdin sahibi erkekse karısı ile birlikte, kadınsa yalnız olarak uzanır şekilde kabartmaları konurdu. Sidamara lahdinin kapağında lahit sahibiyle karısı yatakta yatar gibi uzanmışlardır. 2 Özellikleri Lahdin üzerinde bulunan bir Eros başı figürünün Londra’da Victoria ve Albert Müzesinde olduğu öğrenilince Kültür ve Turizm Bakanlığı parçayı geri almak için müzeye başvuruda bulundu. Parçanın lahdin bulunmasından önceki bir tarihte, 1879 yılında zamanın İngiltere Konsolosu ve arkeolog Sir Charles Wilson tarafından çıkarılıp İngiltere’ye götürüldüğü ve torunları tarafından Victoria ve Albert Müzesine bağışlandığı öğrenildi 3 Betimlemeler Mermer lahidin yüksekliği 313 cm, boyu 381 cm, eni ise 200 cm.dir. Lahdin ön yüzünde ortada filozof kıyafetinde oturan bir erkek, Sağda Artemis kıyafetinde genç bir kız, solda Demeter kıyafetinde başı örtülü bir kadın vardır. Bu yüzün iki ucunda Dioskuruslar atların yularlarını tutmaktadırlar. Dar yüzünde mezar kapısına doğru elinde tuttuğu meyva tepsisi ile ilerleyen bir kadın, kapının diğer yanında sakallı bir adam bir rulo tutmaktadır. Lahdin diğer uzun yüzünde ve diğer dar yüzünde ise av sahnesi işlenmiştir. Lahdin kapağında lahit sahibiyle karısı uzanmış vaziyettedirler. M.S. III. asra ait lahdin kaidesindeki frizde yırtıcı hayvanlarla mücadele eden puttolar ve Eroslar, diğer yanda idman yapan atlerler ve araba yarışları görülür. 4 Dış bağlantılar Tabutun üzerine kolonların ve şekillerin yerleştirilmesi kolon lahitçiliğini akla getirmektedir. Tabutun dış yüzeyi duvarın yüzeyindeymiş gibi sunulmuştur. Prensip olarak 6 oluklu kolonlar merkezde üçgen oyuklar ve her bir tarafında ise kabartılmış 2 oyuk oluşturur. Oyuklar genellikle yumurta ve liflerle delinmiş ağaç yaprakları ile dekore edilmiştir. Bu deklarasyon oyukların dışındaki bölgeleri doldurur ve tabutun diğer taraflarında da devam eder. Arkeologlar Sidamara Lahdini bağımsız bir çeşit yada diğerlerinden ayrılmış bir grup olarak saymaktadırlar. Bu lahit kendinden önce yapılmış olan aynı döneme ait diğer lahitlerle benzerlik göstermektedir. Orijinallikleri muhtemelen bu lahitlerin 2 çeşit çok yaygın mezar anıtı türlerini bir araya getirmesinin altında yatmaktadır. 5 Kaynakça Lahdin yan yüzlerinde mitolojiden alınma sahneler vardır. Bunlardan bir tanesi ilgi çekicidir. Ortada bir filozof oturmakta ve elindeki kitabını okumakta, bir yanında karısı ve diğer yanunda kızı ayakta durmaktadır. İki yan uçta birer mitolojik varlık tasvir edilmiştir. Çıplak Dioskurus kardeşler (İngilizce: Castor and Pollux, Almanca:Dioskuren) yanlarından hiç ayırmadıkları atların dizginlerini tutar vaziyettedirler. Lahitler ölüler dünyasının bir parçası olduklarından, Zeus tarafından cezalandırılmış bu kardeşler, yaşayanların dünyası ile ölülerin dünyası arasındaki ilişkiyi sağlıyorlardı. Bir tanesi 12 saat dünya yüzünde iken diğeri aynı saatlerde toprak altında, ölüler dünyasında kalıyordu. Böylece yaşayanların dünyasına öteki dünyanın ne kadar karanlık ve kötü olduğunu anlatabiliyordu. Lahitlerin kapakları üstüne uzanmış vaziyette yatan ölünün heykeli yapılırdı. Bazı durumlarda yanlarına eşleri de ilave edilirdi. Lahitlerin üzerindeki dantela gibi işlenmiş motifler küçük bir çivi ve çekiç ile yapılıyordu. Sanatkarlar lahdi süslerken, gölge ve ışık oyunlarına bilhassa dikkat ederlerdi. Kaynak Vikebedi. ................................................................................................ * SİDEMARA LAHDİ EREĞLİ’NİNDİR! Geçtiğimiz Haziran ayı ortalarında bir Pazar sabahı bir grup dostla Çatalhöyük Örenyeri’ne bir gezi yapmıştık. Kendisinin de Ereğlili olduğunu büyük mutlulukla öğrendiğimiz Arkeolog Gülay Sert ile sohbetimizde söz; özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde Anadolu’dan kaçırılan kültür hazinelerine de gelmişti. Türkiye’nin önemli Arkeologlarından Gülay Hanım bu durumu şu sözlerle açıklamıştı: “Osmanlı’nın arkeolojiye bakışı nedeniyle o kadar önemli eser yurtdışına serbestçe çıkarıldı. Osmanlı, Anadolu’da kazı yapan yabancılara, ‘Bulduğunuz altın- gümüş bizim, taş- toprak sizin’ demiştir.” Sevgili dostlarım, aslında uzun süredir yazılmayı bekleyen bir konuydu 32 ton ağırlığı ve ihtişamlı görünüşüyle dünyanın en büyüğü olarak bilinen Sidemara Lahdi. Ereğli tarihinin kara deliklerinden, tam olarak aydınlatılıp toplanamayan konularından biriydi. Hafta içinde yerel gazetelerde okuduğumuz bir haber, bu konunun artık derli toplu bir şekilde yazılmasını kaçınılmaz kıldı. Önce son haberi özetleyerek başlayalım, sonra da bugüne kadar biriktirdiklerimizi paylaşalım. Tabi bu konuda bilgi sahibi dostlarımızın yapacakları katkılarla önümüzdeki dönemlerde bu yazının genişleyebileceğini de belirtelim. Haber özetle şöyleydi: “Ereğli’de bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Sidemara Lahdi’ne ait çocuk Eros başı için 2,5 yıldır süren görüşmelerde prensip anlaşmasına varıldı. Görüşmelerde, iade usulleri konusunda çekince konulduğu ortaya çıktı. Müze yönetimi,130 yıl önce İngiltere’ye kaçırılan eserin iadesi sırasında ‘yasa dışı yollarla gitmiştir’ denilmesini istemiyor. Türkiye ise bu konuda asla taviz verilmeyeceğini vurguluyor.” Haberde bizim için önemli birçok yeni bilgi de yer alıyordu. Bunlara da yazımızın devamında yer vereceğiz. İsterseniz önce Sidemera Lahdi’ne ilişkin eski bilgilerimizi tarihi süreç içerisinde gözden geçirelim… SİDEMARA NERESİ? Romalılar MÖ133 yılında Bergama devletini yenerek, Anadolu’yu ele geçirdiler ve “Asya Vilayeti” adını verdiler. Ereğli’nin o günlerdeki ismi Kibistra idi ve şehir, sömürgeci bir devlet olan Roma’nın yönetim şekline uygun olarak bir nevi “müstemleke valisi” konumundaki Prokonsüllerce yönetilmeye başlandı. Ancak Roma’nın zulmüne karşı Anadolu halkları,Karadeniz’de kurulu Pont devletinin Kralı Mihridad öncülüğünde sık sık ayaklandılar ve Kibistra uzun süre iki devlet arasında gidip geldi. Bölge MÖ 64 yılında ise tamamen Roma hakimiyetine girdi ve Kapadokya Eyaleti’ne bağlandı. Romalılar bu zengin ve stratejik bölgeye öyle önem verdiler ki hem sıkı korumaya aldılar, hem de doyumsuzca sömürerek aşırı zenginleştiler. Örneğin mezarları için yaptırdıkları lahitlere harcadıkları paralar rekor seviyelere ulaştı, muhteşem sanat eserleri ortaya çıktı. İşte bu dönemde ani baskınlardan korunmak için Ereğli ile Mut geçişi arasındaki Ambar Köyü’nde de askeri bir üs kurdular. Ereğli’nin 18 kilometre batısındaki bu antik şehre de Sidemara adını verdiler. Günümüzden yaklaşık 1700 yıl önce de bu şehrin hakimi için bir lahit yapıldı. Bu mermer lahit, 25 ton ağırlığıyla dünyada bugüne kadar bilinen en büyük lahit olma özelliğini taşıyordu. Lahdin üzerindeki sanat harikası heykeller ise bölgeye verilen önemi tescilliyordu. Bugün Ambar Köyü’nün altında olduğu düşünülen Sidemara’nın, ne zaman yok olduğu ise tam bilinmiyor. Burada anımsatmak gerekiyor ki, bugün Karaman sınırlarındaki Ayrancı’ya bağlı Ambar köyü, 1868 yılında Sultan Abdülaziz tarafından belediyelik yapılan Ereğli’nin Divle nahisyesi sınırlarında bulunuyordu. LAHİT NASIL BULUNDU? Basınımızda son çıkan habere kadar, ünlü lahdin bulunuş ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne naklediliş öyküsü ise şu şekildeydi: O günkü adıyla Ambararası Köyü’nden Molla İbrahim (Gündoğdu)1898 yılında tarlasında buğday kuyusu kazarken lahdi bulur, olayı ise şöyle anlatır: “Evimin bahçesinde, buğday kuyusu yapmak için kazı yaptım. Mermerden, kafası kopmuş bir kadın heykeli çıkardım (halen Konya Müzesinde sergileniyor), bunu teslim ettiğimde bana 3 mecidiye verdiler. Daha sonra, ünlü lahdi buldum.” Olay İstanbul’a haber verilir ve henüz 1891 yılında Osman Hamdi Bey tarafından kurulan Müze-i Hümayun’un o dönemdeki Müdürü Halil Ethem Bey Ereğli’ye gönderilir.Halil Ethem Bey, lahdi inceler ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınmasına karar verir. Ancak,lahdin üzerindeki heykellerin bazılarının başlarının olmaması o dönemde ve daha da sonraları uzun süre Sidemara’nın yok olmadan önce yağmalandığı düşüncesini akıllara getirmiştir. Oysa durumun böyle olmadığı son ortaya çıkan haberden anlaşılıyor. Henüz demiryolu hattı Ereğli’ye ulaşmadığından ve 25 tonluk lahdin taşınması sorun olacağından üzeri örülerek korumaya alınır. 1901 yılında gerekli ödenek sağlanınca nakline karar verilir. Konya’daki demiryoluna kadar lahdi taşımakla da Deli Mustafa Ağa görevlendirilir. (ereğliye daha sonra belediye başkanı olmuştur) 40 ÇİFT CAMIZLA 1 AY YOLCULUK… Deli Mustafa Ağa, Ereğli’de bolca bulunan camızlardan 40 çiftini bir arabaya koşar ve lahdi Konya’ya götürmek için yola çıkar. Ancak sahipleri hayvanlarına kıyıp bizleyemedikleri için camızlar yürümez. Deli Mustafa Ağa da çareyi, camız sahiplerinin yerlerini değiştirmekte bulur. Böylece herkes başkasının camızlını bizleyince hareket edilir ve rivayete göre lahit bir ayda Konya’ya, oradan da trenle İstanbul’a ulaşır. Bu zor görevi başarması üzerine Deli Mustafa Ağa’ya Sultan 2.Abdülhamit tarafından rütbe ve maaş bağlanmıştır. Kendisine gönderilen belge ve hediyelerin bugün torunlarında olduğu biliniyor. Daha sonra Sultan 2.Abdülhamit,Ereğli İstasyonu’nun 1904 yılındaki açılış törenine Saray Nazırı Turhan Paşa’yı göndermiştir. İstasyon’un hizmete girme törenine katılan Deli Mustafa Ağa Ereğli Belediye Başkanlığı da yapmıştır. İbrahim Hakkı Konyalı’nın 1969’da basılan Ereğli Tarihi’ni kaleme aldığı dönem dahil, uzun yıllar İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde tutulan, daha sonra ise depoya kaldırılan Sidemara Lahdi, yakın zamanda açılan Sidemara salonunda sergilenmeye başlanmış. Biz ölçmedik ama gövdesi ve kapağı beyaz mermerden yapılan lahdin boyutları,bir bilgiye göre; uzunluğu 4, eni 1.80, yüksekliği 2.46 metre,bir bilgiye göre ise uzunluğu 3.81, eni 2, yüksekliği 3.13, metre... Kapağının üstünde içindeki karı- kocanın yatar vaziyette yüksek kabartma heykelleri bulunuyor. Lahdin dört yanı ise boşluk kalmayacak şekilde çeşitli dini figürlerle süslenmiş. SON HABER… Gelin isterseniz ezberlerimizi bozan son bilgilerin yer aldığı “Eros Başına Kavuşuyor” başlıklı haberi bir kez de birlikte okuyalım: “1700 yıllık Sidemara Lahti’nden koparılarak kaçırılan ve İngiltere’deki Victoria&Albert Müzesi’nin deposunda tutulan Eros’un başı, Türkiye’ye dönüyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan 25 tonluk lahit, aşk tanrısı Eros’a ait olduğu düşünülen kıvırcık saçlı çocuk başı eksik halde sergileniyordu. Zamanın İngiltere Konsolosu, arkeolog Sir Charles Wilson’un 1882’de lahitten söküp beraberinde götürdüğü saptanan Eros’un başı, 130 yıl sonra ait olduğu lahde yerleştirilecek. Çalındığı ilk defa 2009’da Dr. Şehrazat Karagöz tarafından tespit edilen kıvırcık saçlı çocuk başı için Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2,5 yıldır savaş veriyor. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün, Londra’daki Victoria&Albert Müzesi ile yaptığı görüşme ve yazışmalar olumlu bir seyirde ilerliyor. Yetkililer, mermerden oyma çocuk başı için müze yönetimi ile prensipte anlaştıklarını, iade usulleri üzerinde görüşmelerin sürdürüldüğünü aktarırken, eserin önümüzdeki günlerde Türkiye topraklarına gireceğini bildirdi. Görüşmelerde, iade usulleri konusunda çekince konulduğu ortaya çıktı. Müze yönetimi, 130 yıl önce İngiltere’ye kaçırılan eserin iadesi sırasında "yasa dışı yollarla gitmiştir" denilmesini istemiyor. Türkiye ise bu konuda asla taviz verilmeyeceğini vurguluyor. Dünyanın en büyüklerinden biri olan Sidemara Lahdi, 1879’da konsolos Wilson tarafından Ereğli’de yapılan kazılarda bulunmuştu. Wilson lahdin üzerindeki erkek çocuğu figürünün başını 1882’de söküp Londra’ya götürmüştü.” LAHİT EREĞLİ’YE DÖNMELİ… İşte böyle sevgili dostlarım… Henüz Osmanlı’da müze yokken, bizim Ambar köylü Molla İbrahim Efendi’den yıllar önce İngiliz konsolos Wilson Efendi lahdi bulmuş, heykellerin başını alıp sıvışmış… Biz de yıllarca düşünmüşüz “bu heykellerin başları nerede?” diye… Birkaç ay önce, “Ereğli Müzesi’nin kapatılacağı” söylentilerini sizlerle paylaşmıştık. Biz “Sidemara Lahdi başta olmak üzere Ereğli topraklarından götürülen eserleri geriye nasıl getirebiliriz”i düşünürken, bazı uyanıklar, “Ereğli’dekileri nasıl götürürüz”ün hesabındalar... Uzun süredir düşünüyorum ve “Eğer Deli Mustafa Ağa bugün yaşıyor olsaydı, Sidemara Lahdi Ereğli Müzesi’nde olurdu” sonucuna varıyorum... EREĞLİ GAZETESİ’NE/30 ARALIK 2011 EREĞLİ YAZILARI… Deniz KURT ([email protected]) ARAŞTIRMACI GAZETECİ VE BİR EREĞLİNİN ÖZ EVLADI Değerli üstat Deniz KURT"a bu bilğiler için teşekürler ************************************************* BU BİLGİLER HARİCİNDE BİR BİRİNE ÇOK YAKIN İKİNCİ BİR MAKALEYİDE ALTTA SUNUYORUM.. Sidamara Lahdi nasıl taşındı? ÖZEL 1900 yılında Konya’da bulunan 32 tonluk bu lahdin Osmanlı müzecilerince İstanbul’a taşınma serüvenine hayret edeceksiniz... Konya’nın Ereğli ilçesine bağlı Ayrancı Nahiyesinin Ambar köyünde 1900 yılında bulunan Sidamara Lahdi’nin İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınması için uygun vagon bulunamayınca lokomotifin bazı bölümleri sökülerek çatısı üzerinde uygun bir tertibat oluşturulduğu öğrenildi. Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Muşmal’ın Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası adlı kitabında aktardığına göre, bulunan lahdi incelemek üzere 1900 yılında Konya’ya gelen Müze-i Humayun Müdürü Osman Hamdi Bey, yaptığı incelemelerden sonra lahdin İstanbul’a nakledilmesini ister. Lahit İstanbul’a nakledilmek üzere önce Konya’ya taşınır. Ancak 32 ton civarında bir ağırlığa sahip lahdin yerleştirilebilmesi için uygun bir vagon bulunamaz. Hatta lahdin taşınmasına yardım etmesi için Anadolu Osmanlı Demiryolu Şirketi’ne de müracaat edilir, fakat şirket Osmanlı coğrafyasında bu lahdi taşıyacak uygun bir vagon bulunmadığını bildirir. VAGON BULUNAMAYINCA LOKOMOTİF KULLANILDI Lahdin İstanbul’a naklini sağlamak üzere Müze-i Humayun Ustabaşısı ve muhasebecisi 10 günlüğüne Konya’ya gelir. Nihayet Demiryolu Şirketi’nin yaptığı incelemeler sonucunda tek çare olarak, lokomotifin bazı bölümlerinin sökülmek suretiyle çatısı üzerinde uygun bir tertibat yaptırılarak, lahdin buraya yerleştirilmesi ve bu şekilde İstanbul’a gönderilmesi gündeme getirilmiştir. Söz konusu durum İstanbul’a iletildikten sonra 3 Haziran 1901 tarihinde müze idaresi yetkililerinin nezaretinde olmak üzere, lahdin İstanbul’a bu şekilde nakledildiği ifade edilmektedir. SİDAMARA LAHDİ HAKKINDA TEKNİK BİLGİLER: Envanter bilgileri ve numarası: Eserin adı: Sidamara Lahdi Envanter No: 1179 Buluntu yeri: Konya - Ambararası Malzemesi: Mermer Boyutları: H.313 cm, L. 381 cm, W.200 cm Ağırlık; 32 ton Objenin tarifi: Lahdin her tarafı derin işlemelerle doludur, bir uzun yüzünde lahdin sahibi karısı ve kızı arasında görülmektedir. Diğer taraflarında av sahneleri, meyve taşıyan bir kadın, atları zapteden Dioskuruslar, kaide frizinde vahşi hayvanlarla mücadele eden Puttolar, ve Eroslar idman yapan pehlivanlar, araba yarışları görülür.Kapağın üzerinde lahdin sahibinin karısı ile birlikte yan yana yatan rölyefleri vardır. Lahdin teknesinin pencereden taraftaki esas cephesinde ortada filozof kıyafetinde oturan erkek sağda Artemis kıyafetinde genç bir kız, solda Demeter kıyafetinde giyimli; başı örtülü bir kadın vardır. Tarihlendirme: M.S. 3’üncü asra ait olduğu tahmin ediliyor. Açıklama: Ereğli’den Karaman’a giderken yol üzerinde bulunan eski ismi Sidamara olan şimdiki Ambararası köyünde bulunmuştur. Günümüzdeki adı (Ambar Köyü) Ayrancı Karaman Roma Devrinde Anadolu’da bulunan halk tarafından yapılmıştır. LAHİT NE DEMEK; Lahit kelimesi günümüzde ‘ölünün içine konulup defnedildiği sanduka’ anlamına geliyor. Bugün de kullanıldığı gibi yüzyıllar öncesi de kullanılmıştır. Modern mezarlıklarda verebileceğimiz büyük veya küçük, süslü veya sade lahitler yaptırabiliriz. Yıllar öncede durum aynı idi. Eskiden de sanatkârlar zengin kimselerin lahitlerini para karşılığı yapıyorlardı. Anadolu’nun Roma devrindeki en büyük lahid atölyesinin bulunduğu merkez Konya’nın tarihi Sidamara şehri idi. Bu şehirden yalnız lahit ustaları yetişirdi. Sidamara’nın ihtiyacını karşıladıkları gibi Anadolu’nun birçok kentinde de sanatlarını yürütürlerdi. Bu şehirde bulunup Arkeoloji müzesine getirilmiş Sidamara bu sanatkârların işidir. Ortadaki büyük sütunlu lahit (Konya-Ambararası)’sında bulunduğu için Sidamara Lahdi denir. Bu tipteki diğer sütunlu lahitlere de Sidamara tipi lahitler denir. Sidamara lahitlerinin yüzleri süslü sütunlarla, sütün araları şahıs tasvirleriyle doldurulmuştur. Kapak yatak gibi yapılıp lahdin sahibi erkekse karısı ile birlikte, kadınsa yalnız olarak uzanır şekilde kabartmaları konurdu. Lahdin kapağında lahit sahibesiyle karısı uzanmışlardır. Bugün birçok numune ve parçaları mevcut olan bir sınıf lahitler içinde en güzel ve en mühim numunedir. Kapağın üzerindeki puttolardan birinin başı Londra’da ‘’Victoria and Albert’’ Müzesinde olduğu anlaşılınca başın mulajı getirilip yerine konmuştur. Bu tarzdaki lahitlerin teknesi,cepheleri sütunlar ve hücrelerle süslü ev şeklindedir. Bu şekildeki kapaklar, Anadolu’da rastlanan lahitlerde görülmez. Bu şekil M.S.2. asır başlangıcına kadar ancak Etrüsk ve Roma lahitlerinde olduğundan, bunlarda İtalya’dan gelme bir tesir aramak gerekir. Bu lahitler Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde gezici sanatkârlar tarafından yapılmışlardır. M.S.2. asrın yarısından itibaren M.S. 3. asrın yarısına kadar rastlanırlar.Bu tarihten sonra yapılmamışlardır. Lahdin yan yüzlerinde mitolojiden alınma sahneler vardır. Bunlardan bir tanesi ilgi çekicidir. Ortada bir Filozof oturmakta ve elindeki kitabını okumakta, bir yanında karısı ve diğer yanında kızı ayakta durmaktadır. İki yan uçta birer mitolojik varlık tasvir edilmiştir. Çıplak Diyaskur kardeşler yanlarından hiç ayırmadıkları atların dizginlerini tutar vaziyettedirler. Lahitler ölüler dünyasının bir parçası olduklarından, Zevs tarafından cezalandırılmış bu kardeşler, yaşayanların dünyası ile ölülerin dünyası arasındaki irtibatı temin ediyorlardı. Bir tanesi 12 saat dünya yüzünde iken diğeri aynı saatlerde toprak altında, ölüler dünyasında kalıyordu. Böylece yaşayanların dünyasına öteki dünyanın ne kadar karanlık ve kötü olduğunu anlatabiliyordu. Lahitlerin kapakları üstüne uzanmış vaziyette yatan ölünün heykeli yapılırdı. Bazı durumlarda yanlarına eşleri de ilave edilirdi. Lahitlerin üzerindeki dantela gibi işlenmiş motifler küçük bir çivi ve çekiç ile yapılıyordu. Sanatkârlar lahdi süslerken, gölge ve ışık oyunlarına bilhassa dikkat ederlerdi. Tabutun üzerinde kolonların ve şekillerin arasında yerleştirilmesi kolon lahitçiliğini akla getirmekte ve özellikle yas tutan kadın lahdin modası geçmiş sayılmaktadır. Tabutun dış yüzeyi duvarın yüzeyindeymiş gibi sunulmuş. Prensip olarak 6 oluklu kolonlar merkezde üçgen oyuklar ve her bir tarafında ise kabartılmış 2 oyuk oluşturur. Oyuklar genellikle yumurta ve liflerle delinmiş ağaç yaprakları ile dekore edilmiştir. Bu deklarasyon oyukların dışındaki bölgeleri doldurur ve tabutun diğer taraflarında da devam eder. Arkeologlar Sidamara Lahdini bağımsız bir çeşit yada diğerlerinden ayrılmış bir grup olarak saymaktadırlar. Bu lahit kendinden önce yapılmış olan aynı döneme ait diğer lahitlerle benzerlik göstermektedir. Orijinallikleri muhtemelen bu lahitlerin 2 çeşit çok yaygın mezar anıtı türlerini bir araya getirmesinin altında yatmaktadır. * Şimdi de KENDİ birikimlerimi aktarıyorum. Ve bu köyümüz 30 yıldır il olan KARAMAN İline bağlanmıştır AYRANCI"nında ilçe olması sebebiyle bu ilçeninde KARAMAN iline bağlanarak AMBAR KÖYÜ Karaman ilinin nufus olarak en büyük köyü ünvanını almıştır. Bu köyde birde höyük bulunmaktadır 14.y.y. dan kalan tarihi bir kalenin bu toprak yıgını hainde gömülü bulunması ve gün yüzüne çıkıması kim bilir hanği tarihe rastlayacaktır . Tahmini ambar köyünün kuruluş tarihi divle sancağı olan osmanlının ANADOLUDAKİ kalesi olan divleden göçüyle başlar ve 500 ,600 yıllık bir geçmişe sahip bir köy geçmişi araştırdığımızda çıkmakta tabiiki 14. yüz yıllarda bu belde bir ANTİK ŞEHİR idi adı da sıdemara şehri Köyün altında belkide koca bir şehir kent kalıntıları var. Kimbilir! Bu lahitle ilğili ilk bulgular o dönemlerde yaşayan,Molla İBRAHİM lakaplı (ibrahim gündoğdu)tarafından evinin havlusuna buğday ambarı yapmak için vurulan kazmanın belli bir aşamaya geldikten sonra temel kazısının bu esere rast gelmesiyle ortaya çıkmıştır.. Kazdıkca değişik figürlere raslayan molla emmi hem kormuş hemde panikleyerek oradan uzaklaşıp yetkililere haber vermiştir..,o dönemin müzeler müdürlüğü yada ereğlili idarecilere haber verilmesiyle bu lahiti yetkili görevliler incelemeye gelirler.Ambar köyünden toprak altından çıkarılan lahit İNGİLİZ BÜYÜKELÇİLİĞİNDEN BİR YETKİLİSİNİN İNCELELER YAPMAK için ambara gönderilmesi, lahitin incelemeye alınması ve bazı gelişmelerin su altına gizlenmesine vesile olmuştur. İnğiliz yetkili iki eros başından birisini kırarak ingiltereye incele yaptırmak üzere gizliden yollamıştır.. LAHİTİ BULAN MOLLA İBRAHİM emmiye ödül olarak bir miktar o dönemin parasından birkaç akçe 2,3 mecidiye para verilerek ödüllendirilmiş ve ona bir müze görevi teklif edildiği söylenmekte.. bu öykü üç aşağı beş yukarı birbirine aynı paralellikte bilgiler içermekte.. tabiiki o dönemde yaşamadığımız için kayıtlı bir belğe bulunmadığı için dilden dile bize nakledilen bildiğimiz bilği benim şahsım adına bundan ibarettir.. .....SAYGILARIMLA.. Şair Yazar Resul Civcik Bu köyde birde höyük bulunmaktadır 4.y.y. dan kalan tarihi bir kalenin bir toprak yıgını hainde gömülü bulunması ve gün yüzüne çıkıması kim bilir hanği tarihe rastlayacaktır . tahmini ambar köyünün kuruluş tarihi divle sancağı olan osmanlının ANADOLUDAKİ kalesi olan divleden göçüyle başlar ve 500 ,600 yıllık bir tarihi geçmişe sahip AVŞAR TÜRKÜ AVŞAR YÖRÜĞÜ bir köy tabiiki 4. yüz yıllarda bu belde bir ANTİK ŞEHİR idi ... Derleyen:Resul CİVCİK Düzenleme Tarihi 20 / 05 / 2013 Son Düzenleme:27 / 12 / 2014 Son düzenleme tarihi; 06 / 11 / 2019 ................................................................................................ Her ay ziyaretini yapar bu tarihi eseri adını aldığı özel salonda saatlerce hayranlıkla izlerim. Herkesin görmesinide canı gönülden temenni ederim. ................................................................................................
SİDEMARA LAHDİ
Karaman Ayrancı Ambar arası Sidemara lahdi müzede bilin Kültürel servetin sönmez çırası Sidemara lahdi müzede ilin İşlemiş mermeri ustası candan Bahsedeyim size birazcık ondan Görünüş mükemmel etkiler yandan Sidemara lahdi müzede şalın Konya Ereğli’den başlar akışı Erosların durur cıplak bakışı İnsanı cezveder o can nakışı Sidemara lahdi müzede gülün Çeşitli tasvirler figür büstünde Kaya mezarı’nın zahir üstünde El emek göz nuru mahir üstünde Sidemara lahdi müzede dilin Otuz iki ton’dur hiç yok düşeri Bulunmaz üstünde balta keseri Dünyanın en büyük sanat eseri Sidemara lahdi müzede dalın Benzerleri vardır üç beş sekizi Belkide Ambar da vardır ikizi Deli Mustafa’nın kırk çift öküzü Sidemara lahdi müzede yelin Osman Hamdi Bey’de görüp kapılmış Musade alınmış nakil yapılmış Molla ibrahim’in eli öpülmüş Sidemara lahdi müzede elin Üçüncü yüz yılda Roma dönemi Asırlar geçsede bitmez önemi Gurbette buluştuk yaktı sinemi Sidemara lahdi müzede halin Her yeri gizemli tarih izlerim Konuşurum o’nla dinler sözlerim Saatlerce bakar hayran gözlerim Sidemara lahdi müzede zilin Saatler’ce baksam bıkasım gelmez Yanından ayrılıp çıkasım gelmez Sanat bilmeyeni tıkasım bilmez Sidemara lahdi müzede elin El emek göz nuru damarsız kandan Değeri ölçülmez belki de candan Bütün dünya bilir haberdar ondan Sidemara lahdi müzede telin Gezip görüp anlat eş dost bize de İstanbul’a değer katar müze de Resuli teşekür eder size de Sidemara lahdi müzede Gelin ..............04.11.2019 Resul Civcik"Ozan Resuli"Ayrancı/Karaman Fotoğraf;Arşivimden Köyümüz Ambar’dan çıkan Bu TARİHİ ESER, İstanbul Arkeoleji Müzesinde’dir. Şiirimi okuyup hislenen,beğenen,yorumlayan, tüm gönül dostlarıma,selâm olsun. |
Hiç duymamıştım.
Sayende bilgilenmiş olduk.
Harika bir şiir de tam tuzu biberi olmuş.
Eline sağlık.
Selam ve saygılar.