6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1217
Okunma
evlat şuradan bakkala uğra
içinde sevgilinin vesikalığı duran
muşamba suratlı cüzdanından
hayata dair söylemediklerini çıkar
uzat suratı reklam panolu
süper market mağduru cezmi amcana
çin malı da olsa olur dokuz tekbir al
bir kaçının paketi jan janlı olsun
bütün yeşillerini dünyada bırakmış
sıfırcı hocalar gibi kafayı bana takmış
ölü bir haziranın mezarına gideceğim
o sıra mahallenin üstünden
kanatlarına reklam alan periler uçacak
haber eyle bekçiye dönüp durmasın kahvede okeye
çıkıp bağırsın meydanda ’ peride olsan
kardeşim yasak yasak izinsiz reklam’
yok canım bizimkisi
hazır karışmışken
mercimekli yaylalı tavuk suyu çorbası gibi
birbirine bütün kavramlar dizisi
yine yeşil giyinmiş
çıplak gevrek vücutlu bir haziran öncesi
kısa adımlı ve ihtilalden habersiz
tam tam dansı ettiğimiz bir mayıs gezintisi
bu esnada periler bize göründüyse
işeyerek tüm akllıların düşlerine üstten üstten
-ki onlar nefret eder yazıdan turadan ve ecelden-
öptüyseler bizi
sevdiyseler yere düşen gözyaşı mağduru kirpiklerimizi
bize dokunduysalar
makamından firari aşk şarkılarını
kovaladıysalar bizim için
suç bizde değil zavallı akıllılar
suç şarkılara kimlik veren düzeninizin
o gün haziran başlamıştı
-ay isimlerini isimlerini çok çok sonra
ilk ayrılık öğretmişti bana-
bir dağ yamacındaydım patika kıvrımlı düşlerimin
sırtına dünyayı yüklenmişti annem
elma ağaçlarının gölgesinde oturur
çilenin hemen biraz öncesi
taş plaklara söyler gibi
karıncalara otların
dağların taşların
baş verip düş vermemiş acıların
henüz harflerle kelepçelenmemiş
türkülerini söylerdi
budanmış ağaçların gölgesini
yetim kalmasın diye toplayan ben
tam cebimden çıkarıp
güneşe işte senden çaldıklarım diyecekken
bir anda büyütmüştü beni ayrılığın
sonraları ürkmüştüm güneşle aramdaki mesafeden
fen kitaplarını incelerken
yok canım
geçmemeli bütün yaşamı ölecekken
insanın gözlerinin önünden
şayet öyleyse
gittiğin haziran sabahlarını
düşleriyle yıkayıp bir meczubun tek elbisesi gibi
her gün yeniden giyinen ben
bir daha görmek istemem gitmelerini
bin yıl geçse de üstünden
............................z.ersoy