1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
761
Okunma
Bazen sarılırsın,
Bir iğde dalına.
Rüzgârın savuracağı,
Ana kadar kalırsın.
Sonra hazan gelir;
Sert bir rüzgâr,
Savurur seni.
Bir yol kenarına.
Sevgiye yürüyen ayaklar ezer.
Seni hiç düşünmeden,
Onlar kendi sevgilerinin derdindedir.
Savrulursun bir dağ yamacına.
Eser, soğuk rüzgar
Sokar seni, bir kovuğa.
Kemirir, parçalarlar kurtçuklar,
Karışırsın, sayesinde toprağa,
Düşlerini bilmezler onlar,
Bir zaman iğde kokularında yaşadığını,
IPARHAN efsanesine;
Sahilde oturursun takılıp,
Eski bir balıkçı ağına.
Nefes alamazsın,
Kumsal bilmez senin sevda düşlediğini
Sara ölümüne bedenini;
Az sonra gelen dalgalara verip
Sararmış bedenini,
Salar karşı kıyıda demirlemiş;
Duygusuz sandalın, amcasız dönen çarlarına,
Kıyılırsın, çarkların paslı dişlerinde
Dizeler yazdığını bilmezler,
Tam yere düşerken;
Üzerine bir sigara izmariti düşer.
Yakar, düşlerdeki sevginin,
Yaktığını düşünmeden,
İğde dalını ararsın, uzaklardadır,
Kavuşamazsın, hüzünlere
Gözyaşı dökmek, istersin.
O da mazide kalmıştır.
Kurumuştur bütün sular.
Çaresiz; sarılırsın kara toprağa.