Ayaklarla düşünüp, kafatasla yürüyen,
Aydınlıklar içinde, gözleriyle görmeyen

tüm insanlık tarihini tek başına antik Yunana yaslamak ve "yaratan ki O"dur mantığıyla hareket ederek,yunan toplumunu gökyüzünden yeryüzüne indirip,birde bu toplumu tüm halklardan tecrit edilmiş bir biçimde ele almaya kalkışmak güneş-dil teorisinde olduğu gibi kendini sadece oradan başlatmaya çalışmak,kafa ile yürüyüp ayaklarla düşünmektir tabiki. gerek bilimsel anlamda gereksede yöntemsel açıdan baş aşağı duran bur tutumun var olduğuna dikat çekmektedir şair şiirde. ve yunan toplumu kendiliğinden bir toplum icat etmiş ve tüm tarihide bu toplum üzerinden tasarlamaya çalışan ütopik tarihçiliği üretmiştir.bu teoriye marks şidetle karşı çıkmıştır. marks yeni bir toplumun tasarlanamayacağını,yeni toplumların ancak eskisinin içinden doğabileceğini savunmuştur. işte burada şairin bahse konu olan antik yunanın kendilerini diğer milletlerin üstünde görmesi, diğer toplumların ancak ve ancak kendi işlerini yürütmek amacıyla tanrının yarattığı hizmetkarlar olarak görürler. sadece antik yunanda bu felsefeyi görmek mümkün değil çünkü musevi anlayışta böyledir, hatta dahada genişletecek olursak tarihin çeşitli zamanlarında iktidarı elinde bulunduran emperyalist güçlerinde bu anlayışa sahip olduğunu görüyoruz. roma imparatorluğu yahut ikinci dünya savaşındaki naziler gibi.. işte şair bence burada bu felsefi anlayıştan yakınmaktadır.ilerleyen dizelerde musevi anlayış üzerinde durmaktadırki aşağıdaki iki dizede açıkça değindiğini düşünüyorum..

Şimşekler çakmayınca, yollarda gidemeyen,
İnsanların olduğu, dünyada yaşıyoruz.

işte bu musevi anlayışla hayatını idame ettiren toplumların aslında nekadarda aciz bi durumda olduğunu ifade etmesi açısından KURAN dan hareketle; "ŞİMŞEKLER GÖZLERİNİ ALIVERECEK.ÖNLERİNİ HER AYDINLATIŞINDA IŞIĞINDA YÜRÜRLER,KARANLIK ÇÖKÜNCE DİKİLİP KALIRLAR.(bakara suresi 20.ayet) işte bunların içinde olduğu acizziyete delil olarak bakara süresindeki bu ayeti gösterdiğini düşünüyorum. işte dünya zevklerine dalan bu toplumların bu hal içindeki hayretini,şaşkınlığını dolaysıyla şimşekler çakmayınca yollarda gidemeyen bunların aslında nekadar aciz olduğunu vurgulamıştır. çünkü gerçektende bizler subuti sıfatlara sahibiz heranlamda gücümüz ilmimiz bir yere kadardır.

Hecelerde harfleri, görüpte çözemeyen,
Sayfasız kitapların, içine gömülmeyen,
Nerden geldik, nereye, gidiyoruz bilmeyen,
İnsanların olduğu, dünyada yaşıyoruz

açıkçası bu dörtlükte çok yoğun bir anlam zenginliği var diye düşünüyorum. çünkü farklı çağrışımlar yaptı bende.öncelikle hecelerde harflerleri çözemeyen derken ölüm gerçeğindeki kuran daki VAV harfinin önemine dikkat etmeyen,yani Allah ın vahid sıfatını görmeyen demek istemiştir. kainatı bir bütün olarak düşünürsek kainat içindeki herhangi bir somut dengenin varlığındaki mükemmel kurguyu görüpte,bu dengenin sahibi mutlak hakikatın bu varlıklar üzerindeki tecellisini görüpte adeta inadına inadına anlamamak için,görmemek için kör olup,direnen,gerçeği kabullenmek istemeyen bir dünyada yaşadığımızı vurgulamak istemiş. işte insanoğlu kendisine verilen akıl ile durup şöyle bir düşünmeli; ben kimim? niçin varım sorularını sorarak yine cevabınıda akıl ve kalp dengesinde bulmaya çalışarak fani dünyada hayatını bu anlamda idame etmelidir. insanların ilmin sonsuzluğunda yer edinip sürekli düşünmeye sevk etmek,felsefi kimlikle,araştırmacı ruhuyla yaşaması gerektiğini sayfasız kitapların içinde gömülmemiz gerektiğini vurgulamak istemiş. şirde genel anlamda bi yakınma var ve sosyolojik boyutta ele almış. gerçektende dünyada şairin şiirde belirttiği gibi bir toplum hali var bahsettiği anlayışın hakim olduğu bir toplum. kalkıpta şairin kendi kişisel değerlendirmesi veya öyle algılamış demek bence tamamen haksızlık olur. şiirde dil ve üslup sade gibi görünsede anlam çok derin.
saygılarımla..
yüreğinize sağlık..


er_genc23 tarafından 6/20/2008 12:24:28 PM zamanında düzenlenmiştir.