1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
3618
Okunma

"Bu gece oturup, sana en güzelini yazmak varken şiirlerin, öylece durduğum yerde yasını tutuyorum sensizliğin... Ne korkuları aşarak geldim ben, sen hiç bilmedin.. Neleri feda ettim, ne bedeller ödedim seçtiklerimle... Bilmedin... Ama sen yine de, benim en içimde, say ki hücremde, say ki zerrem de, say ki beynimin fikrime ve tenime hükmettiği yerde, gelip tuttun ellerimden... Yürüttün, koşturdun, benim özlediğim bir çocuklukla geldiğim bugünlere... Ne çabuk büyüdük yine birden böyle...
Oysa biz, duruyorken yerli yerimizde, ağaçlar geçiyordu yanımızdan, insanlar, kilometreler, uçaklar...
Ne varsa bir yüreği öteki yarısıyla buluşturan, hepsi geçip gidiyordu yanımızdan...
Biz hangi ara kaçırıldık, sürücüsü Tanrı olan, o kader tarafından...
Bir imla hatası, bir noktalama işaretiydi belki de, gözden kaçırdığımız.. Hep var olmaya dair yeminler ederken, bugün iki yabancı kılındığımız... Ne? Kim? Eksik bir şeyler vardı nereden baksak, hep eksik, hep eksik... Bir şeyler.. Biz, ne zaman yaklaşsak birbirimize değmeye, bir çift el sanki, itiyordu, her birimizi, birimizden öteki tarafa... Ne yapsak kavuşamıyorduk, ne kadar tadına varsak da aşkın, hep aç kalıyorduk... Sevmek miydi yanlış olan, biz ikimiz miydik... Hani irade, hani mutlak kader ve hani içimizde akan o coşkun ırmak...
Nerede şimdi o iki kahraman?..
Biz, ne iken ne olduk?..
Hiç varmadığımız bir buluşma noktasına, bayrak dikmişçesine mağrur ve gururluyduk... Ama nereden bakarsak bakalım, biz ikimiz orada yoktuk.. Hayaldik, masaldık, kurguyduk.. Adına literatürde rastlanmayan bir oyunmuş sergilediğimiz, biz sadece misafir oyuncuyduk... Anlıyorduk, yalandık... Anlıyorduk, rüyaydık... Anlamıyorduk, imkansızdık, belaydık!.."
ah be dostum
ah be deli gönül
ah be öksüz ömer
bazen hüzünleri
bazen de sevinçleri
gece gece
hece hece
bu şiirler değil miydi
senin yazdığın
bir o yana
bir bu yana
sallanan fırtınalı
iç dünyanın
hayat salıncağı
o değil miydi
gönülleri savuran
kah ana kucağı
kah baba ocağı
bazen yârin kucağı
bazen de hasretin bucağı
ya da aşkın keskin bıçağı
bunları yazarken kalem
bakarsın bir an geriye
o an anlarsın ki gelmiştir
vakti sırası bunun
haydi şair dersin ah edip de
yapamadıkların için
çek bir nefes daha
kavrulmuş ciğerine
savur sevgini
verirken son nefesi
belki faydası olur
geride bıraktıklarına
o son sevgi fısıltısı
sonra alırsın yüreğini ellerine
toplarsın dengini
tasını tarağını
sırtlanırken can heybeni
dilinde şehadet
haydi şair dersin
şimdi göç vakti
huzura çıkma zamanı
bırakırsın emaneti toprağa
üç gün sonra
unutulur gidersin
üç günlük dünyada
adından soyadından
kalmaz hiçbir mana
baş ucuna dikilen
soğuk mermer taşından
adet üzere arkandan okunan
üç beş fatiha’dan başka...
26.01.2019/ 02.50 – İZMİR (2)
Ömer Sabri Kurşun
5.0
100% (2)