1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1218
Okunma

’iki büyük nimetim var
biri anam bir yârim’
diye başlar bir türkü
türküler ki özetidir hayatın
kutsal, nimet
sofra ve kadın yanyana
k/adın /ın içinde adın
önce varlığına şükret
ikisi de candır cana
kadın, elin ayağın
sofranın bereketi
tuzu karabiberi
balı kaymağı
ekmeği tereyağı
tadı damağın
olmaz ise olmazı
unutulmazı dimağın
dilin yok mu
anadan aldığın?!
güzel bir sofrada
neler olmazki
çatal bıçak tabak
masa örtüsü
bardak sürahi
servis peçetesi
tamtakım;
buyur işte reçetesi
ilâhi
kadın da öyle
türlü türlü ziyneti
altın yüzük bilezik
kulağında küpesi
kadınca güzellik
tatlı dili, sevgisi
şefkati içtenlikli
gözbebeğinin
günana, gül
gülümseyişi
koruyan
elinden tutan
doğurgan
besleyip büyüten
yürüten, üreten
doyurgan
doğurgan
hâttâ Kybele
insanın tarihinde ilk
ana tanrıça
"rahman ve rahim" bile
sonuçta
tam bir sofra bereketi
varetmek insanı
yaşatmak
kadının mahareti
gözün tuttu mu
aha işte,
tam bu
benim aradığım
gönlüme göre
dersin
nasip kısmet olursa
oturur
aynı sofrada
yemeğini yer
çayını
birlikte içersin
yaşam güzelleşir
bir kadını sevince
nasıl sevinir insan
düğün dernek
bayram ziyafeti
aynı sofrada
kadın erkek
çoluk çocuk
bir araya gelince;
cümbür cemaat
evlere şenlik
deme gitsin
rengârenk
tertemiz kıyafetlerin
hepsi
bir kadın marifeti!..
ah kadınlar
her biri ayrı bir çiçek
çiçeklerden alırlar adlarını
gül ve türevi
ne çok isim sayarım
gülgiller familyası,
deyip geçeyim şimdilik
çiğdemi menekşesi
şebnemi
yasemini lalesi fulyası
kim bilir kaç kişinin rüyası
ayşe, fatma analar
ak ellerin al kınası
al yazması oyası
bir soyluca duruş
’cesaret ana’
bir sevecen bakış
kaş göz kirpik
gülce gülümseyiş
berçeminde nakış nakış
ana toprak
ana yaprak
ana dil
varlığın senin
başka hiçbir şey değil
deneyim
ustalık
hüner
uyum
huyum
suyum
gelince göz göze
el ele verince
sarmaş dolaş
tene tene
gözler
sessiz sessiz
yol gösterir
sevgi dilini bilene
her şeyin başlangıcı
bir kadını sevmek
sevemezsin kolayca
rastgele birini
nasıl ki yemeği sofraya
gelmeden taşını
ayıklarsın pirinçten
geçirirsin
ince ince elekten
yıkayıp süzersin
tozunu toprağını
çürüğünü çarığını
küfünü pasını kirini
kadını da öyle
gecelerce yüzünü
gözünü, saçının telini
tepeden tırnağa süzer
sayıklarsın adını
sevmek usul usul
bir yemeği kaynatıp
pişirmek tencerede
ne koyacaksan içine
tadı tuzu
ölçüsü
ateşinin ayarı
buğul buğul
tencerede buhar
yüzü gibi sevgilinin
pencerede bahar
derken
tıngır mıngır sesler
yuvarlanmış
kapağını bulmuş tencere
kaynamış içten
hepsi ince hesaplar
ruhu sevgi
bedeni kadın besler
aşkı bir kadının
yalnız dünyayı değil
tüm kainatı kaplar
birini sev de ye
birini say da ye
birini soy da ye
hepsini evde ye
ela gözü
kaşı hilâl
emdiğim süt gibi helal
sofra bir kültür
imambayıldı
kadınbudu
dilberdudağı
her yemekte
her meyvede
ayrı bir tat
kayısı
şeftali
kiraz,
sevişmek bir sanat
apayrı bir haz
kadın sana
hem kol hem kanat
her insana,
sevmek bir kadını
aşkı ile benzersiz
başlı başına
eşsiz bir saltanat...
doymak diyoruz ya hani
yemek yani tıka basa
karın doyurmak
doyumsuzluk ise
açlık,
soymak da buna benzer
mide ile yürek
birbirinden
pek de farklı değil yani;
yemek ile sevmek
aynı kapıya çıkıyor
insan yemeğe de
sevgiye de acıkıyor
özlem ise
susamışlığın diğer adı
besleyici, temiz
hava, ekmek, su gibi
candan sevmenin tadı
kadını başka şeye
asla benzetemeyiz!
Şaban AKTAŞ
05.01.2019 - 06.01.2019
.
(bitmedi)
RESİMLİ ŞİİR
Kalem yerine fırça alıp elime
Şiir kadar resime de
Çalışsaydım eğer
Ressam olurdum kesin,
Zaten şiir dediğin ne ki
Düşlerimdeki resim
Hayâl hayâl, esin esin
Resimin içinde şiir,
Şiirin içinde resim var,
Ay Güzeli, Sevda Seli
Bugün günlerden Pazar
Haydi çık gel yine
Nasıl özledim bilemezsin
Seni yine karşımda göresim var...
Şaban AKTAŞ
06.01.2019 - 15.41
Şaban Aktaş
5 Ocak, 18:56 ·
KIŞ GÜLÜ
Kış gününde bu güzellik
Yalnız gülün dalında var
Yanağında gül pembesi
Alın da var balın da var
Seni gülden ayrı tutmam
Yüreğimden gayrı tutmam
Yanımda olsan uyutmam
Bir sevda masalın da var
İstersen otur karşıma
Seyredeyim tek başıma
Telli duvak ört başına
Tam gelinlik halin de var
Ah benim tomurcuk gülüm
Yana yana doldu günüm
Ayrı düştük çok üzgünüm
Kırılmış bir dalın da var
Aktaş’ım sevda selinde
Savruldu külüm yelinde
Bir fincan kahve elinde
Bakılacak falın da var
Şaban AKTAŞ
05.01.2019 - 18.55
GÜL VE NAR
Adana Mersin’i düşün
Çukurova yaz sıcağı
Her işin tersini düşün
Göğsümde bir aşk ocağı
Bir gül sevdim o diyardan
Yandım küle döndüm nardan
Alamam kâlbimi yârdan
Kâlp kâlbe kay/nar sıcağı
Aylar yıllar geçse bile
Yaşın yaşın geldi dile
Nedir bu çektiğim çile
Dayanılmaz yâr kucağı
Nerden çıktın gül karşıma
Olmaz iş geldi başıma
Bakmaz mısın hiç yaşıma
Buymuş demek olacağı
Elim ayağım dolandı
Aylar yıllara ulandı
Suyum gözünden bulandı
Sevda selim taşkın çağı
Şaban AKTAŞ
05.01.2019 -14.15
HAYATRO
Ne çarşı ne sokak
Gelip geçiyor günlerim
Yaşadıklarımı yazarak
Yaş kemale erdi artık
Ne sinemaya gitmek istiyor canım
Ne de tiyatro
Gördüm işte hepsini,
Her şeyi yaşadım; hayatro...
O eski günler ner’de
Az kaldı, kapanacak
Bir siyah, bir beyaz perde...
Şaban AKTAŞ
06.01.2019 - 14.44
MUTLU PAZARLAR
Dün gece geç yattım
ve haliyle
bu sabah
saat Onda kalktım
Elektrikli battaniye
ortopedik yatak
gömülüp içine
yumuşacık
yastık ile yorganın
uyumuşum rahat rahat
sıcacık
açar açmaz gözlerimi
önce bunu farkettim
dinlenmiş beynim bedenim
huzur içindeyim
Oysa normalde
Pazar günleri
hava güzel olursa
erkenden uyanır
giyinir kuşanır
dağlara giderim;
fakat dün gece
bir şiire;
kadın düşlerine
dağları feda ettim
(Ne farkeder
kadınlar da dağlar gibidir
öyle değil mi
barınağı, besleyicisi
ana kucağı
sığınağı
korunağı canlıların
o yüzden bir kaya dibidir
Ana Tanrıça Kybele
insanoğlunun ilk tapınağı)
Sonra araladım perdeyi
seyrettim göğü
mavisi boğuk
gökyüzü koyu gri
kül rengi,
daha yaklaşmadan
seziliyor camda soğuk
güneydoğu yönünde
bulutların üstünde
aydınlık bir yer var
bu demektir ki
böyle olunca Antalya’da
ilerleyen saatlerde
güneş açar düzelir hava...
Dediğim gibi
bir saat geçti, güneş açtı
sağa sola
hallaç pamuğu gibi
dağılmaya başladı bulutlar
yine de soğuk
rüzgârın uğultusu
pencerelerde,
cam kenarlarında;
vuuuv vuuuuuuuu
üşümüş donmuştur
buz tutmuştur dağlar
tilkilerin kuyruğu
İşte böyle sevgili dostlar
yine şiirle başladım güne
hepinize sevgi selam
Antalya’dan mutlu Pazarlar...
Eskiden böyle değildim ben
ne kadar geç yatsam bile
erkenden kalkar
uyku tünek demez
giderdim gideceğim yere
kapanıp eve
kafeste kuş
arpacı kumrusu gibi
pineklemezdim
mutlaka bir şeyler yapardım
bir dosta ziyaret
parka çıkıp gezmek
semaverde demli çay
seyretmek çocukları
salınırken salıncaklarda
kıyılarından körfezin
falezlerin üstünden
mavisine bakarak
dalıp gitmek vardı
sularına Akdeniz’in
şimdi öyle değil
yaşlanınca
yorgun düşüyor beden
düşüne düşüne
geçiyor vakit
yetişemez oluyorsun
günlük işine
Artık bugün
dün geceden
yarım kalan düşlerim ile
şiirime
devam ederim kaldığım yerden...
Saat neredeyse On İki olmuş
kahvaltı bile etmedim
düş yemekten öncedir bende
açlık, susuzluk, uykusuzluk;
farketmez hiçbiri
tükenmeden dertlerim
kapanmaz
şiir seyir defterim...
Şaban AKTAŞ
06.01.2019 - 11.48
AL SANA MADIMAK!
Çok iyi insanlar tanıdım
Sayesinde Facebook’un,
Arasında iyilerin
Kötü olmaz olur mu;
Daha bugün engelledim
Fazlaca uyanık birini!
Kabul eder etmez
Bana arkadaşlık teklifini
Ardından bir ileti;
- Şaban bey merhaba
Madımakla ile ilgili
Çalınkalarım var,
Madımakla ilgili şiirleriniz
Var ise yayınlamak isteriz
-Merhaba
Sanırım okumuş olmalısınız
Nerede yayınlanacak,
kim yayınlayacak bu şiirleri?
-Ben
"Madımak Şiirleri Antolojisi"
- Sizi tanıyabilir miyim birazcık?
Mesleğiniz nedir?!
- Emekli edebiyat öğretmeniyim
- Peki şiirleri yayınlananların
bu işte kazancı ne olacak?!
..
Sessizlik girdi araya
Tabi ki yanıt gelmedi
Az evvel kabul ettiğim
Arkadaşlığını engelledim!
Şimdi birileri kalkıp diyebilir
Ne olacak bir şiir verseydin?!
Niye vereyim kardeşim
Bunca yıllık edebiyat öğretmeni
çalışma yerine çalınka yazmış
Merhaba der demez para kazanacak
Senin, benim, onun sırıtından,
Satacak "bir yangının külünü"
Az daha yazışsak belki üstelik
Benden basma ücreti(!)
Para bile isterdi utanmadan!
Böyle adamlarla işim olmaz benim
Zaten şiirlerim yağmur gibi sebil
Okumak isteyen herkese bedava...
Deseydi ki bana örneğin
Yayınlanacak kitabın geliri
Lösemili çocuklar yararına;
Şiirimi severek gönderirdim...
Adam uyanık!
Ozanların, türkülerin bağrıyanık
Savrulurken külleri havada
Toplayıp küllerini yüreklerin
Parayla satacak
Onlar yanıp, yakıla dursun
O keyif çatacak !
Yok öyle yağma; buyur işte şiir
"Bir tutam ot, neye tutarsan tut"
Al sana madımak, ye, tadına bak!
Sormak zahmetinde
bulunduğun için fakat
en azından
İnsanlığın(!) adına
Yine de teşekkür ederim sana,
Kısacık zamanda
Yarı sitem yarı öfkeyle dolu
Bir şiir yazdırdın bana...
Şaban AKTAŞ
06.01.2019
İŞE BAK İŞE!
Her şey pahalandı
Beş yıl önce Bir’di
Şimdi Beş’e!
Bekliyor ki millet
Dolar Beş’ten
Bir’e düşe?!
..
Düş bunlar düş;
İcra, iflas peşpeşe
Akbabalar leşe(!)
Şaban AKTAŞ
06.01.2019 - 17.10
CANIN CEHENNEME!
gaflet içinde derin
bir de bakmışsın
altına girmişsin yerin;
umrumdaydı sanki
yaşasan da zaten
beş para etmezdi ciğerin
konuşurdun abuk subuk
iki lâf, bir gaf yapar
hak der batıla tapardın
tam saray soytarısıydın
köşkün, konağın
yalıların, yatların
atların bile vardı üstelik
kaçağın köçeğin uçağın
emrine nazır
sanki emir eri
köle gibi hizmet eden
yüzlerce satılmış
bilinçsiz uşağın da vardı
zübük oğlu zübük
az mı uyuttun milleti
samanın altından
sessizce su yürüttün
bulabilirsen bul artık
insanları soyar iken
diline doladığın cenneti
yaşarken zaten pislik
rezalet, kokuşmuşluk
yok muydu sende;
teninde kurtlar yürüsün
canın cehenneme
sönmez ateş bürüsün
Şaban AKTAŞ
05.01.2019