1
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
1319
Okunma
çatlayan dudaklara
dokunan
parmak uçları bilir.
yarılır deniz
ve kırılır lut.
(...)
ellerini çekip ellerinden
ve şiirlerini mısra mısra
kapattı yüreğinin en ağır kapısını
kendi dışından içine doğru ki
kör bir adım gibi ilerledi içine.
hep biraz mağrur/biraz eksik.
bir aşk yeniden başlar diye
ilkbaharlarda...
dalından kopan ve kopartılan
tüm kuru yaprakların özeti gibidir bu
dört mevsim yaşayan yürekler için.
ve ömür kışa/soğuğa açılan
-son
-baharlar gibi çekilir
çekilir böyle kıyılarından içeri
ıslak
bir zerre düşse eteklerine
tenin kaşınır hayata biliyorum ki
sen tabirsiz rüyalar bulursun kuş kanatlarında
bir hesapsızlık var aramızda.
yarı çıplak bir sevişme kadar.
önemli değil evet
içinde olup olmamam.
yerinden ve yurdundan kovulmuş
kavimler gibiyim.
omuzlarından.
sayfalarından bir defterin
ve o derin bakan elasından gözlerinin
ilk aşklardan ki
arka bahçeye gömdüğüm
mavi misketler kadar çocukluğum/çokluğum.
yıllar/yollar.
köprülerin ve tenin.
hiç öpmediğim parmak uçlarını çekip avuçlarımdan
kapattın kendini çıkmaz sokaklarının içine.
sana damlıyorum
ne zaman yağmur yağsa umutlu bir damlayla.
sana düşüp,
parçalanıp sana,
yuvarlanıp sana keskin bir virajda.
hayır.
tutamıyorum ellerinden.
en iyi bildiğim kuyulardan
düştüm/
düştün ki
baharı seviyor olsan da
güze hasret uykularımın canı çekiyor seni.
seni diyorum seni...
uçuşan bir düşün tüllerini çekip alnımdan.
ırmağın yüzünde
yüzüne b-akıyorum
şahit buna demirden köprüler,
ağaçlar..
aşk kadar nefret şahit
neden uzun uzun b-akamıyoruz kendimize
sevemiyoruz uzun uzun
bir böceğe ömür verenden tut da
saçlarının beyazında tel tel yaşlananlara kadar
herkesin öldüğü bir zamanda
keder budur işte
tenine düşen gün ışığını inatla kovmaya çalışmak.
başını çevirmek önce sağa,
sola sonra
vücudunu oynatarak sığmaya çalışmak
içinin kuytularına ki
replik almadan
konuşamayanlar bilir
aşk öldürür hep bir diğerini...
körebe oynayan çocukların oynadığı
masum bir oyundu
kırıp gözle görünmez kanatlarımı
kala/kaldım
şaşılacak bir şey de değildi
hep olduğun yerde beklemek.
pek önemli değil şimdi
bahsi geçen o adam.
ELlerinde…ki,
bilendim keskin sözlerine dilimle
sesini yüreğimde hapsettiğim
eksik bir susma biçimi devrilir
omuzlarından saçaklarının.
onlar birbirlerini görmeden sevenler
onlar oldukları yerde durmadan koşanlar.
onlar kekre hevesleri yaşamsallığın.
aşkın en safir
en saf bilgeleri ki
yoruldum kalkıp yerimden/derinden
uyumalıyım şimdi.
uzun/uzun...
-son
-bahara hazırlanıp,
yaprakları hatırlamalıyım tretuvar kenarlarında...
g-özlerimi bağlaman yersiz
b-akamıyorum sana
bağlama ellerimi
bir kere susmuşsan...
tenine kamçı vuran sahip/
-siz..
ait-siz herşey..
bana çarpma!
konuş ama acıtma.
çarpma kıyılarına/kuytularına ki
askıda unutulan düşler böyledir
kınında kılıçlarıyla kesemeyen tenleri...
ve o gözler
durduğu yerde izleyen
hep güz gibidir ki
yaprak yaprak savrulur
ırmağın kenarından
kıyısına doğru hayatın...
(...)