4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1449
Okunma
-beni okumaktan korkmamalısın
İsimsiz coğrafyada çok uzak enlemdeyim
Artık terk ettim seni , süresiz eylemdeyim
Şiir yahut kente sitem-
Şehristandın gönlümde bir karanfil yahut Gül
Şimdi neden yılanlar ağusunu zerk eder
Acıya dayanırım lakin dağılır kakül
Belki yorgun turnalar melalimi derk eder
Gündüz geceden siyah ,gece hınçla boyanır
Böyle dehşet ahvale hangi gönül dayanır
Kanadını kırmadan göğünde uçan kuşun
Dilerim yangınında önce kendin yanasın
Sana sitem sözlerim asumanına kurşun
Pişman olmazsan eğer ahuzara kanasın
Çözemedim ben seni sırtımda vebal misin?
Yoksa mahkum edilmiş tuğumda Hilal misin ?
Küllenir feracesi kentin yangın sonrası
Kırlangıçlar küsse de bilmem ki ne fark eder
Zifirle puslanırken zalimlerin sofrası
İnsafsız fevvareler beni derde gark eder
Zulümle abad olmak berbatlıktır ahirde
Direnmek asalettir , sokak sokak şehirde
Unutma inmesi var tırmandığın yokuşun
Ben mi çok kötümserim yoksa sen mi fenasın
Korkmaz mısın sükutun idamı varoluşun
Artık tarafını seç , yani kimden yanasın
Güneşler mi üşüdü gölgesinde kininin
Beyazlar mı karardı suskusunda dilinin
Mahpus yahut şairin gözyaşları-
İsimsiz coğrafyada direnişim metafor
Dehlizlerinde kentin hayaller kuruyorum
Göğsümde genişliyor bilinmez bir anafor
Uçan her kırlangıçtan haberler soruyorum
“Var mı ki rodinadan ferahfeza havadis?
Yoksa her köşesinde hala güller mi hapis”
Çalakalem sitemler mitralyöz kurşunları
Bir bebeğin diliyle ediyorum kargıçlar
Yusuf mekteplerine tıkarken dilhunları
Savcılara dönüşmüş hor bakışlı yargıçlar
“Bugünler geçer elbet,oyalanın bir süre
Haset gardiyanları gülümseyin (!) mahşere”
Sus diyor makul yanım ,susmalı kararınca
Diğer yanım alazlı,yazsan diyor habire
Zalimi tuz buz eder bazen siyah karınca
Bazı tesellileri gerek yok hiç tabire
“Biz ki herşeye rağmen umutluyuz azizim
Biz ki herşeye rağmen çok mutluyuz azizim”
Anne yahut koğuşa ağıt -
İçindeki buhranı bilemez karanfiller
Nergislerin sevdası geçmez dil çarşısında
Pusu kurmuş bağrına yolsuz kalmış sefiller
Diz çökmeni isterler nadanın karşısında
Sanma kurnaz tilkiler yoldaş olurlar sana
Sanma beyaz katarlar koğuşta süveydana
Sıkıldın biliyorum karanlık dekorlardan
Ağladıkça can parçan ,ciğerin olur pare
Bir fısıltı yayılır nemli koridorlardan
“Bu çıldırtan halete figan yegane çare”
Sanma ahraz ozanlar türkü yakar sevdana
Sanma poyraz dokunur sine-i rüveydana
Kırlangıç ürpertisi ruhunda devşirdiğin
Karanlık yolculuklar göç hikayene tema
Bir avuntu çorbası döşünde pişirdiğin
Yıldızlardan firari yollara düşmüş lem’a
Sanma burulur dilin yare şiir yazarken
Sanma sorulur halin perperişan gezerken
Ümit asil bir gömlek,kutlu bir elbisedir
Bilerek giymelisin ,ondan bu haykırmalar..
Yanağına yakışan ıslak kızıl busedir
Ayağının altına sergi olsun sırmalar
Sanma durulur deniz ,henüz vakit çok erken
Sanma kavrulur tenin ,fırtınalar koparken
Söğüt yahut dip dalga-
Kimler için çalıyor etrafta boğuk siren
Terk etsin karanfiller samit kasabaları
Hiç umrumda değilsin somurtsun masum çehren
Sırtında kambur gibi taşı akbabaları
Kaybolsan tüm tarihin nehrinde usul usul
Sen ki artık bir yoksun ister sus ister kasıl
Avaneler semtinde evlerin tabanı zift
Haset rujlu dudaklar ,yalanla kıpırdıyor
Heybelere saklanan yılanın sureti çift
Isırdığı güllerin dikeni çatırdıyor
Bahçeleri harap et yak yık tüm etrafını
Bil ki Yusuf soylular belirledi safını
Zevk et dakikaları, bitmeye yaklaşmakta
Rehin verdiğin vaktin kadransız saatlere
Meçhul izbelerinde akrepler bekleşmekte
Sürmek için zehrini,toz pembe vaatlere
Duyuyor musun peki ağır ağır ve tik tak
Vakit gelince artık yapamazsın bir atak
Ne sirenin korkusu,ne yalan hikayeler
Ne yılan zehirleri ,ne akrep tereddütü
Değil mi ki vuslata kilitlenmiş gayeler
Üveykler kucaklasın şanlı salkım söğütü
Sana bırakmak olmaz bu şanlı efsaneyi
Zaten ışık korkutmaz adanmış pervaneyi
Maziden hatıradır , işarettir atiye
Mükedder martıların riyasız sığınağı
Zerresinde mündemiç kuvve-i imbatiye
Gölgesinde yanmalı ahir vaktin çerağı
Çağ açıp çağ kapayan nesle emanet söğüt
Benimkisi laf değil tek anlayana öğüt
Nevâ yahut umut neşidesi-
İsimsiz sevgi desem küser mi taş duvarlar
Yutarken milim milim hikmetin çığlığını
Direnç idmanlarında susar mı şehsuvarlar
Kabul ederek mecbur,lügatın sığlığını
Bestelense şarkımız ha buselik ha nevâ
Işık meftunlarına derdin kendisi deva
Muson yağmuru içsem yemyeşil ormanlarda
Ve ağlasam muttasıl baharın teşrifine
Teselliler arasam imzasız fermanlarda
Tenhada özenirken zamanın elifine
Vakit geldi deseler,sil gözünden yaşını
Sakitân meşherinde kaldır yerden başını
Betül bir ses aradım,suskunlar ortasında
Anne ninnisi gibi,nağmeli ve de dilcu
Lakin direnmek çok zor zamanın yaftasında
İsmini sayıklarken izbelerde dilucu
Kızgın çöl ortasında vaha düşlemek asil
Bu sevdanın hatrına gözünden şeydayı sil
Beklemeliyiz çünkü ,yorulur yelkovanlar
Ve güneş tulu eder sonrasında yeldanın
Nazlı bir gelin gibi açınca erguvanlar
Sevinç nesideleri ,söylenir bu sevdanın
Vakit geldi deseler yakındır fecr-i sadık
Sabah kente dolunca,sürgün olur karanlık
O dilerse..
Farzımuhal
5.0
100% (7)