3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1412
Okunma
ruhuma sinmiş olan
yokluğunun
düş bozumlarından
geçiyorum
perdeleri çekilmiş odalarda
kaybolan gün ışığının
geride bıraktığı
tortuyu siliyorum
gözlerinle
sana bir rüyanın tabirini
yapıyor olsam
hecehece
ayak tabanlarını
toza ve toprağa çevirip
geçip gitmen mühim değil
sirenler içinde
ve farları gözünü alan
şu devrik cümlelerin
hasret/hararet
kokuyor
bulutlara sığar mı diye
saklayıp durduğun
avuç içlerinden
dökülen
şimdi kum.
bir
zamAN.
yüreğinin dört odacığından,
kuytularının derinliğinden geçiyorum
sokağın bütün çıkmazları
çukurlarla kesişiyor
ve
düşüp düşüp
göç ediyorum
yüreğinin boşluğuna ki
sırtımda
kelebeklerin
kozasını taşıyorum
havalanıyor
ve onlarda göç ediyorlar
hiç gelmedikleri yerlerden
mevsim
kasım
mevsim
göç
mevsim
boğazıma takılan
bir kelime.
mevsim sen
ahh sen.
bir bilsen
neden/mi sen...
zamAN gibi geçiyor...
(...)